Oz Karahan – Dünya aşı karşıtları ve aşı savunucuları arasında ikiye bölünmüş durumdayken çoğumuz virüsten daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzun farkında bile değiliz.
O da, insanlık tarihi boyunca siyasi, toplumsal, insan hakları ve ahlak felsefeleri neticesince oluşan yirmibirinci yüzyıl insanının değerlerinin açıkça ayaklar altına alınıyor olması.
Dünya üzerinde demokrasi denilen kavramı tam olarak hazmedememiş toplumların pandemi karşısında aldıkları “önlemler”in faşizmin tüm niteliklerini ve daha fazlasını içinde barındırdığına şahit olmaktayız.
Uzaklara gitmeden, Avrupa Birliği içerisindeki iki devletten söz edeceğim size örnek olarak.
İnsan hakları, uluslararası anlaşmalar ve hukuk denilen kavramlardan bihaber olan devletler ve buralardaki uygulamalara girmeyeceğim.
Kıbrıs ve Yunanistan’dan söz edeceğim sizlere…
Aşı olmayanlara bileklik takılmasının tartışılabildiği, aşı veya test yaptırmadan ekmek alamadığınız, tüm sosyal hayatınıza devlet tarafından engeller konulduğu coğrafyalardan…
2016 yılında hazırlanan Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Tüzüğü yani GDPR’yi duymuşsunuzdur.
Avrupa Birliği’nin en önemli yasalarından biri olduğunu söyleyebileceğimiz ve hazırlanırken “insan haklarının olmazsa olmazı” olarak değerlendirilen bu kişisel verileri koruma kanunu yürürlüğe girdikten sadece birkaç sene sonra Avrupa Birliği devletlerinin kendileri tarafından çöp ilan edilmiştir bugün.
Neden mi?
Çünkü markete girmek için bile gösterdiğiniz test sonucunuz ya da aşı kartınız bu GDPR’ye tamamen aykırı.
Bu sadece bir örnek…
Bu devletlerin bugün halklarından “önlem” olarak yapmalarını istedikleri neredeyse herşey kendi anayasalarına da aykırı aynı zamanda.
Bazılarınızın “aman canım pandemi var, güvenlik ve sağlık için özgürlüğümüzden biraz vazgeçebiliriz” dediğini duyar gibiyim.
Bugünden itibaren daha önceleri ücretsiz olan antijen testleri 10 avro olacak Kıbrıs’ta.
Yani eğer aşı olmak için biraz daha beklemek isteyen biriyseniz işe gitmek için en az 80 avro aylık kendi cebinizden vermek zorunda kalacaksınız.
Bu asgari ücretle çalışan birinin maaşının neredeyse yüzde 10’u manasına gelmektedir.
Aşı olup, olmamanız, aşı karşıtı ya da destekçisi olmanızın bir önemi yok.
Bunun pandemi ile de bir ilgisi yok.
Eğer “devlet” dediğiniz yapının kendi yasalarına aykırı olarak sizlere bu şekilde bir tavır koymasını kabul edebiliyorsanız sizin genel olarak “özgürlük” diye bir kaygınız olmadığı ya da bu kavramı içselleştirmediğiniz anlamına gelmektedir.
Bugün İsveç’te de Hollanda’da da vaka sayıları artarken bu devletler bu tip uygulamaları aklının ucundan bile geçirememekte.
Bunun asıl nedeni ise bu kararların bu ülkelerin insanları tarafından kabul edilebilecek kararlar olmaması.
Bu noktada her zaman üzerinde durduğum bir soru yine aklıma gelmekte:
O da, Yunanistan ve Kıbrıs halklarının özgürlük, bağımsızlık ve haysiyet gibi değerleri kültürel olarak gerektiği kadar içine sindirip sindiremediği sorusu.
Yüzyıllar boyunca sömürülmüş ve o sömürü düzeni içerisinde çoğu zaman kendileri de yer almış toplumların bu tip değerleri içselleştirebilmesi için toplumun ilerici kesimleri diğer ülkelerdeki yoldaşlarından çok daha fazla sorumluluğa sahip olmakta.
Özgürlük ve haysiyetin, ekmek ve su kadar önemli olduğunu anlayabildiğimiz gün sadece gerçek demokrasi ile tanışmayacak, aynı zamanda bu adayı gerçek manada bağımsızlaştırmış olacağız.
(1 Ağustos 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)