
Aziz Şah – 1974’te zorla yerinden edilen Lefkonukluların arazilerinin üzerine 20.000 nüfusluk bir şehir inşa eden Türkiyeli müteahhitlere tutuklama emri çıkarılmasından sonra yeniden alevlendi “mülkiyet” tartışması…
Çok yaşasın mültecilerin hukuk mücadelesi!
Türkiye’den bir inşaat şirketi gelip “1253 nüfuslu Lefkonuk’u 20.000 nüfusa çıkaracağız” diyor.
Bir Türk inşaat şirketi gasp edilmiş toprağı kolonileştirerek nüfus planlaması yapıyor!
Ve siz bunu “mülkiyet meselesi” mi zannediyorsunuz?
Bu toprak hırsızlığıdır!
Bu işgal ve yerleşimci sömürgeciliğidir.
Cenevre Sözleşmesi ve Roma Statüsü’ne göre savaş suçu ve insanlığa karşı işlenmiş suçtur.
Yasallaştırılamaz ve meşrulaştırılamaz!
***
Geçen gün Arif Hasan Tahsin Vakfı “Kıbrıs’ta mülkiyet sorununda gelinen durum” paneli düzenledi.
Avukatlar Öncel Polili ile Metin Hakkı ve Norveç Devleti tarafından finanse edilen PRIO’nun “Kıbrıs uzmanı” Mete Hatay konuştu.
Çok uzun zamandır işgal bölgesinde ve arabölgede bu tür etkinliklere katılmadım. Çünkü kim düzenlerse düzenlesin bu etkinlikler “iki bölgeliliği” yani 1974 işgalinin oldubittilerini kalıcılaştırmak için yapılır…
-Nedir 1974 işgalinin oldubittileri?
-1974’te Türkiye Kıbrıs’ın %37’sini işgal ederek 200.000 Kıbrıslıyı zorla yerinden etti. Sonra da yerinden ettiği Kıbrıslıların gasp edilmiş evlerine ve topraklarına yüzbinlerce Türkiyeli yerleşimci taşıdı.
Yarım asırdır yaratılan federalist/iki devletçi “iki bölgelilik” ideolojisinin tek bir amacı vardır: Gasp edilen toprağı ve Türkiyeli yasadışı yerleşimcileri “yasallaştırmak”!
***
Arif Hasan Tahsin Vakfı’nın düzenlediği panele gelelim…
“Mesele”nin ne olduğunu doğru tanımlarsanız ancak “çözüm” üretebilirsiniz.
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde mesele toprak gaspı ve toprağın kolonileştirilerek yerleşimci nüfus taşınmasıdır.
Kıbrıslı Rum mültecilerin açtığı davalar ve tutuklamalar değildir “mesele”!
Kıbrıslı mültecilerin açtığı davalar vatanımızın kurtuluşu için atılan küçücük adımlardır sadece…
Ama panele katılan çoğunluk için mesele “Davaları nasıl durduruz?” idi!
-Toprak gaspını durdurmak aklınıza neden gelmiyor?
Mesele Kıbrıs Cumhuriyeti’nde açılan davalar değildir, işgal rejiminin soluksuz devam eden toprak gaspıdır.
-“Müzakere masasına dönersek, Maraş’ı pazarlık kozu olarak kullanır veya iade edersek ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nu çalıştırırsak davalar durur” gibi ezberlenmiş laflar edildi.
Bu söylenenleri zaten Türk Hariciyesi senelerce uyguladı işgalin oldubittilerini dayatmak ve yasallaştırmak için.
Türk işgal rejiminin Kıbrıs’ı kolonileştirmek için “zaman kazanmak” amacıyla uyguladığı diplomasi oyunlarını çözüm diye mi pazarlıyorsunuz?
Çözüm olarak önerilenler sorunun kendisidir:
-Birincisi, 50 senedir müzakerelerde toprak gaspı ve toprakla birlikte Türkiyeli yerleşimciler yasallaştırılmaya çalışılır. Kıbrıslı Rum mülteciler bunu kabul etmez ve etmeyecek. Her Kıbrıslı vatansever buna karşı çıkar!
-İkincisi, şu ana kadar açılan davaların ve tutuklamaların Maraş’la alakası yoktur. Girne, Trikomo, Ayios Amvrosios, Lapta ve Mağusa gibi bölgelerden gelen mülteciler dava açtı. Varoşa’yı pazarlık konusu yaparak Girnelilerin hak mücadelesini engelleyemezsiniz. Sadece kamçılarsınız…
-Üçüncüsü, Taşınmaz Mal Komisyonu gaspın ve haksızlığın kendisidir: İşgal rejiminin aparatıdır. Mültecileri oyalayarak (işkence ederek) toprak kolonizasyonu için zaman kazanma ve hırsızlığı meşrulaştırma aracıdır.
***
Arif Hasan Tahsin Vakfı’nın panelinde gördüğüm en önemli dert “Kendimi/zi nasıl kurtarırım/z?” idi.
Buradaki esas mesele şudur: “Kendim(iz)” kimdir?
-Türkiye, Türkiyeli yerleşimciler, müteahhitler, Türk işgali altında yarı yarıya göç ettirilmiş Kıbrıslı Türk toplumu?
-Siz kimsiniz ve kimi kurtarmak istiyorsunuz?
-Kendinizi kendinizden kurtarın önce!
“Nasıl kurtuluruz?” ile ilgili sorulan sorular o kadar bireyseldi ki…
“Bu işten kurtulmak için ne yapabiliriz?” sorusuna avukat Öncel Polili tam yerinde bir cevap verdi:
-Kendinize iyi bir Interpol hukuku uzmanı avukat bulun!
***
“Kıbrıslı Rum mültecilerin ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dava açmaktaki amacı nedir?” diye sorup durdu panelde “kendini” kurtarmak isteyenler…
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde buldozerin yuttuğu ve betonun tecavüz ettiği toprağı, toprakta kök salan ağacı, o ağacın köküne tutunan insanı dert etmeyen bizden değildir.
Soruyorlar:
-Kıbrıslı Rum mültecilerin dava açmaktaki amacı ne?
Toprak gaspına karşı hukuk mücadelesini başlatanlardan Ayios Amvrosiosluların Cemaat Lideri Pantelis Tofi’nin sözleri ilk duyduğumdan beridir aklımdan hiç çıkmadı.
Çocukluğunun geçtiği meyve bahçelerinin üzerine yapılan inşaatları gördüğünde şöyle der:
-“Bıçağı alıp midene saplamaları gibi bir şey… Kalbine değil, çünkü kalbinde ölürsün. Midene… Ve günlerce o yarayı açık tutarak geri gelip size eziyet etmeye devam ederler ve uyuyamazsınız”…
Sıra sizde…
Siz de uyuyamayacaksınız.
Belki uyanıkken kendinize gelirsiniz…
“Kendinizi” kurtarmak mı istiyorsunuz? Siz kimsiniz önce ona karar verin!
-Türkiye’nin Kıbrıs işgali sürsün diye kendini feda eden kurbanlıklar mısınız?