Oz Karahan – Size birkaç çeşit Kıbrıslı sporcudan sözedeceğim bugün.
Ancak yazıyı okurken bu “sporcular’’ı insanlarımızı anlatan birer ‘‘metafor’’ olarak da algılayabilirsiniz.
Sanıyorum on sene evvel Mağusa’da bir genç ile tanışmıştım.
Başarılı bir sporcu.
Kıbrıs Cumhuriyeti adına dünyanın çeşitli yerlerinde spor müsabakalarına katılıyor.
Antrenmanları için Larnaka’ya gidiyor sık sık.
El üstünde tutuluyor.
Dedim ya, çünkü başarılı ve belli ki ahlaklı bir sporcu.
Yaptığı işe odaklanmış bir şekilde girdiği müsabakalardan güzel sonuçlar elde ediyor, İsmet Güney’in eseri olan Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını dünyanın dört bir yanında dalgalandırıyor.
“Ben Kıbrıslıyım” diyor.
Duyduğuma göre de tanışmamızın üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen hala başarılı bir şekilde sporunu yapmaya devam ediyor.
Başka çeşit birkaç sporcu daha tanıdım.
Bunlar Kıbrıs Cumhuriyeti bünyesinde gerçekleşen elemelere katılıp başarılı olamamış sporcular.
Bunlardan bazıları başarızlıkları sonrasında soluğu Türkiye’de alıyor.
Başarısızlıkları sebebiyle Kıbrıs Cumhuriyeti’ni temsil edemeyeceklerini anlayınca onu işgal eden devleti spor müsabakalarında temsil etmek için yarışa giriyorlar.
Ne yaman çelişki değil mi?
Bu tür sporcuların bir kısmı da başarısızlıkları sonrasında “beni ‘Kıbrıslı Türk’ olduğum için seçmediler” diyorlar tabii.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ni temsil eden Türkçe konuşan Kıbrıslı başka sporcular varken, kendilerine bir “ayrımcılık” yapıldığını söylüyorlar.
“Yetersiz” olmaları gibi bir ihtimale olasılık bile vermiyorlar.
Nasıl bir megalomani…
Daha sonra basın açıklamaları yapıyorlar, pislik çıkarmak için fırsat kollayan Avrupa Parlamenterini de arkalarına alıp o iğrenç ve tüm toplumu aşağılayıcı “mağdur edebiyatlarına” devam ediyorlar.
Bunlara alıştık.
Ama her “türü” gördük zannederken daha önce görmediğimiz başka bir tür sporcu ile de karşılaştık yakın zamanda.
Yine genç bir sporcu.
Türkiye’de bir müsabakaya katılmış ve derece almış.
Madalyasını almak için ismi anons edilecekken cebinden KKTC, yani sahte devetin bayrağını çıkarıyor.
Uluslararası bir müsabaka olması sebebiyle Türk yetkililer kameralar karşısında çocuğu uzaktan azarlayıp yapmayı planladığı şeye izin vermiyor.
Genç şaşkın ve üzgün.
Yaşadıklarından sonra sağlıklı bir zihnin yapması gerektiği gibi o bez parçasını ve Türkiye’yi sorgulamak yerine, yeni “dahice” bir plan yapıyor.
Yunanistan’da başka bir spor müsabasına giderek bir dalavere ile cebinden aynı bez parçasını çıkartıp kamerasına poz veriyor.
Türkiye’de yetkililerin katlatıp çıkardığı yere geri sokturduğu sahte devlet bayrağını Yunanistan’da medeniyet ve muhtemelen Yunan yetkililerin o bez parçasının ne olduğunu anlamaması sebebiyle “gururla” açabiliyor.
Ve müsabaka sonrasında muhtemelen Yunanistan’dan ayrılırken havalimanındaki pasaport görevlilerine Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportunu uzatıyor.
Ve daha sonra muhtemelen Larnaka üzerinden girdiği Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarından kuzeye doğru barikatları geçerek evine dönüyor.
Ve tabii bütün bunlar olurken barikatların kuzeyinde Mesarya ovasının ahlak ve şerefe susayışı devam ediyor.
Ne demiştik.
Metafor…
Bu gençlerden biri sizsiniz aslında.
Hangisi olduğunuzu siz bilmeseniz de emin olun dışarıdan size bakanlar kolaylıkla karar verebiliyor, bunu bir kez daha hatırlarmak istedim.
(7 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)