
Aziz Şah – Savaş yalanları ne için üretilir?
-Savaşları meşrulaştırmak için!
Bugün Ortadoğu’yu bu hale getiren basit bir “karabatak” yalanıydı…
İskoçya açıklarında batan bir tankerden yayılan petrole bulanmış bir karabatağı,
-“Saddam’ın ordusu petrol kuyularını patlattı” diye pazarlayarak Körfez savaşı için kamuoyu oluşturdu CNN.
Ve savaş 35 senedir devam ediyor…
***
-İşgal yalanları ne için üretilir?
-İşgalleri meşrulaştırmak için.
1 büyük yalan vardır, 999 tane de küçük yalan.
Büyük yalan “işgal yoktur” yalanıdır. Küçük yalanlar ise büyük yalanı beslemek içindir.
***
Neden cümleye hep “işgal bölgesi” diye başlarım?
-Büyük yalanı ortadan kaldırmak için!
İşgali unuttuğunuz anda kuracağınız her cümle yalandır.
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde toprak gaspı meselesi çok basittir. Çünkü nedeni işgaldir.
İşgali ağzınıza almadan “toprak gaspı”nı konuşursanız sadece yalan söylersiniz…
Türkiye, 1974’te 200.000 insanı zorla yerinden etti. Topraklarını yağmaladı, yasadışı yerleşim birimleri kurdu ve yasadışı yerleşimcileri iskân etti.
Toprak gaspı işgalin kendisidir. Mültecilerin toprak gaspı davaları işgale karşı bir mücadeledir.
İşgali inkâr ederek ne AİHM kararlarını, ne ABAD kararını ne de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 303A Ceza Yasası’nı anlayabilirsiniz!
İşgali inkâr ederek aynı yalanlar tekrar tekrar üretiliyor:
-“Kuzeyde Rum mahkemesinin yargı yetkisi yoktur”…
Birincisi, “kuzey” diye bir yer yok: İşgal bölgesidir. AİHM’in deyimi ile “Türkiye’nin alt yönetimi”…
İkincisi, “Rum mahkemesi” diye bir yer yok: Kıbrıs Cumhuriyeti Mahkemesi’dir onun adı.
Üçüncüsü ise, 1974’te silah zoruyla Lapta’dan kovulan Meletis Apostolides’e ait arazinin üzerine havuzlu villa yapan İngiliz Orams çiftine karşı açtığı davanın 28 Nisan 2009 tarihli Avrupa Birliği Adalet Divanı kararına, yani AB’nin birincil hukukuna göre, Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki sivil ve ticari konularda Kıbrıs Cumhuriyeti mahkemesi yetkilidir.
Eskiden “Kıbrıs Cumhuriyeti tebligat gönderemez” derlerdi. Şimdi Whatsapp’tan tebligat gönderiyorlar…
Yani sizin yalanlarınız “Türk’ten Türk’e propaganda”dan başka hiçbir anlam ifade etmez.
***
Gerçeklik bu olduğu için işgal rejiminin dalkavukları yeni yalanlar üretmek zorundadır toprak gaspını meşrulaştırmak için.
İlk yalanları “Annan Planı’na evet dedik” oldu.
Annan Planı reddedilerek çöpe atıldı. Annan Planı toprak gaspını meşrulaştırıyordu. Kıbrıslıların ezici çoğunluğu tarafından bu yüzden reddedildi, çünkü mülkiyette öncelikli hak sahibi evlerinden kovulan Kıbrıslı mülteciler değil işgalci hırsızlardı.
Toprak gaspını meşrulaştırmak için ikinci yalanları “Kıbrıs Türk Liderliği”nin uydurduğu en eski yalandır:
-“Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal etti”…
İnşaat şirketlerinin 1974’te silah zoruyla evlerinden kovulan Kıbrıslı Rumların topraklarını yağmalamasını sürdürebilmesi için bu yalana sarılmak o kadar alçakça ki…
Kıbrıs Türk Liderliği 1964’te Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk edince Türkiye Başbakanı İsmet İnönü,
-“Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki makamlarınıza geri dönün” diye Dr. Küçük’e mektup yazdı.
Dr. Küçük, İsmet Paşa’ya cevap olarak,
-“Geri dönmeyeceğiz, ısrar ederseniz bizi Anadolu’da bir köye yerleştirin” dedi!
61 sene önce Denktaş-Küçük liderliğinin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk etmesi bugün Kıbrıs’ın işgal bölgesinde bir savaş ve insanlık suçu olan toprak gaspını meşrulaştırmaz!
“Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal etti” diyerek kendi hırsızlığını örtmeye çalışanlar işgalin dalkavuklarıdır.
***
Gelelim yalanların en sonuncusuna…
Toprak gaspı konusunda sürekli yalan üreterek bilinçli manipülasyon yapanlar, benzer yalanları “karma evlilik çocukları” diye adlandırılan “vatandaşlık meselesi”nde de tekrar ediyor.
Kıbrıs’ta bir tane devlet vardır: Kıbrıs Cumhuriyeti.
Cumhuriyet’in vatandaşlık yasasına göre,
-“Kıbrıs’ta 16 Ağustos 1960 tarihinde veya daha sonra doğan bir kişinin anne veya babası Cumhuriyet vatandaşı ise Cumhuriyet vatandaşı olacaktır”…
Tek bir şartta uygulanmaz bu madde:
-“Söz konusu kişinin ebeveynlerinden herhangi birinin Kıbrıs’a girişinin veya Kıbrıs’ta kalışının yasadışı olduğu durumlarda yasa uygulanmaz”…
Yasa der ki: “Bakanlar Kurulu aksine karar vermedikçe, sözkonusu kişi vatandaş olamaz”…
Türkiye’nin işgal ettiği topraklardaki limanları ve kıyı şeridini Kıbrıs Cumhuriyeti kontrol edemez. Edemediği müddetçe de yasa uygulanamaz…
Çünkü işgal bölgesindeki kıyı şeridi ve limanlardan giren ve Kıbrıs’ta kalan herkes YASADIŞIDIR.
***
Limanlarını kontrol edemeyen bir devlet normal bir devlet değildir, yasalarını uygulayamaz.
İşgal sürdüğü müddetçe Kıbrıs Cumhuriyeti kimse için normal bir devlet olmayacak.
Tüm Kıbrıslıların insan hakları Türkiye’nin rehinesidir.
“Mal meselesi” dersiniz…
Toprak gaspını meşru göstermek için yalan üstüne yalan üretirsiniz.
Gasp edilen yalnızca Kıbrıslı Rumların “mülkiyet hakkı” değildir. Tüm Kıbrıslıların insan hakları, kendi kaderini tayin hakkı ve normal bir devlette yaşama hakkıdır.