Aziz Şah – 30 Mart Filistin Toprak Günü’dür.
30 Mart yerleşimci sömürgeciliğini lanetleme günüdür.
Başka bir halka ait bir toprağı kolonileştirmek İngilizcede Settler Colonialism, Türkçede Yerleşimci Sömürgeciliği olarak adlandırılır.
Kıbrıs’ta 1974’ten, Filistin’de 1948’den beridir süren durumun adıdır Yerleşimci Sömürgeciliği. Fransa’nın Cezayir, İngiltere’nin (Arjantin toprağı) Malvinalar politikası başta olmak üzere çeşitli örnekleri vardır.
Yerleşimci sömürgeciliği nüfus taşımakla kalmaz; önce ülke gerçeğini ortadan kaldırır, sonra ülkenin adını değiştirir.
Cezayir’e Yeni Fransa, Malvinalar’a Falkland denmesi, Filistin’in haritadan tamamen silinip İsrail olması, Kıbrıs’ın kuzeyinin de ‘Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’ olarak adlandırılması bu politikanın sonucudur.
30 Mart Filistin halkının insanlığa armağan ettiği nice mücadele gününden sadece biridir.
En az 1 Mayıs ve 8 Mart kadar önemlidir 30 Mart mücadele eden sömürge halkları için…
30 Mart başka bir halka ait bir toprağın işgalciler tarafından nasıl kolonileştirildiğini anlama ve onunla mücadele etme günüdür.
30 Mart yerleşimci sömürgeciliğinin lanetlenme günüdür.
Daha net söyleyeyim:
‘30 Mart Filistin Toprak Günü’ bütün dünyada başkasının toprağına çökmenin, evini ganimetlemenin, üzerine Kıbrıs’taki gibi ‘‘TUTULMUŞTUR’’, Afrin’deki gibi ‘‘EL KONULMUŞTUR’’ yazmanın lanetlendiği gündür…
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi “Zeytindalı Harekâtı”ndan üç ay sonra şöyle bir açıklama yapmıştı:
“Afrin’de bir askeri grubun bir binayı, bir çiftliği, hatta tüm bir köyü özel mülkiyetine geçirmesi için bir kutu sprey boya yeterli”…
Bize hiç de yabancı değil, değil mi bu?
Bir kutu sprey boya!
-Tutulmuştur!
Fehim Taştekin Kıbrıs’ta evlere “TUTULMUŞTUR” yazıldığını bilmez ama Afrin’de “EL KONULDU” yazıldığını aktarmıştı:
“Fotoğraflarda, ‘El konuldu’ ibaresiyle iki örgütün ismi gasp edilen mülklere sprey boya ile yazılıydı. Bilal adlı gazeteci ise Alam Dar köyündeki evinin bir milisin ailesine verildiğini aktarıyordu. Afrin merkezden Cesim de evinin Türkiye’nin kurduğu polis gücünde çalışan biri tarafından işgal edildiğini belirtiyordu.
Afrin’den kaçarak beş çocuğu ve eşiyle Halep’te bir kampa sığınan Muhammed Haydar, baba yadigârı evine, topraklarına ve zeytinliklerine Duma’dan gelen İslamcı komutanın el koyduğunu söylüyordu.
Afrinli pek çok Kürt yağma olaylarını teyit ederken işyerlerinde tabelaların değiştiğini, içkili lokantaların kapatıldığını, kadınların örtünmeye zorlandığını ve Kürt kültürüne dair izlerinin silindiğini anlatıyordu”…
Dönelim biz Filistin’e… 1948’de İsrail devletini kurmak için Siyonist çetelerin başlattığı işgalden sonra 750.000 Filistinli evlerinden zorla atıldı. 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra 500.000 kişi daha mültecileştirildi.
1967 savaşından sonra ‘İsrail’ olarak adlandırılan işgal edilmiş Filistin toprakları içerisinde, henüz işgal edilememiş ve etnik temizlikle arındırılamamış bölgeler vardı.
Haziran 1967 Savaşı’ndan sonra Celile’nin Yahudileştirilmesi (Yehud ha-Galil) yürürlüğe kondu. 1976’da işgalcinin Eğitim Bakanı Zevulun Hammer –işgal edemedikleri köylerde yaşayan Filistinlileri- ‘‘Ulusun kalbinde bir kanser’’ olarak tanımlar.
1976 Mart’ında işgalci rejim Filistinlilere ait geniş arazilere el koyma (ilhak) kararı aldı. ‘‘Celile’nin Kalkınması’’ adı altında 75.000 dönüm toprağa el koydukları bölgede 20.000 dönüm toprağa daha el koyacaklarını açıkladılar.
30 Mart’ta yalnızca toprakları için değil bütün hakları için genel greve çıkar Filistinliler. Tabii ki işgalci de saldırıp 6 Filistinliyi katleder, 50 kişiyi yaralar ve 300 kadarını da tutuklar.
Mahmud Derviş ölenler anısına yazdığı ‘Toprağın Şiiri’nde der ki:
Göğsünde sadece kalbi
Kalbinde sadece halkı
Sesinde sadece keder.
(31 Mart 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)