
Aziz Şah – Kıbrıs’ın işgal bölgesinde her olasılıkta da Türkiye’nin kazanacağı bir “seçim”in arifesindeyiz.
Ya Ersin Tatar ya Tufan Erhürman…
Ankara’nın sağ elinin baş parmağı ile serçe parmağı arasında bir seçim…
“İki devlet” diyen Tatar ve “iki kurucu devlet” diyen Tufan…
Hangisi kazanırsa kazansın Kıbrıslılar 5 sene daha kaybedecek, Ankara 5 sene daha kazanacak!
Her seçim, Türkiye’nin Kıbrıs’ta toprak kolonizasyonu ve nüfus iskânı için zaman kazanmak amacıyla kullandığı 5 senedir.
Her seçim, Türkiye’nin Kıbrıs’taki işgalini dünyaya süslü paket yapıp sunduğu bir gösteridir.
-Gösteri bitti!
İşgal rejiminin tarihindeki en sönük seçim kampanyası yaşanıyor. Ortada bir kampanya yok…
İşgal rejiminin sol-sağ hizmetkârlarının sürekli tekrar ettikleri bir söz vardır: “Demokrasi şöleni”…
1976 “toplum liderliği” seçiminden beridir Türkiye’den taşınan yerleşimci nüfus ve asker-sivil bürokrasisiyle Ankara’nın kontrolünde yapılan “demokrasi şöleni” miadını doldurdu ve inandıcılığını bitirdi.
En azından köleler için…
Türkiye Kıbrıs’ın işgal bölgesinde seçim sandığını köleler için kurardı. Köle olmadıklarına inansınlar diye. Köleler aday olurdu. Köleler seçim kazanırdı!
İlk defa köleler bu kadar uzaktan bakıyor Türkiye’nin Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki “demokrasi şöleni”ne!
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde “demokrasi şöleni” miadını doldurdu ve inandırıcılığını bitirdi…
-Nereden anlıyoruz bunu?
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde eskiden sözde “toplum liderliği” seçimleri çok şenlikli geçerdi.
Hiç olmazsa köyün delileri sırf sözünü söylemek ya da eğlence olsun diye aday olurdu.
Deliler bile akıllandı!
İşgal altında seçim olamayacağını anladı…
Türkiye’nin işgal rejimini soytarılıkla meşrulaştırmanın onursuzluğunu gördü…
Seçim süreçleri yaklaşık 10 adayla başlayıp altı ay kala 5 adaya kadar düşerdi. Kaybedecek olan da geri çekilmezdi, ikinci tur pazarlığının parçası olmak için…
Ya sarayda koltuk kapacak ya ihale kapacak ya da sonraki seçimin pazarlığını yapacak. Kölenin aklında kırk tilki…
Kampanyalar 1 sene öncesinden başlardı. Öncesinde de partinin adayı kim olacak kavgaları çıkardı. Adam asmaca oynanırdı. Kendisi aday olamayanlar düşman parti için çalışırdı. Entrikalar sonucu adaylar belli olunca da kusturana kadar, içimiz dışımız seçim olana kadar, parti flamaları sloganları şarkıları afişleriyleriyle işgal rejimi gırtlağımıza çökerdi “demokrasi şenliği” ile…
6 ay kala adaylar netleşirdi. 3 ay kala da horozun indiyan tavuğu gagalamasını izlerdik.
Çocukluğumda çok horoz dövüşü antrenmanı izledim. Omorfo’nun şampiyon horozları nenemin mahallesinde yetiştirilirdi.
Horoz horozla dövüşerek öğrenmezdi dövüşmeyi. Tavuğa saldırarak öğrenirdi. İndiyan tavuk horoza karşılık vermeye kalkarsa bir tokat da horozun sahibinden yerdi.
İndiyanın görevi sadece horoz tarafından gagalanmaktı.
Tam Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki seçimler gibi. Sahibi horozu tutar, indiyana saldırtır. İndiyan karşılık verecek olsa “Türkiye düşmanı” ilan edilir…
Eskiden seçime üç ay kala horozun indiyan tavuğu gagalamasını “demokrasi şenliği” diye izlerdik.
%3-10 oy oranındaki indiyanları atarlardı ortaya Türkiye’nin horozu gagalasın diye…
Karşılık mı verecek Ankara’nın horozuna?
Magarına bulli olurdu!
***
Şimdi ne horoz var ne indiyan tavuk!
Üç ay var seçime…
Eskiden işgal bölgesinde seçimlere üç ay kala Türkiye’den gelen reklamcılar ve anket şirketleri sahaya inerdi.
Türkiye’den gelen milletvekilleri tavukayağı gibi ortalığı karıştırırdı.
En az beş aday arasında anket savaşları olurdu.
%3 oyu olan aday, “%30 oyum var. Anket şirketi patronu benden rüşvet istedi” derdi…
Türkiye medyası sorardı: “Kıbrıslılar Türkiye’yi neden sevmez?”
Akıncı-Tatar, Eroğlu-Akıncı, Eroğlu-Talat seçimlerini canlandırın gözünüzde. Futbol takımı kuracak kadar adayın olduğu seçimler oldu…
İşgal rejiminin “demokrasi şenliği” bitti.
Her seçimde kazanmayacağını bile bile kazanacakmış gibi sırf işgal rejiminin “demokrasi şenliği” sürsün diye rolünü oynayan rejim hizmetkârı köleler aday olmadı!
Kıbrıs’ın işgal bölgesinde rejimin manipülasyon aracıdır seçim. Manipülasyonun kuklalara/kölelere ihtiyacı vardır.
Bunca senedir “bu şartlar altında seçim olmaz” dedik…
Köleler/kuklalar da anladı bu şartlar altında seçim olmadığını ve aday olmayarak isyan etti.
Köleler bile isyan etti, işgalcinin “demokrasi şöleni”ne aday olmayarak…
Keşke hiç aday çıkmasaydı. Ama daha o kadar onurlu değilik…