
Aziz Şah – Kıbrıslı Türkler iki kavga veriyor Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı…
Birinci kavga 1974 işgalinden sonra Türkiye tarafından savaş suçu olarak iskân edilen yerleşimciler ile Kıbrıslıların evliliklerinden olan çocuklara Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi için…
İkinci kavga ise “vatandaşlığını istedikleri” Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıs’ın işgal altındaki bölgesinde yargı yetkisinin olmadığını ispat etmek için…
Karar verin ne istediğinize!
Hem Kıbrıs’ın işgal bölgesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yargı yetkisi olmadığını hem de işgal bölgesine yasadışı olarak iskân edilenlerin TC vatandaşlığı olan çocuklarına Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı istiyorsunuz.
28 Nisan 2009 tarihli Avrupa Birliği Adalet Divanı kararına, yani AB’nin birincil hukukuna göre, Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki sivil ve ticari konularda Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemesi yetkilidir.
-ABAD kararına rağmen yargı yetkisi olmadığını iddia ettiğiniz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden “AB kimliği” mi istiyorsunuz?
Birazcık tutarlı olun şu hayatta ki sizi ciddiye alsın karşınızdakiler!
KTÖS’ün koçbaşlığını yaptığı Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı açılan son kimlik davasının ve toprak gaspçısı Simon Aykut’un avukatı aynı kişi, Nicoletta Charalambidou.
Avukatlığının ötesinde kendisinin bir özelliği var: Kıbrıs’taki bütün “yasa dışı nüfus”un “Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı hakkı”nı savunan “KISA” isimli sivil toplum örgütünün Yönetim Kurulu üyesidir.
Aykut’un duruşmasına girer “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yargı yetkisi yoktur” diye ABAD kararına rağmen inatlaşır mahkeme ile.
Oradan çıkar Kıbrıs’ın işgal bölgesinde yani “hükümet kontrolü dışındaki bölgede” vatandaşlık vermedi diye Kıbrıs Cumhuriyeti’ni “etnik ayrımcılık”la ve “eşitlik ilkesine aykırı” davranmakla suçlar.
Siyasal mücadelede ilkeli ve tutarlı olmak önemlidir. Kimlik meselesi ve toprak gaspı davaları yalnızca hukuki meseleler değildir, siyasal bir mücadelenin parçasıdır.
Kıbrıs’ta siyasal mücadelenin ve hukukun miladı 1974 işgalidir.
Güneyde bıraktığınız malınız için dava açtığınızda Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemesi bakar bakalım 1974’ten önce mi terk ettin Kıbrıs’ı. Kıbrıs’ın işgal bölgesinde yaşıyorsan “güneydeki malın korumam altındadır” der…
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne vatandaşlık için dava açtığınızda Vatandaşlık Yasası’nda şöyle der: “Söz konusu kişinin ebeveynlerinden herhangi birinin Kıbrıs’a girişinin veya Kıbrıs’ta kalışının yasadışı olduğu durumlarda yasa uygulanmaz”…
İşgal sona erene kadar Kıbrıs Cumhuriyeti normal bir devlet olamayacak ve Kıbrıs’ta kimse normal muamele göremeyecek.
Şu an Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemesinde üç dava var görülemeyen: İşgal bölgesinden mal kaçıran İsrailli kaçakçılar, Girne’de Rum malları üzerinden kara para aklayan şebeke ve Lurucina-Bodamya üzerinden insan kaçakçılığı yapan çete…
-Ne alakası var bunların vatandaşlık ve toprak gaspı davalarıyla, diyeceksiniz…
Kıbrıs Cumhuriyeti devleti “normal” işlemiyor: Her şey olağanüstüdür!
Ülkenin yarısı işgal altında ve giriş-çıkış kontrol edilemiyor.
Giriş-çıkışını kontrol edemediği nüfusa vatandaşlık vermesini mi bekliyorsunuz?
Kıbrıs Cumhuriyeti’nden normal bir devlet olmasını talep ediyorsanız, “Kıbrıs Cumhuriyeti’ni normalleştirmek” için mücadele edeceksiniz.
İşgal sona ermeden Kıbrıs Cumhuriyeti normal bir devlet olmayacak ne Kıbrıslı Rumlar ne de Kıbrıslı Türkler için!
303A Ceza Yasası ve Vatandaşlık Yasası ile 2007 Bakanlar Kurulu kararı işgal altında olduğu için “normal” işlevini gerçekleştiremeyen bir devletin olağanüstü uygulamasıdır.
Gasp edilen her metrekare toprak yitirdiğimiz yurttaşlığımızdır.
Meseleler o kadar iç içe geçmiştir ki 2006 tarihli 303A toprak gaspı yasasını yapan hükümet ile 1974 sonrası doğanlar için vatandaşlık kriterlerini belirleyen 2007 tarihli Bakanlar Kurulu aynı AKEL-Papadopulos hükümetine aittir.
Normal bir devletin yurttaşı olmak istiyorsanız ilkeli ve tutarlı olacaksınız.
-“Yargı yetkisini tanımam” dediğiniz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yargısına başvurup vatandaşlık talep ettiğinizde ilkesizlik ve tutarsızlık yüzünden kaybedersiniz.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı koçbaşlığı yapan KTÖS’ün Genel Sekreteri Burak Maviş şöyle dedi:
-“Kıbrıs’ta binlerce çocuk, yalnızca ebeveynlerinin etnik kökeni nedeniyle yurttaşlık hakkından mahrum bırakılıyor”…
Bu aleni bir şekilde çarpıtmadır, manipülasyondur, etnik kabile milliyetçiliğidir, şovenizm üreten bir yalandır.
Etnik kimlikten dolayı ayrımcılık yoktur. Yasa der ki: “Ebeveynlerinden herhangi birinin Kıbrıs’a girişinin veya Kıbrıs’ta kalışının yasadışı olduğu durumlarda”…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kriteri “yasadışılık”tır.
Yasadışılığın nedeni ise Türk işgalidir.
İşgal sürdüğü müddetçe Kıbrıs Cumhuriyeti normalleşmeyecek…