Oz Karahan – Türkçe konuşan Kıbrıslıların meşruiyetini kaybetmiş olan liderlik makamı için yapılacak seçimlerde yarışacak kişilerin resmi başvuruları da yapıldığına göre artık süslü başlıkları bir kenara bırakarak bazı şeyleri açık açık söylemenin vakti gelmiştir.
Aslında bugüne kadar konu hakkında yazdıklarımın bir özetini yapacağım…
Yazıma başlarken açık ve net söylüyorum:
“Mustafa Akıncı’nın bu seçimleri kazanabilmesinin imkanı ve mümkünatı yoktur!”
Bu söylemimin temeli bir kehanet ya da bir temenni değildir.
Bu söylemin temeli, korkularınızın gözünüzü kör etmesi sebebiyle göremediğiniz ya da görmek istemediklerinizdir; “istatistik”, “matematik”, “gerçek” ve “mantık”tır.
Gelin öncelikle istatistik ve matematik konuşalım.
2019 yılının başında patlak veren KKTC’nin “vatandaş” sayısı tartışmasına Kudret Özersay’ın 351 bin sayısı ile nokta koymasından sonra Mustafa Akıncı’nın tepkisini bir hatırlayalım.
Resmi olarak “Üç yıl önce 220 bin olan rakam şimdi 350 bin olduysa 130 bin fark nasıl oluştu” diye bir serzenişte bulunup sonrasında Türkiyelilerin oylarını alamayacak olmaktan korkarak susan Akıncı’yı ne çabuk unutabildik.
Evet, Mustafa Akıncı göreve geldikten sonra Kıbrıs sorunu ile ilgili yapılan görüşmeler için “hükümet”ten vatandaşlık sayısını resmi olarak istemiş ve karma evlilik çocukları da dahil Kıbrıslıların 120 bin ve Türkiyelilerin 100 bin olduğu kendisine resmi olarak iletilmişti.
Bu rakam o zamanki Birleşmiş Milletler gözetiminde yapılan görüşmelerde de kayıt altındadır.
220 rakamı ve bu rakamın bize verdiği oran ile 2015 seçimlerinde Kıbrıslıların seçme ve seçilme hakkına da sahip olan veya olacak olan “vatandaş” kesiminin sadece yüzde 54’ünü oluşturduğunu görebilmekteyiz.
2019’un başında verilen 351 bin rakamı -ki o günden bugüne binlerce vatandaşlık daha verildiğini biliyoruz- ile bugün Kıbrıslıların KKTC vatandaşları içindeki oranının en fazla yüzde 34 olabileceğini görüyoruz.
Mustafa Akıncı 2015’teki seçimleri “ikinci turda” yüzde 60’lık gibi bir oranla kazandı.
Şimdi bu basit istatistik ve matematiği bir kenara bırakarak “gerçeğe” dönelim.
2015’teki seçimlerin ilk turunda Mustafa Akıncı’nın aldığı oy oranı yüzde 26 iken Derviş Eroğlu’nun oyu yüzde 28’di.
Sağ kanat siyaseti yakından tanıyan bir Mağusalı olarak özellikle bu bölgede Derviş Eroğlu’na siyasi çıkarlar sebebiyle kin besleyen UBP ve DP’nin önde gelenlerinin ikinci turda Mustafa Akıncı için nasıl çalıştığına şahit olmuş birisiyim.
Tüm Kıbrıs’ta Kıbrıslılar ve yüzde 60 rakamına ulaşmak için gerekli olan Türkiyeliler üzerinde yapılan bu yoğun UBP ve DP çalışmasının içinde yer alan kişilerden biri de yakın zamanda hayata veda eden İrsen Küçük’tü.
Yüzde 54’lük bir Kıbrıslı vatandaş sayısına sahipken ve sağ kanatta yapılan bu büyük kampanyalar neticesinde yüzde 60’lık bir oy alarak ikinci turda seçilen Akıncı’nın bugünkü yüzde 34’lük nüfus yapısı ile bu tip bir başarı sağlaması imkansızdır.
Bütün Kıbrıslıların Mustafa Akıncı’ya oy vermediği ve vermeyeceği bir gerçekken, bugün kendisinin, 2015 yılında seçilmek için ihtiyacı olan Türkiyeli oyunun kat ve kat fazlasına ihtiyacı olduğunu görebiliyoruz.
2015 yılında kendisinin Türkiye ve Türkiyeliler tarafındaki imajı ile bugünkü imajı ve tanınma oranı arasında ciddi bir farkın da mevcut olduğu göz önünde alınırsa, bu insanlardan arzu ettiği oranda oy ihtiyacını gideremeyeceği de aşikardır.
Şimdi bütün bu yazdığım “gerçekleri” de bir kenara bırakarak “mantığa” gelelim.
Bu karamsar yazıyı okuduğunuz zaman bana “e o zaman ne yapmalıyız, nasıl mücadele etmeliyiz Kıbrıslılar olarak” dediğinizi duyar gibiyim.
Bunun cevabını Kıbrıslılar Birliği’nin 3 Şubat 2020 tarihinde yaptığı “İşgal bölgesinde yapılan ‘liderlik’ seçimleri meşru değildir!” uluslararası çağrısını okuyarak alabilirsiniz.
Kıbrıslılar Birliği bu çağrısını üyesi olduğu dünya ilerici örgütlerine, uluslararası kuruluşlara ve dünya basınına mektuplar göndererek iletmiştir.
Eğer bu çağrıyı bir sebeple okumaya üşeniyorsanız size 22 Şubat 1985 yılında KKTC Kurucu Meclisi’nde Rauf Denktaş’ın oğlu Raif Denktaş’ın Türkiye tarafından öldürülmeden önce bu konu ile ilgili ne yapılması gerektiği hakkında kürsüden yaptığı ve Kıbrıslılar Birliği’nin çağrısının da bir bölümünü oluşturan “çözümü” paylaşmak isterim.
“Sayın Başkan; değerli arkadaşlar; hükümetimizin muhterem üyeleri; 76 seçimlerinden 81 seçimlerine, 81 seçimlerinden de 85 seçimlerine giderken daha önce de belirttiğimiz gibi seçmen sayılarında anormal artış görüldüğü takdirde dünya basınını Kıbrıs’a çağırıp “bu seçim maskaralıktır, Türkiye’den getirilmiş, ithal edilmiş seçmenlerle bu oyun oynanmaktadır” diyeceğiz…
Çünkü bu memleketin sosyal dokusu değişmektedir kötüye doğru ve buna şu veya bu şekilde son verilecektir. Biz yasal ve barışçı yollardan son verilmesi gereğine inanıyoruz çünkü bizim ne kaybedecek bir şeyimiz vardır ne de başka gidecek yerimiz. Bu memlekete sahip çıkacağız ve bizimdir diyeceğiz. Önüne gelen gelip bunun içerisinde vatandaş olamaz…
Bugünden seçmen listelerinin askıya çıktığı güne kadar yapılacak olan her yurttaş kasıtlı olarak, seçim maksadıyla yapılmış ve seçmen yapılmak için yurttaş yapılmış kişidir ve büyük tepki göstereceğiz, ikaz ediyoruz, çok büyük tepki göstereceğiz, dünya basınında tepki göstereceğiz ve hiç de hoş olmayacak…
Çaresi budur. Çünkü başka bir şekilde ikaz ediyoruz, durmuyorsunuz, uyarıyoruz, durmuyorsunuz, soru soruyoruz, yuvarlak cevaplar veriyorsunuz. Ama bu da böyle gidiyor. Bunu durduracağız beyler…”
– Raif Denktaş, Sosyal Demokrat Parti Başkanı – KKTC Kurucu Meclisi, 22 Şubat 1985
(6 Eylül 2020 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)