Oz Karahan – Yirmili yaşlarında Kıbrıslı gençler görüyorum.
“İşgal” altındaki topraklarında “demokrasi şöleni seçimler” ve siyasi particikler için koşturan.
Son perdesine gelinmiş ve finali herkes tarafından bilinen bu tiyatroya figüran olmayı şu veya bu sebeple istemeyen insanlara “ama oy kullanmazsanız nasıl değişim gelecek” diye seslenen gençlerden söz ediyorum.
Che Guevara Küba devrimine katıldığı zaman yirmili yaşındaydı.
Küçücük bir adada değil, üzerinde yaşadığı dev kıtada emperyalistlerin kurduğu sisteme karşı duruşu ise çok daha genç yaşlarında şekillendi…
Zaten aksi düşünülebilir miydi?
En nihayetinde sorgulamak, karşı durmak ve savaşmak gibi devrimci eylemler için taze bir zihin ve zinde bir bedenden başka neye ihtiyacınız olabilir ki…
Gençlik ve tutku neredeyse her insanın hayatının bir bölümünü domine edecek ateş ve baruttur.
Taze bir zihin ve zinde bir bedenden, çalışmayan ya da ağır aksak çalışan bir sistemin içinde mevcut şartlarda yer edinmek adına bir eylem mi beklenilir, yoksa o sistemi alaşağı edip yerine hakkaniyetli bir düzen getirecek radikal eylemler mi?
Ya da Kıbrıs özelinde konuşursak, illegal yerleşik nüfus sebebiyle sonucu belli bir oyunun parçası olmaları mı, yoksa işgal düzenini tümden reddederek iradelerini ellerinden alan yerleşimci kolonyalizmine karşı durmaları mı beklenir Kıbrıslı gençlerden?
Tarih dediğimiz istisnasız olarak her zaman ikinci seçenekleri tercih edenler tarafından yazılan kitaptan başka bir şey değildir.
Örneğin doğduğumuz günden öleceğimiz güne kadar hayatımızın tüm evrelerinde karşımıza çıkacak ikilemdir çünkü adapte olmak veya mücadele etmek…
Zor, doğru ve onurlu seçenekler ise her zaman ikinci seçenek olarak gelir insanoğlunun aklına.
Memleketimin özgür bölgelerine döndüğüm son dört seneyi de sayarsak hayatımın son on senesinde altı ülke değiştirdim.
Bu dönemde İngiltere, Çek Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri, İsveç ve Almanya’da siyasi hareketlerin içerisinde yer alırken o ülkelerdeki ve dünyadaki sistemi değiştirmek için mücadele veren genç ve tutkulu gözler benim içimdeki ateşi körükledi.
Bugün Kıbrıslılar Birliği hareketi içerisinde gözlerinde aynı ateşi gördüğüm Kıbrıslı gençler ile birlikte mücadele veriyoruz.
“Bazı Kıbrıslı gençlerin içler acısı hali” başlığını okuyunca muhtemelen klasikleşen “mevcut statüko ve kurulu işgal düzeni gençlerimizin bu topraklarda geleceğini bitiyor” içerikli bir yazı okuyacağınızı zannetmiş olabilirsiniz.
Ancak benim yazıp belki sizleri birkaç dakikalığına düşünmenizi sağlamak istediğim konu “mevcut statüko ve kurulu işgal düzeninin geleceklerini bitirdiği gençlerin bir kısmının, bu topraklarda kalan sayılı son yıllarında bile mevcut statüko ve kurulu işgal düzeninin sınırları içinde bir çözüm aradığı” gerçeğidir.
Bu gerçeğe kafa yorarken sadece bu gençleri değil, onların “gençlik ve tutkularını” körelterek yetiştiren aileleri olarak sizlerin de suçlu olduğunuzu unutmayınız.
Bugün ilerlemiş yaşınızda karşınıza yirmi yaşındaki bir genç gelip “oy kullanmazsan şikayet etmeye hakkın yok” diye bir cümle kurabiliyorsa, bunun bir suçlusu da daha geçtiğimiz seneye kadar “seçim şölenlerine” inanan, alet olan ve umut bağlayan sensin çünkü…
(9 Ocak 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)