Turan Güneş’in valisinden Hakan Fidan’ın valisine: Kıbrıslıların boynundaki tasma!

Aziz Şah – 1974 yılında 20 Temmuz’daki işgal harekâtından önce bir grup Kıbrıslı Türk aydını TC Dışişleri Bakanı Turan Güneş’i ziyaret etti Ankara’da.

Kendisini ziyaret eden Kıbrıslı aydınlara şöyle demişti:

-“Benim orada valim var”…

Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki TC Büyükelçisi Asaf İnhan’a “Valim” diyordu.

1968 ilâ 1974 arası Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasında çatışma olmayan, Denktaş-Klerides ve Yunan temsilci Dekleris ile Türk temsilci Aldıkaçtı arasında müzakerelerin başarılı bir şekilde sürdüğü dönemdir.

Denktaş, Makarios’un “13 Maddesi”ni bile kabul etmişti!

Ama Turan Güneş ne diyor kendisini ziyaret eden Kıbrıslı aydınlara?

-“Benim orada valim var”…

Yani “bana ne geldiniz, valime gidin” diyor…

Turan Güneş’i ziyarete giden aydınlar çok hazırcevap Kıbrıslılardı, şeytana babucu ters geydirirlerdi. Sordular mı aceba “Neye vali?” diye…

1968 ilâ 1974 arasında çatışma yoktu ama Kıbrıslı Türk toplumu Özel Harp Dairesi’nin sopası “BEY” (Bayraktarlık-Elçilik-Yönetim) ile idare edilirdi.

İşgalden önce de, sonra da Büyükelçi hep “vali”ydi.

Çünkü Kıbrıslı Türk toplumunun her zaman boynunda tasma olmalıydı…

Kıbrıslıların özgür olmasını Türkiye kendine hep tehdit olarak gördü ve görür.

İşte bu yüzden dengelerini bozmuştu “Ne paranı ne askerini ne memurunu ne paketini” pankartı…

İşte bu yüzden dengelerini bozdu işgal valiliğinin önünde “Go home!” denmesi…

Ama “Go home!” dedikten sonra geri adım attığınız zaman büyük dayak yersiniz!

İşte bu yüzden “Mitinglerinizde nerede bayrak?” diye sordular hep…

Çünkü Türkiye’nin boynumuza vurduğu tasmanın kopmasından korkarlar.

***

Uluslararası ilişkiler hocası ve ABD emperyalizmi uzmanı Prof. Haluk Gerger bir zamanlar Kıbrıs’ın işgal bölgesinde toplantılara davet edilirdi.

Kıbrıs’a yüzü dönük bilge bir Marksisttir Haluk hoca. Yüce gönüllü bir enternasyonalist…

Tanıştığımızda hemen kaynaşmıştık. “Anlat Kıbrıslı…” diye girerdi söze.

İlk sohbetimizde CTP’nin dönekliğini sormuştu, ben de “dönmediler, hep öyleydiler” demiştim…

O ziyaretlerinden birinde Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki “TC Elçiliği”ne de gitti.

Şöyle anlatır Haluk Gerger:

-“Kıbrıslılığın kendine özgü kimlik ve kişiliğinin inkâr edilmesine koşut olarak Kıbrıs, Türkiye’nin bir iç uzantısı, bir tür vilayet, eyalet olarak biçimlenmektedir. Dolayısıyla da Kıbrıs’ın varolan farklılık ve özellikleriyle kimlik ve kişiliğine karşı aktif ve dayatmacı bir yadsıma ortaya çıkmaktadır.

1970’li yılların sonlarına doğru ilk kez Kıbrıs’a geldiğimde, beni en çok şaşırtan TC Büyükelçiliği’nin yüksek duvarlar arasındaki soyutlanmışlığıydı.

Bunu eleştirdiğimde, dönemin Büyükelçisi bana aynen,

-‘Türkiye’nin buradaki elçiliği her zaman Denktaş’ın kaldığı yere tepeden bakmalı, oranın çatısını görebilmelidir’ dedi!

Buradaki burnu büyük dayatmada ve elçinin sömürge valisi edasında, asıl doğrudan Kıbrıslının kendisine bu farklılığın asla kabul edilmeyeceği ve affedilmeyeceği mesajının verilmesi olduğu açıktı.

Aynı konuşmada bütün Elçilik mensupları Denktaş’tan ‘Kıbrıs’ın Muhtarı’ olarak söz ederken, kendilerini de bir ülkeye atanmış diplomatlar olarak değil de, bir vilayetin ayrıcalıklı yönetimleri olarak görmekteydiler.

Böylece de aslında karışmacılık, dayatma ve baskı, TC resmî ideolojisi ve toplumsal koşullanma açısından sadece kaçınılmaz olarak ortaya çıkmamakta, aynı zamanda doğal da kabul edilmektedir.

Daha doğrusu, Kıbrıs ‘ayrı’, ‘farklı’ olmadığından, ona müdahale ‘İç işlerine karışmak’ gibi bir anlam taşımamakta, ‘baskı’ da devletin normal içişlerinin Kıbrıslılara ilişkin gerekli bir uzantısı olarak algılamaktadır”…

***

TC Devleti’nin Kıbrıslıların boynuna geçirdiği tasmayı tutmayı reddeden tek Türk diplomatı Kaya Türkmen’di.

-“Ben Lefkoşa’da en kısa süre Büyükelçilik yapmış kişiyim. 1 Ağustos 2010’da Ercan’a indim. 18 Mart 2011’de ayrıldım. Yedi buçuk ay. Geri çekilen Büyükelçiye verilmesi kanunen zorunlu mühlet buna dahil…

-Ankara’nın benim Büyükelçi değil, vali olmamı istediğini geç anladım aptal gibi. Düşünüyorum da, iyi ki de aptalmışım” diye başlar yaşadıklarını anlatmaya…

Kıbrıslıları aşağılamayı ve “sömürge valisi” olarak yönetmeyi reddettiği için görevden alınan Sayın Türkmen Kıbrıslıları uyarır:

-“…‘Ankara’nın suyuna gidersek, iyi çocuk olursak sırtımız yere gelmez’ düşüncesi Kıbrıs Türk halkına zarar verir…”

Bir Türk diplomatı daha ne desin:

-“Ankara Kıbrıslıların boynuna tasma geçirdi” mi desin?

About the author