Oz Karahan – Geçtiğimiz hafta tüm dünyada yankı uyandıran “Cyprus Papers” yani “Kıbrıs Belgeleri” El Cezire tarafından yayınlandı.
Hatırlarsanız geçtiğimiz yıllarda da yine dünyada yankı uyandıran Panama Belgeleri ve Cennet Belgeleri çeşitli kişiler tarafından ele geçirilmiş, Türkiye de dahil olmak üzere birçok ülkeden siyasi ve iş insanının offshore yatırımları medyaya sızdırılmıştı.
Kıbrıs Belgeleriyle ise offshore yatırımları yerine Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “altın pasaport” programı ile ilgili 1400’den fazla resmi dökümanın sızdırılıp dünya kamuoyunun bilgisine sızdırıldığını görüyoruz.
Altın pasaport programını uygulayan sadece üç Avrupa Birliği üyesi ülke bulunmakta.
Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarında yabancılar iki milyon beşyüz bin Euro’luk yatırım yapmaları halinde bu program ile vatandaşlık başvurusunda bulunabiliyor.
Ancak bu programlar diğer Avrupa Birliği üyesi ülkeler tarafından çok uzun zamandır eleştirilmekteydi.
Vatandaşlığın bir meta gibi alıp satılabilmesinin yanlışlığı anlayışı üzerinden büyük baskılar gören Kıbrıs Cumhuriyeti, 2019 yılında vatandaşlık başvuru kriterlerini “zorlaştırmış” ve önceden verilen vatandaşlıkların da inceleneceğini taahhüt etmişti. Ancak tabii ki öyle bir inceleme olmadı.
2019’daki uygulama değişikliğinden hemen öncesine kadar alelacele elinde olan tartışmalı başvuruları onayladı. Ve hatırı sayılır bir sayıda dünyanın en varlıklı suçlusunu Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşı yaptı.
Bu program için istenen yatırım rakamından da anlayabileceğiniz gibi başvuranların çoğunluğunu oligarklar, dolandırıcılar ve kara para aklama gibi suçlara bulaşmış insanlar oluşturuyor.
Şimdi konumuzun bizi ilgilendiren kısmına gelelim…
Bu programdan elde edilen gelir Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.
Pandemi sürecinde de devletin kaynaklarının hızla suyunu çekmesinden sonra, bu programın ekonomiyi su üstünde tutacak can simitlerinden biri olacağı düşünülüyordu. Ancak El Cezire’nin yayınları sonrasında Avrupa Birliği’nden bu programa karşı sesler daha da yükselmiş durumda bugün.
Ve zaten 2019 yılındaki düzenlemelerden sonra düşen program başvuruları da göz önüne alınırsa, bu projenin devam etmesi çok zor görülüyor.
Rumca konuşan Kıbrıslıların genel olarak inancı El Cezire’nin bu konuyla ilgili yaptığı araştırmanın arkasında Türkiye’nin olduğu.
Bunu da El Cezire’nin Katar destekli bir kanal olmasına ve Katar’ın Türkiye ile olan yakın ilişkisine bağlıyorlar.
Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’deki emelleri adına böyle bir hamle yapmış olma olasılığı tabii ki var. Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de Katar ile iyi ilişkileri hatta Katarlı enerji firmaları ile anlaşmaları bulunmakta.
Bu sebeple kamuoyundaki bu algının Rumca konuşan siyasi elit tarafından ortaya atıldığını ve desteklendiğini düşünmekteyim.
Halk bütün bu olanlar karşısında şaşkın değil, çünkü bu durum biliniyordu ve hakkında açıkça yazılıp çiziliyordu. Hatta altın pasaport programından faydalan bazı suçlu isimlerin Kıbrıs Kilisesi’nin de desteği ile bu programdan faydalandıkları da söyleniyordu.
Bu sebeple bugün Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yöneten Rumca konuşan siyasi elit bir ret politikası yerine suçlama politikası uygulamayı tercih ediyor.
Bu belgeleri sızdıranların tespit edilip “anayasa”ya göre cezalandırılacağını söyleyerek daha çok belgenin ortaya çıkmasının önüne geçmeye çalışıyor.
Önümüzdeki zamanlarda bu konunun Kıbrıs’a halihazırda götürdüğü itibarın dışında nelere mal olacağını hep birlikte göreceğiz.
(30 Ağustos 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)