
Aziz Şah – Cenevre heyecanı sardı birçoğunu. Şimdiden “çözümsüzlük”ten dolayı Rumları suçlama oyununa başladı Kıbrıslı Türk federalist partiler.
Türk işgalinin oldubittilerini savunmak için sıraya girdiler.
Türkiye 50 sene “federasyon” sloganını işgalin oldubittilerini meşrulaştırmak için kullandı. Bir süre daha federalist partileri kullanacak ama…
TDP lideri Zeki Çeler coşmuş “Crans Montana’da ipliği pazara çıkarılarak köşeye sıkıştırılan Rum liderliği” diyor.
Crans Montana yalanlarını tekrar ederek şovenizm kusmaktan usanmadınız?
Tutanaklarda Mustafa Akıncı’nın adı 5 kere geçer. Dilek ve temennilerde bulunur…
Anastasiadis ile pazarlık yapan ve BM Genel Sekreteri Guterres ile konuşan TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’dur.
6 Temmuz 2017 tarihinde 21.15’te gerçekleşen görüşmenin tutanağında “güvenlik ve garantiler” konusunun “15 sene sonra” görüşülmesini talep eder Çavuşoğlu…
O ana kadar tüm ısrarlara rağmen hiçbir sözünü yazılı olarak taahhüt etmez. Guterres’in elinde hiçbir yazılı belge yok Türk pozisyonlarına dair.
“Garantiler konusunu 15 sene sonra görüşelim” deyince Çavuşoğlu, kandırıldığını anlayarak şöyle der Guterres:
-“Bazı şeyleri yanlış anladığım net!”
-“Anlaşma için gerçekçi bir şans olmadığı ve çözümün gerekli unsurlarının başarılamadığı gerekçesiyle en doğrusu konferansı sona erdirmek olacak”…
Crans Montana konusunda CTP’li ve TDP’liler yalan söyleyerek şovenizm üretmeye devam etsinler. Onlara verilen görev budur…
***
Hayatımıza “maksimalist” kelimesini sokan Akıncı’nın Sözcüsü Barış Burcu, Kıbrıslı Rumların hangi talebine “maksimalist” demişti?
Küstah ve utanç vericidir o açıklama…
“Maksimalist talep” dediği geri dönecek mülteci sayısıydı.
Akıncı’nın Sözcüsü’nün özet olarak söylediği şuydu:
-Kıbrıslı Rum mülteciler ölür ölür ama sayıları azalmaz!
BM’nin 9 Haziran 1975 tarihli raporuna göre 182.000 Rum Kıbrıs’ta mülteci durumuna düşmüş, 20.000 Rum ise çoğunlukla Karpaz’da olmak üzere kuzeyde kalmıştı. Sonra o 20.000 de etnik temizlik ile kovuldu…
Mültecilerin geri dönüş hakkı Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ne ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne göre temel insan hakkıdır. Pazarlık konusu değildir…
Kıbrıs Cumhuriyeti liderliğinin içine düştüğü gaflet budur: Yaklaşık 200.000 mülteci ve onların soyundan gelenlerin geri dönüş ve mülkiyet hakkının pazarlığını yaptı işgalci ile.
Mont Pelerin görüşmelerinden sonra 22 Kasım 2016 tarihli açıklamasında Burcu, “Rum tarafı maksimalist tavrından vazgeçip makul çizgiye yanaşmadı” demişti…
Akıncı’nın sözcüsünün “maksimalist” dediği geri dönecek mülteci sayısıydı.
Küstahlık ve utanç da tam burada başlıyor:
-“Annan Planı döneminde hayatta olan göçmen sayısı ile bugün hayatta olan göçmen sayısı arasında büyük fark var” dedi Barış Burcu.
Söylediğinin manası şudur: 2004’ten beri öldü ama azalmadı bu mülteciler!
Devamında da şöyle dedi Burcu:
-“Geriye dönecek olan Rum göçmen sayısı hakkında son derece maksimalist taleplerle geldiler ve neredeyse milim kımıldamadan orada durdular, tabii ki bu bizim için kabul edilemez bir şeydi. 90 bin rakamları içerisinde talep koşmak, Annan Planından 12 sene sonra bu talebi koşmak, hangi vicdana sığar”…
Mülteciler öldüler ama azalmadılar dedikten sonra “hangi vicdana sığar” diyor 12 sene önceki mülteci sayısını vermek…
-Kıbrıslı Rum mülteciler ölünce malı işgalciye mi kalır?
-Mültecinin ve soyundan gelenin geri dönüş hakkı dokunulmazdır.
***
Makarios Druşotis ise yaşananları başka türlü anlatır Crans Montana kitabının 192. sayfasında:
Mont Pelerin’de Anastasiadis liderliği 1974’te yerinden edilen 78 ilâ 92 bin Kıbrıslı Rumun geri dönüşünü talep eder. Gaflet budur: İnsan haklarının pazarlığını yapmak!
Anastasiadis’e karşı Akıncı 75.000 kişinin dönüşünü önerir. Anastasiadis Akıncı’nın teklifini kabul eder. Kurban pazarlığına tutuşan Akıncı da 75.000’i 55.000’e düşürür…
Masa dağılınca ertesi gün Barış Burcu “Rum tarafı maksimalist tavrından vazgeçip makul çizgiye yanaşmadı” der…
İnsan haklarının pazarlığı olmaz. Pazarlık başladığında bütün Kıbrıslılar kaybeder, tek kazanan Kıbrıslıların haklarını gasp eden işgalcidir.
-Kıbrıslı Rum mülteciler ölürler ölürler ama azalmazlar…
-Kıbrıslı Türkler ise doğarlar doğarlar ama azalırlar…