Kıbrıslı mültecilere karşı Federalist-Faşist mutabakatı: “Lefkonuk’un nüfusunu 1.253’ten 20.000’e çıkaracağız” diyenlere karşı çıkacak haysiyetiniz yok mu?

Aziz Şah – Silah zoruyla Lefkonuklulardan gasp edilen toprakların üzerine 20.000 kişilik yerleşim bölgesi kuran dört tane Türk müteahhit için uluslararası tutuklama emri çıkarıldı mültecilerin şikayetiyle.

Ortada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre mülkiyet hakkının gaspı var. Cenevre Konvansiyonu ve Roma Statüsü’ne göre savaş suçu var.

Bir yanda topraklarından kovulan mülteciler…

Karşılarında ise onları topraklarından kovan işgal ordusu ve gasp edilen topraklara yerleşimler kuran müteahhitler.

Böyle bir denklemde mazlumdan yana mı olursunuz, zalimden yana mı?

***

İşgal bölgesindeki federalistler ve faşistler toprakları gasp edilen mültecilere karşı Türk müteahhitlerin safında yer aldı.

Çünkü Kıbrıs’ta sorun “toplumlar arası” değildir. Toprağın sahipleri ile toprak hırsızları arasındadır…

Toprak hırsızının ise siyasi görüşünün bir önemi yoktur. Mesele toprak olduğunda hırsız hırsızdır, gaspçı gaspçıdır, yerleşimci yerleşimcidir.

Hırsız için varolmanın şartı gasp ettiği malın kendinde kalmasıdır:

-“Varoluş mücadelesi” hırsızlığı sürdürebilmektir!

Toprak hırsızı Simon Aykut için Müteahhitler Birliği ve Barolar Birliği eylem yaptığında “Bizi yok edemeyeceksiniz” diye pankart açmışlardı.

Çünkü hırsızlar için olmak ya da olmamak gasp ettikleri toprağın kendilerinde kalıp kalmamasıdır.

***

Silah zoruyla evlerinden kovulan Lefkonukluların topraklarına “20.000 nüfusluk şehir” inşa eden müteahhitlere destek vermek için sıraya girdiler.

Mehmet Ali Talat’tan Oğuzhan Hapioğlu’na Tufan Erhürman’dan Kudret Özersay’a Mete Hatay’dan İnşaat Taşeronları Birliği’ne en geniş mutabakat sağlandı.

Hepsi Erhan Arıklı’nın çizgisine geldi: Göze göz dişe diş karşılık verelim!

Hepsi “karşılık verilmeli” diyor ama nasıl verecekleri konusunda her kafadan bir ses çıkıyor…

-“Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı hukuk savaşı başlatalım” diyen KKTC’ci liberallerden…

-“Tutuklamalar ve davalar durana kadar müzakere masasından çekilelim” ve “Türk malı kullanan Rumları tutuklayalım” diyen kudretsizlere…

-“Halledeceyik” diyen ulusalcılardan…

-“Mallarını satıp Mercedes aldığımız Kıbrıslı Rumları Taşınmaz Mal Komisyonu’na gönderelim, 10-15 sene ömür tüketsinler” diyen federallere…

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı “mütekabiliyet ilkesi” temelinde karşılık vereceklermiş…

Yerleşimci faşist Erhan Arıklı söylediği zaman dalga geçiyorlardı. Şimdi Arıklı’nın çizgisine geldiler!

***

Federalistlerin silah zoruyla evlerinden kovulan Kıbrıslı mültecilerin gasp edilmiş topraklarının üzerine “20.000 nüfuslu şehir” inşa eden müteahhitleri desteklemesinde iki önemli nokta var:

-Birincisi, Kıbrıslı Türk federalistler (ve faşistler) toprak hırsızlığını hak sayıyor.

-İkincisi, “1253 nüfuslu Lefkonuk’un 20.000 nüfusa çıkarılmasına hiçbirinin itirazı yok.

Nüfus ve toprak Kıbrıs’ın işgal bölgesinde siyasetin temel kriteri ve ayrım noktasıdır.

Nüfus ve toprak politikası ayrılmaz bir bütündür. Nüfus transferi için toprak kolonileştirilir.

İnşaat şirketleri toprağı kolonileştirir, emlakçılar da nüfus transfer eder. Bu da yerleşimci kolonizasyonudur…

***

Bu çerçevede Kıbrıs’ta iki tarz-ı siyaset vardır: “Üniter Kıbrıs Cumhuriyeti”ni savunanlar ile “iki bölge-iki devlet” isteyenler.

Ya Kıbrıs’ın toprak bütünlüğünü savunursunuz ya da toprak hırsızlarının gasp ettikleri üzerinde hakkı olduğunu iddia edersiniz.

-Hırsızın çaldığında hakkı var mı?

-Federalistler “vardır” diyor “Annan Planı’na göre”…

Üniter Kıbrıs Cumhuriyeti’ni savunanlar “etnik ayrımların olmadığı tek bir vatan” için mücadele eder.

Faşist ve federalist ise “iki bölge” ister. Federalist, Rumlardan arınmış “homojen Türk bölgesi” ister. Faşist ise “Türk devleti” ister.

Üniter Kıbrıs ile diğerlerinin en önemli farkı insan hakları anlayışıdır: Üniter Kıbrıs Cumhuriyetçileri için insan hakları yurttaşlık temelindedir, diğerleri için insan hakları etnik kabilecilik (Türklük-Rumluk) temelindedir.

Bu yüzden Kıbrıslı Rumların mülkiyet ve geri dönüş hakkını savunmayı “milli gurur”larına yediremezler. Çünkü insan hakları sadece Türkler içindir…

Türkiye’den gelen bir inşaat şirketinin Mesarya’nın ortasında 1.253 nüfuslu bir kasabayı 20.000 nüfuslu bir gecekondu “şehri”ne dönüştürmesine de itirazları yoktur.

-“Bir inşaat şirketi bir kasabanın nüfusunu 20 katına nasıl çıkarır” diyecek haysiyetleri yoktur…

Ama “milli gurur”ları var çünkü Rum mallarını Türkleştirmek için nüfus lazım!

Nüfusu taşımak için de konut lazım…

İşte bu yüzden Lefkonuk’tan silah zoruyla kovulan Kıbrıslı Rumların toprakları üzerine 20.000 kişilik şehir inşa eden müteahhitlerden yana saf tuttular.

***

Faşistler “kanla aldık bizimdir” der.

Federalistler ise “kanla Türkleştirilen toprağı federal çözüm ile yasallaştıracağız; ‘bütünlüklü çözüm’e kadar da Rum malı yağmalayarak Türkleştirmeye devam edeceğiz” der…

-Toprakları gasp edilen Kıbrıslı Rumlar da “Taşınmaz Mal Komisyonu”na gitsin Türkiye’nin işlediği savaş suçlarını ve toprak hırsızlığını yasallaştırmak için uğraşsın…

O sırada dört tekerlekli Rum arsaları da yollarda fink atsın…

Bu tekere çomak sokmayan insan değildir!

About the author