
Aziz Şah – Şener Levent’e Türkiye’deki mahkemelerde Tayyip Erdoğan’a hakaret davaları açıldı.
“KKTC polisi” gazeteye Levent’in ifadesini almak için geldi ve Kıbrıslı yargıç ifade almak için mahkemeye çağırdı…
Dava sonuçlandı, bir yıl hapis cezası verildi.
Ankara’daki mahkemenin tebliğini Lefkoşa’daki mahkeme mukayyitliğinden bir memur götürdü Şener Levent’e.
Polisi, yargıcı ve muhayyitlik memuruyla bir bütün olarak sömürge rejiminin çalışanları Ankara’nın postacılığını yaptı.
Size normal geliyor tüm bunlar değil mi?
-Çünkü hiç normal bir devlette yaşamadınız!
***
Şener Levent’e Ankara’da verilen hapis cezası bir kere daha KKTC’ye gönülden ne kadar bağlı olduğunuzu gösterdi.
Muhalif geçinenlerin bütün “dünya görüşü”nün KKTC’den ibaret olduğunu gördük…
Levent’e Ankara’dan hapis cezası tebliğ edilince bağırmaya başladılar:
-“Anayasamıza göre KKTC vatandaşları iade edilemez”…
-“Egemen eşitlik diyenler, devlet olduğunu söyleyenler nerede”…
Hayal kırıklığına mı uğradınız?
KKTC hamaseti ile yaşamını sürdüren hiçbir UBP’ci sizin kadar sahiplenmiyor bu kukla rejimi.
Sizin sahiplendiğiniz sömürge rejiminin anayasasında egemenliği askere devreden Geçici 10. Madde vardır.
Sizin anayasanızın 90. Maddesi’ne göre Türkiye ile imzalanan bütün “anlaşmalar” sizin “anayasanız”ın üzerindedir,
Ve sizin “KKTC devlet”inizde polis teşkilatı TC Genelkurmayı’na bağlıdır.
Şener Levent’e Ankara’dan ceza tebliğ edilmesinden sonra sahtekâr solcular KKTC’ye ne kadar bağlı olduğunu bir kere daha gösterdi. Ve UBP’cileri KKTC’ye yeterince bağlı olmamakla suçladılar…
Siz Kıbrıslı değilsiniz, siz KKTC’lisiniz. İliklerinize işledi…
Kıbrıs’ın işgal bölgesindeki sömürge rejimini “yargımız, hukukumuz, polisimiz, devletimiz, anayasamız” diyerek sahipleniyorsunuz.
Kukla rejimi kutsayıp normalleştiriyorsunuz.
İşgal rejimi KKTC’ye “ülkemiz” diyorsunuz. Ülkenizin Kıbrıs olduğunu bile unuttunuz…
İşgal, ülke gerçekliğinizi yok etti.
Kıbrıs’a nasıl yabancılaştığınızı ve ayrılıkçı rejimi nasıl içselleştirdiğinizi ağzınızı her açtığınızda yeniden gösteriyorsunuz.
“KKTC ülkesi” ve “KKTC halkı” diyerek ezici çoğunluğunu Türkiyeli yerleşimcilerin oluşturduğu nüfusun içinde yok olmaktan duyduğunuz memnuniyeti dile getiriyorsunuz.
Siz, KKTC’ye “ülkemiz” dediğiniz için yok olacaksınız…
***
Ankara’da açılan davalar için “mahkemelerimiz” ve “polisimiz” diye sahiplendiğiniz sömürge kurumlarının memurları Şener Levent’ten ifade aldı, sonra da Ankara’daki cezayı tebliğ etti.
Ankara’nın emri ile polisin ve yargıcın ifade alması ve mukayyitlik memurunun ceza tebliği normal geliyor size…
Bu normal bir durum değildir, işgal ve sömürge durumudur!
Size normal geliyor çünkü hiç normal bir devlette yaşamadınız…
***
Peki, normal bir devlette bu işler nasıl olur?
Şener Levent’e açılan Erdoğan’a hakaret davasının tıpkısının aynısı Almanya’da yaşayan Türk ve Alman vatandaşı E. H. Onur isimli kişiye de açıldı.
E. H. Onur’a Erdoğan’a hakaret iddiasıyla İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı.
Onur’un Almanya’da Aachen’de yaşadığı ortaya çıktı…
Türk Dışişleri’nin talimatıyla Köln Başkonsolosluğu Aachen Başsavcılığından Onur’un Erdoğan’a hakaret iddiasıyla ifadesinin alınmasını istedi. Bunu da “Ceza işlerinde karşılıklı Adli Yardım Sözleşmesi” kapsamında talep etti.
Aynen “KKTC ve TC Arasındaki Hukukî, Ticarî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma, Tanıma ve Tenfiz, Suçluların Geri Verilmesi ve Nakli Sözleşmesi” gibi…
Normal bir devletin hukukçusu olan Alman Savcı Balthazar ise, Erdoğan’a hakaret iddiasıyla bir Türk-Alman vatandaşı olan Onur’dan ifade almayı reddetti.
Konsolos’a verdiği cevapta şöyle dedi:
-“Sayın bay konsolos, ekteki evrakın tamamını size herhangi bir işlem yapmadan iade ediyorum.”
-“20 Nisan 1959 ‘Avrupa Sözleşmesi’ Madde 2-b bendine istinaden, ceza işlerinde karşılıklı adli yardım talebiniz reddedildi.”
Çünkü Türkiye’nin 57 yıl önce kabul ettiği sözleşmedeki madde 2-b’ye göre, “Talebin yerine getirilmesi için suçun memleketin egemenlik, güvenlik, kamu düzeni veya diğer özçıkarlarına halel getirecek nitelikte olması gereklidir”…
***
Eğer Kıbrıs’ın kuzeyi Türkiye’nin işgali altında olmasaydı polis, yargıç ve mahkemenin mukayyitlik memuru Ankara’nın talimatıyla hareket etmezdi.
KKTC’ye “ülkemiz” diyerek, işgal rejimini “anayasamız, yargımız, polisimiz” diye sahiplenerek kendinizi bu esarete siz mahkum ettiniz.
Rejimi sahiplenince polisin Ankara adına dava tebliğ etmesi de normal geliyor size, yargıcın Ankara adına ifade alması da normal geliyor, mukayyitlik memurunun “teslim ol” diye mahkeme kararını tebliğ etmesi de!
-“Anayasamız” ve “kurumlarımız” dedikleriniz sömürge rejiminin hizmetkârıdır!
Normal bir ülkede bir Cumhuriyet yurttaşının sahip olduğu insan haklarıyla yaşamanın anlamını ve tadını bilmiyorsunuz…
İnsan onuruyla yaşamanın anlamını bilen bir Cumhuriyet yurttaşı olsaydınız eğer, Ankara adına Kıbrıs’ta ifade alan ve postacılık yapan yargıç, polis ve mukayyitlik memurundan utanırdınız!
