
Aziz Şah – Türk işgali sürdüğü müddetçe normal bir Kıbrıs Cumhuriyeti -kimse için- olmayacak.
İşgal sürdüğü müddetçe Cumhuriyet Anayasası normal çalışmayacak, hep askıda kalacak herkes için. Başta vatandaşlık yasası olmak üzere “1974”e göre çalışacak hukuk sistemi!
Yargıçlar, savcılar ve avukatlar “savaş suçlarının yasallaşması” tehlikesi karşısında hep uyanık olacaklar.
Kıbrıs’ta işgali yok sayarak ne hukuk konuşabilirsiniz ne insan hakları:
-Yalan eker, nefret biçersiniz!
***
Kıbrıs’ta her neslin ömrü eskilerin ektiği yalanların nefretini hasat etmekle geçti.
Son zamanlarda sıkça tekrar edilen yalanlara bakarken Avrupa Parlamentosu seçim kampanyası sırasında Niyazi Kızılyürek’e karşı yazdığım uyarı yazılarını hatırladım:
-“Ektiğin nefret tohumlarını biçmeye hazır mısın Bayım?” diye sormuştum ona…
Siyasal mücadelede attığınız hiçbir tohum boşa gitmez, ya nefrete ya da kardeşleşmeye dönüşür.
Yalanlarla kaplanmış etnik nefret tohumlarının ise bir özelliği vardır: Hiçbir zaman yok olmazlar. Unutursunuz, sonra yeniden filiz atarlar…
***
20 bin Kıbrıslı Rumun oyuyla seçilip Brüksel’de Kıbrıs Cumhuriyeti aleyhine ve Kıbrıs’ın işgalcisi Türkiye lehine çalıştıktan sonra kaybedeceğini anlayınca Türkiyeli yerleşimciler ile Kıbrıslıların evliliklerinden olan çocukların “vatandaşlık” meselesini kışkırttı Niyazi…
Yalanla sarmalanmış nefret tohumları attı toprağa!
Konuyu önce Avrupa Komisyonu’na taşıdı Niyazi…
Avrupa Komisyonu şöyle dedi:
-“Kıbrıs vatandaşlığının köken esasına göre hangi koşullar altında elde edilebileceğine karar vermek de ulusal yasa koyucunun görevidir”…
Avrupa Komisyonu’nun cevabını beğenmeyen Niyazi, çarpıtarak şöyle dedi:
-“Avrupa Komisyonu karma evliliklerden doğan çocukların Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığını elde etmesinin bir hak olduğunu duyurdu”…
Bu defa yeni bir yalan üretmesi gerekiyordu:
-“Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıslı Türkleri vatansız bırakıyor”…
Vatansızlık/devletsizlik/kimliksizlik hukuki bir terimdir. 1954 ve 1961 tarihli BM’nin Vatansız Kişiler Hakkında Uluslararası Sözleşmesi’ne dayanır. Savaşlar ve soykırımlarla zorla yerinden edilen mültecilerdir “vatansız” olanlar.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türkiye’nin işgali altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti’ne başvurup “Kıbrıs Cumhuriyeti beni vatansız bırakıyor” diyemezsiniz…
İşte bu yalanı armağan etti bize Niyazi: Vatansızlık-Kimliksizlik yalanını.
Uzun yıllar daha kullanacak işgal rejimi Niyazi’nin “vatansızlığını”!
“Kimliksizlik” manipülasyonuna dayanarak Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı açılan davada Yüksek Mahkeme şöyle dedi:
-“Bu davadaki dilekçe sahiplerinden biri hariç hepsi, daha önce de belirtildiği gibi, bu statü (vatansızlık) altında değildir; vatansız değildirler. Söz konusu ortak başvuruları bağlamında, biri hariç hepsi Türk vatandaşlığına sahip olduklarını beyan etmişlerdir. Sonuç olarak, özünde, her birinin Kıbrıs Cumhuriyeti yetkili makamına yaptığı başvuru, Türk vatandaşı olmalarına rağmen kendilerine Kıbrıs vatandaşlığı verilmesine yöneliktir”…
***
Niyazi’nin Avrupa Komisyonu ve Yüksek Mahkeme kararlarına rağmen söylediği yalanlar nefret tarlasında tohum oldu.
Artık seviye o kadar düştü ki,
-“Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıslı Türklerin kiminle evleneceğine karışamaz” diyorlar hiçbir hukuki argümana ihtiyaç duymadan.
Çünkü Kıbrıs’ta işgali yok sayarak “hukuk”u bu kadar konuşabilirsiniz!
***
Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası der ki,
-“Kıbrıs’ta 16 Ağustos 1960 tarihinde veya daha sonra doğan bir kişinin anne veya babası Cumhuriyet vatandaşı ise Cumhuriyet vatandaşı olacaktır”…
Tek bir şartta uygulanmaz bu madde:
-“Sözkonusu kişinin ebeveynlerinden herhangi birinin Kıbrıs’a girişinin veya Kıbrıs’ta kalışının yasadışı olduğu durumlarda yasa uygulanmaz”…
Yasa der ki: “Bakanlar Kurulu aksine karar vermedikçe, sözkonusu kişi vatandaş olamaz”…
-Neden?
-Çünkü o limanlar Türkiye’nin işgali altındadır ve Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından denetlenememektedir.
Bu yasanın uygulanmasını netleştirmek için 14 Şubat 2007’de Papadopulos-AKEL hükümeti “Bakanlar Kurulu’nun hangi şartlara göre vatandaşlık vereceğini” belirler.
Bakanlar Kurulu’nun belirlediği kriterlerin temel noktası “20 Temmuz 1974”tür.
-Nedir 20 Temmuz 1974?
-Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal ettiği tarihtir.
Kimse çıkıp da,
-“Ne işi var 20 Temmuz 1974’ün vatandaşlık yasasında?” diyemez…
-Çünkü herkesin bildiği işgal gerçeği var!
Kriterlerin dördüncü maddesinde çok net olarak bu vurgulanır:
-“Kıbrıslı Türk babası veya annesi 1974 olaylarından bağımsız olarak bir Türk vatandaşı ile ilişkisi olan çocuklar (Kıbrıs dışında eğitim veya iş nedeniyle)”…
Yani şunu söylüyor:
-1974’te ve sonrasında Kıbrıs’a bir işgal askeri ya da yerleşimci olarak gelenlerin çocukları vatandaşlık kriterlerine uygun değildir.
-“1974 olayları”nda bağımsız olarak yurtdışında tanışan kişilerin çocukları ise vatandaşlık kriterlerine uygundur.
Kimin kiminle evlendiğiyle ilgilenmiyor Kıbrıs Cumhuriyeti!
– “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin haddine değildir Kıbrıslı Türklerin kiminle evleneceğine karışmak” diye kendi kendinize nefret saçmayın…
Kıbrıs’ta işgali yok sayarak hukuk konuşmaya kalkınca işte böyle oluyor!
Kıbrıs Cumhuriyeti Vatandaşlık Yasası’nın askıda olmasının nedeni İŞGAL’dir ve Türkiye’nin zorla yerinden ettiği Kıbrıslı Rumların yerine savaş suçu olarak taşıdığı YASADIŞI YERLEŞİMCİ NÜFUS’tur.
İşgal sürdüğü müddetçe Kıbrıs’ta normal bir vatandaşlık yasası ve uygulaması hiçbir zaman olmayacak.