Crans Montana’nın kuklaları

Aziz Şah – 2021’de Crans Montana görüşmelerinin tutanakları yayınlandı…

Cumhurbaşkanı Anastasidis’in danışmanı Makarios Druşotis de gizli tutanaklara ve tanıklıklara dayalı bir Crans Montana kitabı yazdı, Galeri Kültür Yayınları da Türkçe olarak yayınladı. Kitap çok sattı ama alanlar okumadı…

Crans Montana’da masa nasıl dağıldı?

Kitabın 333’üncü sayfasında, tutanakların ise 35-36’ncı paragraflarında masanın nasıl dağıldığının belgesi var.

Peki, neden Crans Montana hakkında bu kadar rahat yalan söylenir?

Çünkü yaklaşık üç gazete sayfası uzunluğundaki tutanakları okumadınız…

Eğer okusaydınız ve anlasaydınız Crans Montana’da Türkiye’nin hiçbir yazılı taahhütte bulunmadığını ve bulunmayı kabul etmediğini görürdünüz…

O zaman neyi müzakere ettiler? Yazılı taahhüt yoksa müzakereler suya mı yazıldı?

***

Crans Montana’da masa ne zaman dağıldı?

Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Garantileri 15 sene sonra konuşalım” dediğinde…

-Müzakere masasındaki bir başlık 15 sene sonraya ertelenebilir mi?

Türkiye Crans Montana’da herkesle dalga geçti.

Birleşmiş Milletler ile… Yunanistan ile… Kıbrıslılar ile… Kuklası Mustafa Akıncı’yı da kullandı…

6 Temmuz 2017 tarihinde 21.15’te gerçekleşen görüşmenin tutanağında görüşülen 6 başlıktan biri olan “güvenlik ve garantiler” konusunun “15 sene sonra” görüşülmesini talep eder Çavuşoğlu.

O ana kadar Türkiye’nin yazılı taahhüt vermeyi reddettiği Guterres ise kandırıldığını anlayarak şöyle der:

-“Bazı şeyleri yanlış anladığım net!”

-“Anlaşma için gerçekçi bir şans olmadığı ve çözümün gerekli unsurlarının başarılamadığı gerekçesiyle en doğrusu konferansı sona erdirmek olacak”…

Kim dağıtmış Crans Montana’da masayı?

***

2017’den beridir Crans Montana manipülasyon aracı olarak kullanılır. Çünkü 10-15 sayfalık görüşme tutanağını birkaç kişi okudu!

-“15 sene sonra görüşelim” diyor Çavuşoğlu “garantiler”i.

15 sene boyunca ne olacak? 6 başlığın müzakeresi tamamlanmadan anlaşma nasıl imzalanacak?

Türkiye Crans Montana’ya anlaşma yapmaya gitmedi, önceki müzakerelerde olduğu gibi Kıbrıslıların zamanını çalmak için gitti…

Müzakere tutanaklarında iki kişi kayda değer hiçbir şey söylemez.

-Kim midir bu iki zat-ı muhterem?

-Sözde Kıbrıslı Türk toplum lideri Mustafa Akıncı ile sözde müzakereci Özdil Nami.

Tutanaklarda Akıncı’nın adı 5 kez, Nami’nin adı ise 2 kez geçer…

“Toplum Liderimiz” ve “Müzakerecimiz” yerine kim konuştu Crans Montana’da?

-Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu!

Tutanaklarda adı 5 kere geçen Mustafa Akıncı’nın Crans Montana’da kurduğu cümleler şunlar:

-“Hayal kırıklığı içerisindeyim”…

-“Vicdanım rahat”…

Diğer bir cümlede BM Genel Sekreteri’nin “Tek yanlı müdahale hakkı sürdürülebilir değil” sözünü hatırlatıyor. “İki taraf çözüm için aynı aciliyet düzeyinde değil” diyor…

-“Çözümün hemen ardından önemli sayıda asker azaltma önerisi var” diyor Akıncı…

Ama TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu asker, garantiler ve müdahale konusunda hiçbir yazılı taahhüt vermeyi kabul etmiyor ve “10-15 sene sonra anlaşmayı gözden geçirelim” diyor.

Tutanaklarda adı 2 kere geçen sözde müzakereci Özdil Nami ise tek bir cümle kuruyor:

-“Nami, (…) Garantileri ve askeri isteyenin Türkiye değil Kıbrıslı Türkler olduğunu belirtti. Türkiye’nin, Kıbrıslı Türklerle diyalog ile kendisi için değil ama Kıbrıslı Türkler için bu haklarını feda edebileceğini, Türkiye’nin daha ileri hareketlerde bulunmaya hazırlık yapabileceğinin işaretini verdiğini anlattı”…

Türkiye “Kıbrıslı Türkler için kendi haklarından vazgeçmek istiyor” ama Kıbrıslı Türkler kabul etmiyor!

Öyle mi?

-15 sene sonra bakarız asker çekip çekmeyeceğimize, dedi Çavuşoğlu. Sonra da dalgasını geçti: “Kıbrıs sorununun neden çözülmediğini şimdi anladım”…

Akıncı’nın adı tutanaklarda 5 kere, Nami’nin 2 kere geçer. Onların işlevi Türk işgaline perde olmaktı…

Senelerdir tekrar eden Crans Montana yalanlarına Anastasiadis ve Hristodulidis cevap vermedi. Çünkü konuşurlarsa işgal karşısında verdikleri tavizler ortaya çıkacak.

Türkiye “garantileri 15 sene sonra görüşelim” demeseydi olacak olan şuydu: 110 binden fazla yerleşimci vatandaş olacaktı ve mülkiyet hakkı gaspçılardan yana olacaktı.

Peki, Türkiye 15 sene sonra ne yapacaktı? Onun cevabı yok!

15 sene sonraya yönelik “boş kağıda” imza mı atılır?

About the author