Meydandan kaçıp mahkeme salonunda “zafer” kazanamazsınız!

Aziz Şah – 3 Mayıs’ta Tayyip Erdoğan Kıbrıs’ın işgal bölgesine geldi.

Gasp edilmiş Ermeni arazisinin üzerine yapılan Külliye’yi açtı…

Külliye bir bina değildir, bir motordur. Kıbrıs’ın işgal bölgesinde yaşanacak değişimin motoru…

-Önce külliye, sonra anayasa!

Seneler süren Külliye inşaatı sırasında sesini çıkarmayanlar yaşanacakları en başından kabul etti.

Kabul ettikleri değişim bugün “türban tüzüğü” olarak karşılarına çıktı, yarın başka başka suretlerde…

Sendikaların ve partilerin “tek dayanağı” Anayasa Mahkemesi yarın Külliye’ye taşındığında göreceksiniz…

Kendi vermesi gereken siyasi mücadeleyi yargıçların sırtına yumurta küfesi olarak yükleyenler, yarın Anayasa Mahkemesi taşındığında görecekler Külliye’nin anlamını.

***

3 Mayıs’ta Erdoğan geldi ve dedi ki:

-“Biz Türk milleti olarak bu topraklarda ev sahibiyiz. 51 yıl önce buradaydık yine buradayız”…

-“Kuzey Kıbrıs’ta kızlarımızın başörtüsüyle uğraşmaya kalkarsan kusura bakma karşında bizi bulursun”…

“Ev sahibi” Erdoğan geldi.

“Misafir” sendikalar ve örgütler sokaktan çekildi…

Bir zamanlar “Evin efendisi olmak istiyoruz” sözü vardı. O bile bugünkü sendika ve örgütlerin basiretsizliği karşısında marjinal kalıyor.

Kitle örgütleri işgal rejiminin Başkanı Erdoğan geldiğinde sokağı boşaltıp Anayasa Mahkemesi’nin işgalciye karşı karar almasını bekliyor…

-Vermedikleri mücadelelerin sorumluluğunu birkaç yargıca yükleyip sıyrılıyorlar işin içinden…

Peki, neredeyse iki ay boyunca neden eylem yaptı bu sendikalar?

-“Elçi go home” sözü ile Kıbrıslıların yüreğinde yanan kıvılcımı söndürmek için…

Neler yapmadık şu vatan için?

Kimimiz öldük…

Kimimiz nutuk söyledik!

Kimimiz de göbek attık…

***

Politika demir dövmeye benzer. Demir tavında dövülür, soğuduğunda teneke sesi çıkarır…

-Aynı Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki sendikalar gibi!

Erdoğan Kıbrıs’a gelmeden bir gün önce sendikalar son kez sokağa çıktı. Kendi cenaze törenlerini göbek atarak yaptılar…

Bundan 7 sene önce de aynısı yaşandı. 22 Ocak 2018 linçinden sonra ahalinin gazını almak için 26 Ocak yürüyüşü yapıldı.

O gün gene TC Elçiliği ile anlaşmalı bir yürüyüş yaparak ihanet etti “sarı yağmurluklu sendika bürokrasisi” Kıbrıslılara…

2018’den sonra bir de 2025’te çıkabildiler sokağa…

-Çünkü gaz çıktıktan sonra şişeye geri girmez.

Göbek ata ata çıkardılar gazı…

Neler yapmadık bu vatan için?

Sendika ve parti liderliklerinin her ihaneti bu topluma 5-10 seneye mal oldu.

2000-2004, 2011, 2018 ve 2025…

İlk üç miting dalgasında da Afrika gazetesinin parmağı var: Birincisinde Casusluk Komplosu (“General Urfa’ya”), ikincisinde kurşunlama ve üçüncüsünde linç gerçekleşti.

80.000’den 7-8 binlere düştü kalabalık.

Matematiği iyi olanlar bu ihanetten sonraki miting dalgasını hesaplasın!

Bugün ihanet ettikleri çocukları ve gençleri bulurlarsa 5-6 sene sonra 2031’de gene çıkarlar sokağa…

Aynı sendika başkanları dizilirler ilkokul müsameresindeki gibi…

Giyerler Atatürk baskılı tişörtlerini…

Alırlar ellerine birer jilet. Bileklerini keserler Türklüklerini ispat etmek için…

-“Zıp zıp zıpla zıplamayan Rumdur” diye bağırırlar!

“Siz nutuk sallarken biz göç ettik bu vatan için” der Hollanda’daki genç de…

-6 sene önce ben de oraşdaydım, diyerek.

***

Tayyip Erdoğan’ın “ev sahibi” olarak Kıbrıs’ın işgal bölgesine gelmesinden bir gün önce sokağı boşalttı sendikalar…

-Haçanabir göbek atacan?

Sorumluluğu yüklediler Anayasa Mahkemesi’nin sırtına…

Mahkeme “Türban tüzüğü Anayasa’ya aykırı” dese vay, “Aykırı değil dese” vay… Ara emir alınsa vay, alınmasa vay…

-Testiyi kırsın diye gönderirler çocuğu suya!

“Türban tüzüğü”nün tavsiyesini de işgal rejimine rapor hazırlayarak “tüm dinlere eşit mesafede” yasa yapın diye Barolar Birlği verdi.

İskele mahkemesinde yasadışı yapılaşma davasında,

-“Adamsa dışarı çıksın yargıç… Allah belanızı versin… Allah bizimle”…

Ve,

-“Allahsızlar yurdu KKTC” diye nara atıyordu Türkiyeli yerleşimciler 3-4 sene önce.

Gecekondu yıkımı davasında…

***

Sendikacılar eleştiri getirenlere “aşırı uç” diyerek diş bileyeceğine kendi yaptıklarının ve yapmadıklarının sorumluluğunu alsınlar.

Erdoğan geldiğinde meydandan kaçıp mahkeme salonunda “zafer” kazanamazsınız!

Bugün varlığınızı “KKTC anayasası”na dayandırıp yarın da Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasına göre hak isteyemezsiniz…

About the author