Oz Karahan – “Sonunu düşünen kahraman olamaz”…
Böyle bir sözü tabi ki ben söylemiyorum.
Sığlığından dolayı bir düşünüre falan da ait olmadığını anlamışsınızdır.
Bu söz, Türkiye’de bir zamanlar popüler olan ucuz bir mafya dizisi, Kurtlar Vadisi’nin repliği.
Muhtemelen bugün, İstanbul’un Bağcılar semtindeki sokaklarda elinde bir tespih ile işsiz güçsüz dolaşan gençler tarafından hala kullanılan bir söz.
Bu ciddiyetsiz, saçma ve varoş diye tabir edeceğimiz cümleyi yakın dönemde kullanan bir kişi daha oldu.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve aynı zamanda Kıbrıs işlerinden sorumlu şahıs Fuat Oktay.
Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet haber ajansı olan Anadolu Ajansı’na Libya’da giriştikleri işleri anlatırken kullandı bu cümleyi.
Bugün yine aynı kişi diyor ki “KKTC’yi kimseye muhtaç etmeyeceğiz”.
Geçtiğimiz günlerde Afrika gazetemizde Aziz Şah yoldaşımızın her zamanki gibi güzel bir yazısı vardı.
Türkiye’den Kıbrıs’ın işgal bölgelerine verilecek bol sıfırlı borçlar hakkındaki demeçleri inceliyordu yazı.
Her ay kafadan atılan ama bir türlü adaya gelemeyen bol sıfırlı paralar.
Türkiye, Kıbrıs’ın kuzeyinde kurduğu rejime destek verdiği propagandansı ile algı operayonlarına devam ederken, geçtiğimiz günlerde yine üç kuruş bir para ve her zamanki gibi korkunç bir anlaşma gönderdi adaya.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki “haklarını” talep eden sendikalar kıytırık açıklamalar yaparken, dün sözde hükümette bugün sözde muhalefette olan siyasi partiler Dianellos Sigara Fabrikası’nda atıp tuttular bu anlaşma hakkında.
Sonuç ne peki.
Herkes maaşları ödenecek diye memnun.
Uzun zamandır sahte devletin memmurluğuna Kıbrıslılar yerine alınmaya başlanan Türkiyelilerin zaten keyifleri yerinde.
Memur olamadıkları için özel sektörde yaşam mücadelesi veren Kıbrıslılar ise eski zamanlarda memur olabilmiş ebeveynlerinin eline bakıyorlar.
Peki bu böyle giderse toplum çıkış yolunu ne olarak görecek?
Londra ya da “güneyin emekçisi” olmak.
Yani Türkiye’nin asıl amacı olan, Kıbrıslıların adanın işgal bölgesinden temizlenmesi.
Onurlu, devletli ve bağımsız bir toplum olmak bize ağır geldi hep.
1960’ta kurulmuş ve eşit ortağı olduğumuz dünya sahnesinde parlayan bir devletin içindeki haklarımızı üç yıl kullanabildik.
Sonra en ufak bir sallantıda koltuklarımızdan terk “ettirildik” kendi toplumumuzun eli silahlı çeteleri tarafından.
Çünkü ağır gelmişti kabileye devlet yönetmek.
Çünkü toplumu sindiren eli silahlıların beklediği fırsat ayaklarına gelmişti 1963 yılında.
O günden bugüne değişen hiçbir şey olmadı.
Elimize geçen ganimetleri bile başkalarına verip onların altına bir sığıntı olmayı tercih ettirdiler, tercih ettik birer zavallı gibi.
Bunu reddedenler ise yok edildi.
Ve bugünlere geldik.
Hiçbir zaman “sonumuzu düşünmeden”.
Çocuklarımızı düşünmeden.
Ve bu sebeple, bugün Afrika gazetesinden, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yarcımcısı Fuat Oktay’a bir tavsiyem olacak.
Kendisine tavsiyem, hayat felsefesi edindiği belli olan söylediği sözün yanlışlığını görmek istiyorsa Kıbrıslılara bakmasının yeterli olduğudur.
Çünkü eğer “sonunu düşünen kahraman olamasaydı” gerçekten, Kıbrıslılar çoktan birer kahraman olmuş olacaktı.
Ve Fuat Oktay’ın devleti, ordusu, halkı ve parası bu topraklarda olmuyor olacaktı bugün.
Ve biz de yok olmuyor olacaktık…
(7 Haziran 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)