
Aziz Şah – Hiç tavuk kesilirken izlediniz mi?
Çocukken çok izledim…
Gölgecikte asmanın altında, salkım salkım verigolar ve her köşeden bir kedi bakardı.
Ayaklarından tutardı tavuğu baş aşağı şişeye geçirirdi nenem. Kafayı şişenin ağzından çıkarır, bir hamleyle keserdi…
-Şaaaaarrrrr, diye akardı kan.
Başlardı tepinmeye tavuk. Çok uzun sürerdi kanın boşalması. Ya da çocuktum diye bana uzun gelirdi…
Kafası kesildi. Öldü. Ama tepinirdi. Kanı boşalıncaya kadar tepinirdi…
Sonra şişeden çıkarırdı nenem, yere koyardı. Bir fasıl daha tepinirdi tavuk…
O sırada nenem diğer tavuğu geçirirdi şişeye.
Kafası kesilmiştir. Ölmüştür. Ama tepinmeye devam eder. Tam tepinmesi bitti dersiniz, bitmez…
Sanki de dirilmek için tepinir!
Çok benziyorsunuz nenemin kestiği tavuklara…
Başı kesik tavuk gibisiniz!
Sizi tanımlayacak başka bir durum yok. Siz bir olgu ya da yapı değilsiniz zaten.
Durumsunuz.
Durum, geçici bir zaman dilimine denir. Bir süresi vardır.
Olgu olsaydınız, en azından tanımlanabilirdiniz. Doğrulanabilir ya da yanlışlanabilirdiniz. İspat edilerek hakikat olabilirdiniz ya da gerçeklik.
Ama siz sahtesiniz, gerçek değilsiniz…
Bir gün söylediğinizin ertesi gün tersini söyleyip kendi kendinizi imha ediyorsunuz.
Bu yüzden durumsunuz, geçici bir durum.
Başı kesik tavuk da bir durumdur. Tepinmesi geçene kadar süren bir durum.
Kimseyi suçlamayın bu konuda. Siz kendiniz başı kesik tavuk olmayı tercih ettiniz.
-İlkeniz yok, dünya görüşünüz yok, sistematik bakış açınız yok, bütüne değil tavuk gibi kırıntılara bakıyorsunuz…
-İlkeli ve tutarlı değilsiniz.
İşte bu yüzden başı kesik tavuk gibi sadece geçici bir durumsunuz…
Kafası kesilmiş tavuk ölüdür ama tepinir. Siz de ölüsünüz ama tepinirsiniz…
Sizi öldüren ilkesizliğiniz ve tutarsızlığınızdır.
Aynı konuda 24 saat içinde birbirine zıt konuşursunuz. Çünkü ilkeniz yoktur, ilkelerinize bağlılığınız yoktur. İnancınız ve değer yargılarınız yoktur.
Sadece kırıntılara bakarak konuşursunuz tavuk gibi…
-Gıdak gıdak!
Küçümsemek ya da aşağılamak için söylemiyorum.
Neden böyle olduğunuzu çok iyi biliyorum…
“Kırıntılar” yüzünden, yani çıkarlar.
-Bütün Kıbrıs’ı kazanmak yerine önünüze atılan “kırıntılar”ın peşine düştünüz.
Evet, siz bir durumsunuz. Ama işgal ve sömürge rejimi bir durum değildir.
İşgal bir YAPI’dır. Sistematiktir, kurumsaldır, hiyerarşiktir.
Sömürge rejimi önünüze “kırıntılar”ı atar, siz de o “kırıntılar”ın peşinden koşarken ne vatanınız kalır ne ilkeniz ne ahlağınız, ne pusulanız, ne de mideniz!
-Her boku yersiniz, tavuk gibi…
***
1974’te silah zoruyla evlerinden kovulan Lefkonuklu mülteciler topraklarını yağmalayan dört Türk müteahhide tutuklama emri çıkardı.
Günlerdir toprakları gasp edilen mültecilere düşmanlık ediyor “Kıbrıs’ta barış engellenemez” şarkısını söyleyen ahlaksızlar…
-Hırsıza tek laf eden yok!
-Hırsızın hiç mi suçu yok?
Antalya’dan birkaç sene önce gelen Türk inşaat şirketinin proje müdürü dedi ki:
-“1.253 kişilik nüfusa sahip Geçitkale kasabası projemiz ile 20 bin kişilik nüfusa ulaşacak!”
Toprak gaspı umurunuzda değil, çünkü kırıntı peşindesiniz. Kırıntı peşinde koşarken aklınız da uçmuş…
-20.000 kişi nereden gelecek?
-Türkiye’den ve yabancı ülkelerden.
-20.000 kişinin su, okul, hastane ihtiyacı ne olacak? 20.000 kişinin boku nereye gidecek?
-Peki, 20.000 kişinin içinde kalan 1.253 kişi ne olacak?
“Lefkonuk’un nüfusunu 20 katına çıkaracağız” diyen müteahhitlere tutuklama emri çıkardığı için Kıbrıslı mültecilere nefret kusuyorsunuz “bize savaş açtılar” diye…
-Sahi, “siz” kimsiniz?
-Aklı kırıntıda olduğu için başı kesilen tavuklarsınız.
İşte bu yüzden, toprakları gasp edilen mültecilere karşı yağmacı müteahhitlerin safındasınız!
24 saat geçmeden işgal rejimi müteahhitler için bir yasa hazırlıyor:
-“Yabancıların 1 adet olan apartman dairesi alma hakkını 3’e, TC vatandaşlarının 3 olan hakkını da 6 taneye çıkarıyor”.
Toprakları gasp edilen mültecilere karşı müteahhitleri savunuyorsunuz.
İşgal rejimi de müteahhitler daha çok mal satsın diye yasa yapıyor. Bu defa da ‘hükümet’i akılsızlıkla eleştiriyorsunuz.
Kimden taraf olduğunuzu bilmiyorsunuz. Kim olduğunuzu bilmiyorsunuz. İlkeniz yok. Değer yargınız yok. Sadece kırıntı peşinde koşuyorsunuz.
Başı kesilmiş tavuk gibisiniz…