
Aziz Şah – Sırrı Süreyya Önder’e yazı borcum var. Ama bu yazı o yazı değil. İşgal rejiminin Kıbrıslılara dayattığı gündemlerin altından kalkınca yazacağım…
Sözde mücadele eder-miş gibi yapan insanlara, sendikalara ve örgütlere bakarken Sırrı ağabeyin kült filmi “Beynelmilel”in “Sessiz Lorke” sahnesi canlandı gözümde.
“Sessiz Lorke”de Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “Mış gibi” yapan insanlıktan çıkmış insan hali de anlatılır:
-Komutanlık emriyle yasaktır!
-O zaman Mış gibi yapalım!
***
Lorke davul zurnayla oynanan bir halay…
Malum “Beynelmilel” filmi 12 Eylül darbesini anlatıyor. Darbeden sonra Komutanlık emri ile Lorke yasaklanır. Düğün sahibi, filmin esas oğlanı bandoculardan Lorke’yi çalmasını ister.
Aralarında şöyle bir diyalog geçer:
-Abuzer usta Lorke’yi çal.
-Yasak!
-Nasıl yasak?
-Komutanlık emriyle…
-Baksana kardeşim liste var, aha bak Lorke, yasaktır.
(Adam cebine para sıkıştırır Abuzer ustanın.)
-Tamam, ama sessiz…
-Sessiz, herkes sesini kessin!
-Kimse çaping falan da çalmasın!
***
Türkiye’nin işgali altındaki Kıbrıs’ta “sendikal” ve “örgütlü” -Mış gibi verilen “mücadele”nin özetidir bu diyalog.
50 senedir yasakları delmeden, rejimin çizdiği sınırlar çerçevesinde sessiz bir “mücadele” veriliyor…
Tam da Abuzer ustanın cebine düğün sahibinin para sıkıştırdığı gibi işgal rejimi de -Mış gibi yapanların cebine para sıkıştırıyor.
-Kimse çaping falan da çalmasın!
Aman sessizlik bozulmasın…
En sessizini de 3 Mayıs’ta yaşadık, Erdoğan işgal bölgesine Külliye’yi açmaya geldiğinde…
Türk işgal rejiminin yerleşimciler üzerinden örgütlediği “türban” provokasyonuna karşı yaklaşık 2 aydır hemen hemen her gün eylem yapan sendikalar ve örgütler Tayyip Erdoğan’ın geldiği gün evlere kapandı.
Konu ciddidir…
“Sessiz Lorke” müsameresine dönüşen gaz alma mitingleriyle atlatılacak bir mesele değildir.
En aşağıdan en yukarıya doğru örgütlenen, kademe kademe tırmandırılan, soğumasına müsaade edilmeyen, troller ve yandaşlar aracılığıyla ısıtılan bir süreç var.
Sendikalar ve örgütler ise meselenin özünü inkâr ederek iki aydır -Mış gibi yapıyor. Bundan sonra da meselenin özünü inkâr etmeye devam edecekler…
Çünkü Abuzer ustanın cebine sıkıştırılan paradadır akılları!
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “türban” provokasyonunun özü nedir?
-Türk işgal rejiminin son dayatması “türban” Kıbrıslıların sorunu değildir. Rejimin Kıbrıs’ın işgal bölgesine taşıdığı yerleşimcileri konsolide etmek ve Kıbrıslılara karşı örgütlemek için kullandığı bir aparattır. Türban provokasyonu yerleşimci kolonizasyonunu derinleştirmek için araçsallaştırılan bir süreçtir.
Ankara’daki işgal rejimi bugüne kadar yaptırdığı onlarca sömürge yasası gibi “türban yasası”nı da halledebilirdi sessiz sedasız kimsenin ruhu duymadan.
İşgal rejimi GÜRÜLTÜ çıkarmak istiyor türban tüzüğü ile!
Sendikalar ve örgütler ise bu GÜRÜLTÜ karşısında SESSİZ LORKE ile -Mış gibi yapıyor!
Sorgulanması gereken şudur:
-Neden Ankara gürültüde ısrar ediyor, gürültü çıkararak amaçlanan nedir?
***
3 Mayıs’ta Türk işgal rejiminin Başkanı Tayyip Erdoğan Kıbrıs’a gelip gasp edilmiş Ermeni arazisi üzerine inşa edilen Külliye’yi açtı.
Yaklaşık iki aydır her gün “türban tüzüğü”ne karşı eylem yapan sendikalar Erdoğan’ın geldiği 3 Mayıs’ta ortadan kayboldu, 7 Mayıs’ta ortaya çıktı…
3 Mayıs’ta “İRADE BİZDE” diyerek pankart açan 3-5 Kıbrıslının polisten gördüğü şiddeti 7 Mayıs’ta protesto eden sendikalar İŞGAL REJİMİNİN ŞİDDETİNİN ORTAĞIDIR.
Haftalarca eylem yapacaksınız. “Eylem”in içini boşaltacaksınız. Kitleleri eylemlerde yıpratacaksınız. Bir gün “Go home” deyip ertesi gün “Ayşe başımızın tacı” deyceksiniz. Sadece medyada görünür olma peşinde koşacaksınız. Esas eylem yapılması gereken Erdoğan’ın geldiği gün de kitleleri evlere kapatacaksınız.
Sonra da 3 Mayıs’ta sendikaların yapmadığı eylemi yapan 3-5 Kıbrıslının uğradığı şiddeti mi eleştiriyorsunuz?
-Sendikalar şiddetin ortamını kendi eliyle yarattı, direnişi kendi eliyle yalnızlaştırdı.
3 Mayıs’ta sokakta binler olsaydı farklı bir manzara olacaktı…
***
Erdoğan “marjinal” diyor Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki sendikalara…
“Sendikalar” olmasa Kıbrıs’ta işgal rejimi bu kadar rahat yönetemez-di 50 senedir!
“Sessiz Lorke” sırasında cebine para sıkıştırılan orkestrasıdır sendikalar.
-Al bu parayı da sessiz çal, Abuzer usta!
Sendikalar 3 Mayıs’a kadar sokakta göbek atıp sonra 7 Mayıs’ta ortaya çıkarak tek bir şeyi kabul ettiler:
-Yaptıkları her şey göstermelik, yani “Sessiz Lorke”!
***
-Komutanlık emriyle Lorke yasaklanmıştır!
Davul sessiz, darbuka sessiz, zurna sessiz, keman sessiz…
Çünkü para sıkıştırdı düğün sahibi “irade”nin cebine!