Kıbrıslı Rumların toprak gaspına karşı hukuk mücadelesi bütün Kıbrıslılar içindir!

Aziz Şah – Kıbrıs’ın işgal bölgesinde hiçbir şey tesadüfen ya da işbilmezlik veya beceriksizlikten olmuyor.

TC Devleti’nin “dilde, kanda, kültürde birlik”i amaçlayan Türkleştirme yasası 1934 İskân Kanunu ile 1974 işgalinden sonra Kıbrıs’ın kuzeyine nüfus kolonizasyonu (iskânı) başladığı günden beridir hiçbir şey tesadüfen olmadı.

İşgal rejimi toprak gaspı ve gasp edilen toprağın nüfus ile kolonizasyonu üzerine kuruludur.

İşgal rejimi gasp ettiği topraklar üzerinde içinden çıkılamaz bir kaos yaratmak ve Kıbrıs’ta işgali uzatmak için kazanabildiği kadar zaman kazanmak istiyor…

İşgal uzadıkça direnç kırılır, direnenler kırılır, inanç kırılır, teslimiyet bayrağı yükselir.

Türkiye’nin stratejisi budur: Son Mağusalı öldüğünde, son Girneli öldüğünde, son Varoşalı öldüğünde, son Karpazlı öldüğünde, son Omorfolu öldüğünde “Kıbrıs’ta mülkiyet sorunu hallolunmuştur”!

İşgal rejiminin dalkavuklarının son argümanı da budur:

-“Tapu bir kişinin üstüneyken 50 sene sonra miras bilmem kaç parçaya bölünecek, içinden çıkılamayacak”!

İşte bu yüzden zamana oynuyorlar…

Yani açıkçası işgal rejimi diyor ki: Ölmelerini bekliyoruz zorla yerinden edilen Kıbrıslı Rumların!

***

İşgalin zaman kazanmak için birçok taktiği vardır:

-Müzakere masasında görüşür, müzakere masasını terk eder, görüşme olması için görüşmeler olur, kriz çıkarır sonra krizin çözümü için görüşmeler olur, sonra açılım yapar ve açtığını kapar, komiteler ve komisyonlar kurulur.

İşte bu kısır döngüyü kırmak için zorla yerinden edilen Kıbrıslı Rumlar toprak gaspına karşı hukuk mücadelesi başlattı.

“Mülkiyet sorunu mahkemede değil masada çözülecek” derler…

Müzakereler sürerken toprak gaspı devam eder, müzakereler durur toprak gaspı devam eder…

-“Bekleyin yahu, mülkiyet meselesi bütünlüklü çözümün parçasıdır” derler…

Bütün topraklar yağmalanınca bütünlüklü çözüme ulaşılacaktır!

En önemli argümanları “Hayat devam ediyor”dur. Rum malı yağmalamak dışında bir ekonomik faaliyet yapamazlar. Çünkü işgalci sadece yağmalamayı bilir Osmanlı’nın akıncıları gibi…

Akıncılar düşman köylerini yağmalardı, yerleşimciler de toprağı!

***

İşgal bölgesinde hiçbir şey tesadüfen ya da işbilmezlik veya beceriksizlikten olmuyor.

İşgal rejimi 2’den 4’e çıkarır yabancılara mülk satışını. Kara paracılar gelir: Comanchero uyuşturucu çetesi gelir, “kırmızı bülten”le aranan Ruslar gelir, Gürcistan mafyası gelir, Balkan mafyası gelir…

Hepsi kapana girer, bas bas paraları emlaka, bi daha mı gelicez Kıbrıs’a! Parayı akıttıktan sonra “kırmızı bülten” devreye girer, paketlenirler, hooooop deport! Para ve emlak burda kalır, onlar gider…

Sonra orta ve küçük ölçekli “gâvur” yabancılara konut satıp tapularını da vermezler. Başlarına gelmedik kalmaz, malın hırsızlık olduğunu da anlayınca Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından tutuklanma korkusuyla satmaya çalışırken tokatlanırlar…

İşgal rejimi Türklerin konut hakkını “2, 4, 6” diye artırır. İnşaat şirketlerinin “gâvurlara” sattığı emlakları Türkler yarı fiyatına kapatır!

-Yarı fiyatına “TUTULMUŞTUR”…

Gidecek bir yeri olmayan yabancılar kalır, dönecek ülkesi olanlar döner, Türklüğün şanı sürer…

İngiliz komşuları Kıbrıs’ın işgal bölgesini terk etmeye başlayınca bizim işgal işbirlikçisi dalkavuklar başlar:

-“İşbilmezliğiniz beceriksizliğiniz yüzünden kaçırdınız yatırımcıları”…

İşbilmezlik değildir bu, tam aksine “benim memurum işini bilir”!

Kara parayı getirir, inşaat şirketlerine ortak yaparak toprak gaspını finanse eder. Sonra da deport eder…

Para ve emlak burada kalır, paranın sahibi paketlenir!

Sonra da neçin her ay bir tetikçi gelir Kıbrıs’ın işgal bölgesine?

-İşgal bölgesine milyonlarca Dolar kara para getiren Comanchero çetesini bile tokatladınız, rejimin avukat-inşaatçı-benzinci-otogalerici şebekesiyle!

İşgal rejimi önce “gâvur” yabancıyı getirir, gasp edilmiş Rum malını satar, sonra “gâvur”u kaçırıp yarı fiyatına Türk’e devreder.

Bu en basit SERVET TRANSFERİ’dir. Hem aynı maldan 3-4 defa rant elde eder, hem paraya çöker, hem de 1934 İskân Kanunu çerçevesinde “dilde, kanda, kültürde birlik” diyerek malı Türkleştirir!

Mal birkaç defa el değiştirir, (kara)para sisteme girer, sonra “gâvurlar” kovulunca mal Türklere kalır.

Bu kalan Türkleri de “yeni Kıbrıslı” diye müzakere masasına sürerler…

-“Kültür değişti, demografi değişti, değerler değişti, aidiyet değişti, kabullenmemiz gerekiyor bu yeni gerçekliği” der işgalin dalkavukları.

İşgal rejimi zorla yerinden edilen Kıbrıslı Rumların ölmesini beklerken işgal işbirlikçileri de yerleşimcileri kabullenmemizi bekler!

İşte bu yüzden zorla yerinden edilen Kıbrıslı Rumların toprak gaspına karşı hukuk mücadelesi bütün Kıbrıslılar içindir!

İster anlayın, ister anlamayın…

About the author