Servet transferi yapılan havale kağıdı

Aziz Şah – 1974’te Başsavcı olarak görev yapan Oktay Feridun ve Yüksek Mahkeme Başkanı olan Necati Münir Ertegün işgal rejimine Rum mülklerine tapu verilmemesi konusunda rapor sunmuşlardı.

Oktay Feridun 2014’te şöyle der:

-“Ben 1974 sonrasında, güneyden gelen vatandaşlara mal dağıtılmaya başlandığı zaman ilgili devlet yöneticilerine bir hukuk adamı olarak görüşlerimi iletmiş ve dağıtılan bu mallar konusunda tapu verilmesinin ileride çok büyük sorunlara neden olabileceğini iletmiştim. Çünkü burada bırakılan malların sahibi Türkler değildi ve uluslararası hukuka göre de olmazdı zaten. Çok uzun zamandan beridir iki toplum arasında yapılan görüşmelerde en büyük sıkıntı olarak önümüze hep bu mal konusu çıkıyor ve sanırım bugün de en büyük sıkıntıyı bu konuda yaşıyoruz. Zamanında yapılan uyarılar hep göz ardı edildi, şimdi de nasıl çözeceğiz diye uğraşıyorlar”…
Zaim Necatigil’in aktardığına göre de, işgalden sonra rejim Türkiye’den Prof. Hicri Fişek’i davet ederek gasp edilen Rum malları konusunda hukuki bir formül bulmasını istedi.

Prof. Fişek de, “yapmış olduğu incelemeler sonucunda BELİRLİ Rum mallarına ilişkin olarak KAMU YARARI amaçlarıyla zorla iktisap (kamulaştırma) yöntemini” önerdi.

Necatigil’in söylediğine göre Prof. Fişek sadece “belirli Rum malları” diyor…

Çünkü İnsan Hakları Sözleşmesi’nde mülkiyet hakkının korunması konusunda tek bir istisnai durum vardır: “Kamu Yararı”…

Ama gerçek anlamda “kamu yararı” olacak: Okul, yol, hastane, havalimanı, göçmen evi…

Yanni’nin malını “kamulaştırdım” Hasan’a verdim, adına da “kamu yararı” dedim, olmaz!

Bu yüzden “belirli mallar” diyor. Dahası Resmi Gazete’de kamulaştırma emirlerinin yayınlanmasını ve belli bir bedelin kütüğe işlenmesini önerdi.

Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin %37 toprağını işgal etmiş, üstüne para mı verecek?

AİHM mülkiyet davalarıyla başedemeyince, dava yükünden kurtulmak için “Taşınmaz Mal Komisyonu”nu kurdu. Türkiye’ye savaş suçlarını tazminatla “yasallaştırma” olanağı sundu AİHM!

Türkiye, Taşınmaz Mal Komisyonu’nu da etkin olarak kullanmadı. Çünkü işgalin ve kolonizasyonun mantığında zorla el koymak vardır.

Hiçbir işgalci zorla el koyduğu mala para vermek istemez…

Son zamanlarda sıkça “Rum mallarına verilen sahte tapuların yaratacağı sonucun farkında değil miydi rejim sahipleri?” diye soruluyor…

Ertegün ile Oktay Feridun rejime sundukları raporlarında diyor ki:

-“Mülkiyetin hukuki rejimi değiştirilemez, bunlar müsadere edilip başkasına satıldığı takdirde bu satış alıcı lehine bir hak yaratmaz”…

Raporda savaş sonrasında terk edilen gayri menkullerin hastane, baraka veya ahır inşası için kullanılabileceği belirtilmiş; tam da Prof. Fişek’in “belirli” Rum malları “kamu yararı” amacıyla kamulaştırılabilir mantığıyla. Ancak “bunun dışında mülkiyet devretmeyin” dedi dönemin Başsavcısı ve Yüksek Mahkeme Başkanı…

Oktay Feridun diyor ki,

-“1974 yılındaki harekattan hemen sonra Başsavcı görevini ifa ediyordum. O zamanki savaş durumunda bir çok problemimiz vardı ve dahası peyda olmuştu. Türkiye’deki yöneticiler ve yerel idarecilerimiz terk edilmiş malların mülkiyeti hakkında endişe ediyorlardı. Uluslararası yasal mevzuatta durumun ne olduğunu öğrenmek için Başsavcılıktan mütalaa istemişlerdi”…

Fazla naifmiş bizim hukukçular o zamanlar. İşgal rejiminin “endişe” ettiğini zannediyorlardı…

“Endişe” edildiği günlerde dönemin TC Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu –bugünkü adı TC Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği (KEİ) Ofisi olan- YARDIM HEYETİ’ne eklemlediği UYGULAMA TİMİ ile Kıbrıs’ta yerleşimci nüfus kolonizasyonunu yürütüyordu.

İki tane Kıbrıslı hukukçudan görüş aldılar: Rum mallarına tapu vermeyin, diye.

Bir tane Türkiyeli hukuk profesöründen görüş aldılar: “Belirli” Rum mallarına “kamu yararı”yla “tazminat” karşılığı dokunabilirsiniz, diye.

Buna karşın TC Yardım Heyeti ile çalışan TC Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlüğü ve TC Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü-Toprak Komisyonu’ndan oluşan UYGULAMA TİMİ gasp edilen Rum mallarını kolonileştirmekten sorumluydu.

Türkiye’nin bir Kıbrıs tezi vardır: İstirdat Planı. Bu yolda herkes kullanılabilir ve harcanabilirdir. Herkesin de bir son kullanım tarihi vardır…

Dün gördüğünüz inşaat şirketleri bugün yok, bugün gördükleriniz ise yarın olmayacak: Çünkü işgal bir servet transferidir.

Kıbrıslı Türk toplumu ise sadece bir “havale” kağıdıdır. Havaleden sonra buruşturulup çöpe atılır…

About the author