Zangoç elinde çanıyla haritanın bir ucundan diğerine koşup duruyor…

Aziz Şah– Türkiye Barolar Birliği (TBB) Ankara’da “Kıbrıs’ta son söz” konferansı yaptı…

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul’da “Suriye konferansı” düzenledi…

TBB’nin “Kıbrıs’ta son söz” konferansında “Kıbrıslı olarak” katılan herhangi bir Kıbrıslı yoktu…

CHP’nin düzenlediği “Suriye” konferansında da Kürtler yoktu…

Ankara’daki Kıbrıs konferansına “Kıbrıs Kıbrıslılarındır” diyerek Kıbrıslıların kendi kaderini tayin hakkını savunan bir Kıbrıslıyı çağırmaları zaten beklenemezdi.

Ama madem ki “son sözü” söyleyeceksiniz, Kıbrıs’ın kuzeyinde en yaygın görüş olan “iki bölgeli iki toplumlu federasyon”un herhangi bir sözcüsünü çağırıp söz hakkı verebilirdiniz.

“İki bölgeli iki toplumlu federasyon” fikri Kıbrıslı bir fikir midir?

-Hayır!

İngiliz’in Türkiye’ye kabul ettirdiği NATO damgalı bir slogandır.

“İki bölgeli iki toplumlu federasyon” demek aslında “Ben taksim demeye utanıyorum, iki bölge diyorum” demektir. 

“İki bölge, iki toplum”culuk “utangaç taksim”ciliktir…

Bu görüş Kıbrıs’ın kuzeyinde çoğunluktadır. UBP’den CTP’ye geniş bir tabanı vardır. Güneyde ise tabansızdır…

Bu görüş Türkiye’nin 1968’den beridir resmi söylemidir. Son 1-2 senedir pazarlıktaki payı artırmak için “İki bölgeli iki toplumlu federasyon” söylemini de terk etti Ankara. Peşinde de maşrapaları…

Lâkin bu görüş Ankara-Washington-Londra bölücü terör şebekesinin Kıbrıs’taki temel hattıdır.

Böyle gerici bir görüş Kıbrıs’ın kuzeyinde çoğunlukta olmasına rağmen, Ankara’da düzenlenen Kıbrıs konferansına bu görüşten kimse davet edilmedi. Sadece “iki devletçiler” sahne aldı…

Sadece ilhakçılar ve ilhakçı olmadığını söyleyen ilhakçılar…

CHP’nin düzenlediği Suriye konferansında Kürtler dışında Suriye’deki bütün güçler temsil edildi.

Türkiye Barolar Birliği’nin Kıbrıs adına Ankara’da düzenlediği konferansta da Kıbrıslılar temsil edilmiyor…

Suriye’de Suriyeli Kürtler yok sayılıyor…

Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türkler yok sayılıyor…

Son iki haftada Ankara ve İstanbul’da düzenlenen Kıbrıs ve Suriye konferanslarına bakınca karşımızda duran fotoğraf bu!

Suriyeli Kürtlerin ve Kıbrıslı Türklerin Kemalist CHP ve Erdoğan’cı Türkiye Barolar Birliği tarafından nasıl “yok sayıldığı”na bakarken ister istemez aklıma Nihal Atsız geliyor…

Türkçü faşizmin-Turancılığın tarihsel önderlerinden olan Nihal Atsız 1965 yılında Ötüken dergisinde yazdığı yazıya “Kıbrıs’tan sonra Kerkük” başlığını atıyordu.

Turancı hareket için “Dış Türkler” diye tanımlanan, yaşadıkları ülkelerde çoğunlukla etnik azınlık olan gruplar bir dış politika silahıydı.

Dış Türkler dış politikada Türkiye Cumhuriyeti’nin kullanması gereken araçlardır onlar için…

Sovyetler Birliği’nde yaşayan Türki ulusların yanı sıra, Batı Trakya, Bulgaristan ve Kıbrıs Türkleri birer dış politika aracıydı. Bu halk gruplarının yaşadıkları ülkelerdeki durumları önemli değildi. Mutluysalar da mutsuz olsunlar.  Önemli olan Türk dış politikasına katkıları olur mu, olmaz mı?

Son yıllarda AKP Bulgaristan’da kurdurduğu DOST adındaki Türk partisi ile “dış Türk” silahını kullanıyor…

Batı Trakya’da hemşerici AKP örgütlenmeleri “dış Türk” silahını çekti…

Suriye ve Irak’ta “Türkmen kardeşlerimiz” hamaseti ile bir kısmı Şii olan Türkmenler Sünni mezhepçilik bataklığına sürüldüler…

Türkmenlere kurdurulan tugayların isimleri Necmettin Erbakan, Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, Sultan Abdülhamid falan filan…

Suriye-Irak bölgesinde TMT modelini denediler. “Soydaşları” eğit-donat-savaştır ve ilhak et… 

Türk ırkçılığının dişine kan Kıbrıs’ta değdi bir kere. Sandılar ki Irak ve Suriye, Kerkük ve Musul da Kıbrıs kadar kolay olacak…

En nihayetinde Amerikan özel harpçiliğiyle örgütlenmiş bir TMT vardı Türkçü faşizmin gururu. Kıbrıs iştah kabartmıştı. Dişlerine kan değdi, gözlerini kan bürüdü, Musul’a ve Kerkük’e göz koydular…

Faşist Atsız’ın Kıbrıs modelini bütün Türkmenlere önerdiği yıl 1965, Atsız’ın siyasetinin liberal “demokrat”  medyada yeniden gündeme geldiği tarih ise Irak savaşından hemen önce!

Faşistin fikri liberalin ağzında pelesenk olmuştu…

Nihal Atsız’dan yaklaşık olarak 40 sene sonra, Kıbrıs gazisi kalpaklı Kemalist Yalçın Küçük yıllarca Musul ve Kerkük’ü almak için TMT modelini çıldırtan bir ısrarla savundu…

“Yeni Harman” diye bir dergi çıkardı 2000’lerin başında…

“Ulusal sol”un dergisinde yazdığı yazılarla ve verdiği röportajlarla Kıbrıs’ı nasıl aldığını anlatan Yalçın Küçük ağzına bir laf dolamıştı:

“Musul ve Kerkük’ü almayan Diyarbakır’ı verir…”

Faşist Nihal Atsız’ın 1965’te söylediğini “sosyalist” Yalçın Küçük 2005’te tekrar ediyordu…

Boşuna Can Yücel vakti zamanında “Yalçın Küçük’tür ama mide bulandırır” dememişti. Devletin kapıkulu aydınları böyledir, muhalefette olduklarında bile fikirleri iktidardadır…

Şimdilerde Erdoğan’ın yürüdüğü yol 1965’te Nihal Atsız’ın, 2005’te Yalçın Küçük’ün yürüdüğü yoldur…

Erdoğan Ergenekon ve Odatv davalarından Yalçın Küçük’ü hapse attırdı…

Bir süre sonra da çıkardı…

Küçük’ün hapisten çıktığı gün yaptığı konuşmayı hiç unutmam…

Beş sene önce hapishanenin önünde kameralara Musul’un ve Kerkük’ün alınmasından bahseden ateşli bir konuşma yapmıştı…

TMT usulleriyle gerçekleştirilebilirdi bu ilhaklar…

Kürtleri örgütleyip Kürtlerle savaştıracaktı hesabına göre…

Sonunda da “Türk ve Kürt kardeştir” demişti konuşmasının!

İşte “halkların kardeşliği” sloganı böyle mızrak olur ilhakçılığa!

TMT öyle bir hayal gördürdü ki Türk ırkçılığına, dişine değen kanın tadından transtan çıkamıyor bir türlü ırkçılar. Gözlerini kan bürümüş…

1965’te bir faşist, Irak savaşı arifesinde liberaller, Irak savaşından sonra Kemalistler Musul ve Kerkük’ü geri almak için Kıbrıs’ta tezgâhlanan “oyun”u kurmanın peşine düştü…

Küçük Türkiye’nin büyük hesapları için Irak’ta ve Suriye’de Türkmenler, Bulgaristan’da Türkler, Kıbrıs’ta “benim babam bizi başkaları yönetsin diye şehit düşmedi” diyen Kudret Özersaylar cemaati ateşe odun diye atılıyor…

6-7 Eylül 1955’te “Kıbrıs’taki soydaşlarımız” diye başlattılar savaşı…

2011’den sonra Suriyeli Türkmenler kan ağlıyor diye benzin döktüler ateşe…

Şu sıralar Fırat’ın Doğusu ve Doğu Akdeniz diye iki ateşi var Türkiye’nin…

Doğu Akdeniz’de bizi, Fırat’ın doğusunda Kürtleri bahane ediyor…

Yurt içinde milliyetçiliğin ateşini yüksek tutmak için şovenizmin “taş fırını”na devamlı odun atmak gerekir. Dün odun Kıbrıslılardı, Suriye iç savaşında Türkmenler oldu.

Şimdilerde Kamışlı’da, Tel Abyad’da, Cerablus’ta, Münbiç’te yılanın kuyruğu titrediğinde çıngırağı Maraş’ta çınlıyor…

Zangoç elinde çanıyla haritanın bir ucundan diğerine koşup duruyor…

Baf’taki kuyuya taş, Afrin’deki kuyuya kurşun atıyorlar…

Türkçü faşizmin kuramcılarından Nihal Atsız Kürtlere bir tavsiyede bulunmuştu:

“Türk milletinin başını belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler.

Nereye mi? Gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler.

İran’a, Pakistan’a, Hindistan’a, Barzani’ye gitsinler.

Birleşmiş Milletlere başvurup Afrika’da yurtluk istesinler.

Türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu, fakat ayranı kabardığı zaman kağan arslan gibi önüne durulmadığını, ırkdaşları Ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin.

Kürtlere gidecek bir yer bulmalarını tavsiye ederim”.

Türk ırkçılığının önderi Atsız Kürtlere “gidin” demişti. Yoksa Ermenilerin başına gelen sizin de başınıza gelebilir…

Atsız Ermeni soykırımını inkâr etmiyor, tam aksine örnek gösteriyordu Kürtlere!

Atsız’ın temsil ettiği ırkçılık Türkiye’de mahkemede yargılandı meşhur “ırkçılık” davasında. Bugün ise Türk devleti Hindistan’da Kürt olsa gidecek öldürsün…

Atsız “Kıbrıs’tan sonra Kerkük” diyordu, İlber Ortaylı “Kıbrıs’tan vazgeçmek olmaz” dedi. Yalçın Küçük “Kıbrıs modeli ile Musul’u ve Kerkük’e almazsak Diyarbakır’ı veririz” dedi…

İşin aslı ise çok başka…

Hollywood çakması Türk dizilerini izleyerek tarihte yaşayan Türk vatandaşına kulak verin:

“Elveda Rumeli” dizisi vardı bir zamanlar, Osmanlı’nın Balkanlar’daki son günlerini anlatan bir dizi…

Bir kitapta geçiyor, dizinin bir izleyicisi şöyle bir talepte bulunmuş dizinin yapımcılarından:

“Tamam, Balkanlar’ı kaybetmiş olabiliriz. Ama hiç olmazsa bu dizide kaybetmeyelim.”

Türkiye’de yönetici akıl böyle bakıyor dünyaya…

Erdoğan’ın konuşmaları dizi senaryoları gibi gerçeklikten kopmuş, taraftarları dizi izleyicileri gibi…

Balkanları kaybetmemiş gibi yapıyorlar…

Ortadoğu’yu kaybetmemiş gibi yapıyorlar…

Kurtlar Vadisi, Diriliş Ertuğrul, Muhteşem Yüzyıl, Payitaht Abdülhamid melezi bir senaryonun içindeyiz sanki… 

CHP Suriye konferansı yapıyor. Konferansa Ortadoğu’nun anahtarı Kürtler davetli değil…

Amerikalı ve Rus yerli sayılıyor. Kürt yabancı…

Türkiye Barolar Birliği bir Kıbrıs konferansı yapıyor içinde Kıbrıslı yok…

(6 Ekim 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author