
Aziz Şah – Kıbrıs’ın işgal bölgesinde aşağıdan yukarıya doğru sonucu kestirilemeyen bir provokasyon süreci örgütleniyor.
Mesele Ekim ayında yapılacak olan sahte Cumhurbaşkanlık seçimi değildir.
Ankara Tatar’ın ya da Tufan’ın kazanmasını mı istiyor?
-Kazanır!
Ankara Erdoğan’ın ceketini aday mı gösterir?
-Kazanır!
Ankara İmamoğlu’nun gömleğini mi aday gösterir?
-Kazanır!
Ekim ayındaki seçim için provokasyona ihtiyaç yoktur.
***
Haftalardır devam eden “türban tüzüğü” provokasyonundan sonra şimdi de Halil Falyalı’nın finansçısı Cemil Önal ile yaptığı röportajdan sonra Ayşemden Akın’ı hedefe koydular.
Türban tüzüğü provokasyonunu örgütleyenler ile Ayşemden Akın’ı yaptığı haberden dolayı hedef yapanlar aynı kesimler.
Türban provokasyonu AKİT ile başladı. Ayşemden Akın’ı ise hedef tahtasına Işıkçılar Cemaati’nin “Türkiye” gazetesi astı. İki haberin içinde de “konuşan” yerleşimcibaşı faşist Erhan Arıklı!
Aktörler aynı, hikâye aynı, hedef de aynı…
***
Türban meselesi kaba bir laiklik-şeriat meselesi değildir. “Kıbrıs laiktir laik kalacak” diye püskürtülecek bir konu da değildir. Çünkü din nüfustan çıkar. Türban “ihtiyacı olan” nüfusu Türkiye Kıbrıs’ın işgal bölgesine yarım asırdır taşıyor.
“Türban tüzüğü” meselesi Kıbrıs’ın işgal bölgesinde yerleşimci kolonizasyonunun derinleştirilmesi meselesidir. Bu kaçınılmaz olandır çünkü Kıbrıs’ın işgal bölgesine nüfus taşınırken Turan Güneş’in Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan “Kıbrıs’ın Türk Bölgesindeki İşgücü Açığının Türkiye’den Gönderilecek İşgücü İle Kapatılmasına İlişkin Yönetmenlik” ile 1934 İskân Kanunu doğrultusunda Türkleştirme ve Sünni-İslamlaştırma hedeflenir.
Haftalar önce AKP temsilciliği ve TC Elçiliği’nin “siyah vitolar”ının ortaya çıkması ile başladı “türban tüzüğü” provokasyonu. Yerleşimcibaşı faşist Erhan Arıklı’nın yönlendirmesi ile tabana yayıldı.
“Türban tüzüğü” provokasyonu bitmeden şimdi de Halil Falyalı’nın hayaleti çıktı ortaya!
İşte hesap etmedikleri bu oldu…
***
Falyalı’nın finansçısı Cemil Önal’ın anlattıklarında kara paranın Kıbrıs’ın işgal bölgesinde son 20 yıldaki evrimini görüyoruz. Önal başka ülkelerin gazetecilerine de konuştu. Malta’yı anlatmıştı, şimdi Kıbrıs’ı anlattı…
-Dövizci, havale, çanta ile, yerel bankalar, kripto, ATM’ler aracılığıyla transfer edilen kara paranın Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki yerleşimci kolonizasyonunu nasıl finanse ettiği ifşaa oluyor.
Çoğunluk kasetleri merak ediyor ama parayı takip edin!
Emlak üzerinden kara paranın aklanması, kara para ile de yerleşimci kolonizasyonunu yürüten inşaat sektörünün nasıl finanse edildiğini görüyoruz.
Kara para ile koloniye yerleşim birimleri kurarken, türban ile de cemaat yaratılıyor.
Kara para ile toprağı Türkleştirirken, türban ile de Sünni-Müslümanlaştırıyorlar…
***
Türban tüzüğü provokasyonu önceden planlanmış bir süreçtir. Aşağıdan yukarıya hiyerarşiye göre bir bir konuştular. Gerilim tırmandırıldı…
Hiyerarşiye göre yerleşimciler, troller, yandaşlar, Erdoğan’ın başdanışmanları ve Erdoğan konuştu.
Planlamadıkları Ayşemden Akın’ın Falyalı’nın hayaletini mezardan kaldırması oldu…
İşte bu yüzden sinirleri bozuldu. Falyalı’yı yarattılar, yok ettiler ama ondan kurtulamadılar!
Türban tüzüğü ile başlayan Falyalı’nın dirilmesi ile devam eden hakaret ve tehdit kampanyaları ve hedef göstermeler kısır bir döngü gibi kendini tekrar ediyor.
-Nereye kadar?
***
Bu linç sürecine bakarken Hrant Dink ve Tahir Elçi cinayetlerini hatırlıyorum…
Troller-yandaşlar-yerleşimciler Kıbrıslılara karşı cephe kurdu.
Hrant’ın öldürüldüğü gün yayınlanan “Ruh halim güvercin tedirginliği” yazısını hatırlatıyor yaşanan süreç:
-“Şu çok açık ki, beni yalnızlaştırmak, zayıf ve savunmasız kılmak için çaba gösterenler, kendilerince muradlarına erdiler. Daha şimdiden, topluma akıttıkları kirli ve yanlış bilginin tesiriyle Hrant Dink’i artık ‘Türklüğü aşağılayan’ biri olarak gören ve sayısı hiç de az olmayan önemli bir kesim oluşturdular.
Bilgisayarımın güncesi ve hafızası bu kesimdeki yurttaşlar tarafından gönderilen öfke ve tehdit dolu satırlarla yüklü.
Bu tehditler ne kadar gerçek, ne kadar gerçek dışı? Doğrusu bunu bilmem elbette mümkün değil”…
***
Hrant’ın yazdığı son cümleyi alın, Türkiye’den ve Türkiyeli yerleşimcilerden Kıbrıslılara yönelen hakaret ve tehditleri süzün…
AKİT’ten Türkiyeli yerleşimcilere ve Erdoğan’ın başdanışmanlarına kadar genişleyen cephe ortak bir dil kurdu:
-“Gerekirse 70 bin Kıbrıslı Türk’ü güneye süreriz ve Kıbrıs’ı tekrar işgal ederiz!”
Erdoğan’ın Başdanışmanı Oktay Saral,
-“Kıbrıs’ı bir türlü Rum’luktan kurtaramadık” dedi.
Erdoğan’ın eski Başdanışmanı Aydın Ünal da cümlenin devamını kurdu:
-“51 yıl sonra Kıbrıs’a bir kez daha ‘Barış Harekatı’ yapmak, Kıbrıs’ı kurtarmak kaçınılmaz görünüyor” dedi.
21 Nisan’da AKP’nin “Merkez Karar ve Yönetim Kurulu” toplantısında “türban tüzüğü” konuşuldu. Erdoğan noktayı koydu:
–“Bu, hadsizliktir. Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar” dedi.
Erdoğan’ın karşısına Kıbrıslı Türk yurttaşlarını savunmak için Cumhurbaşkanımız Hristodulidis dikildi!
Sendikalar mı?
Biri “Go home!” diyor, diğeri “Ayşe bizim başımızın tacı” diyor.
Tam bir sirk…
Sirkte tek canlarını sıkan Halil Falyalı’nın hayaletidir!