Mühür demek ‘‘tutulmuştur’’ demektir

Fuat Oktay 22 Ocak 2018 linç saldırganı Mehmet İpek ile birlikte…

Aziz Şah – Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay geldi, Kıbrıslılara tehdit savurdu.

Merak edip baktım Türkiye basınında çıktı mı diye TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın tehditleri…

Kıbrıs’taki hemen hemen bütün örgütler, ‘‘Bu zor dönemde Türkiye emekçi halkının vergileri ile Kıbrıs’a Külliye yapılmasını kabul edemeyiz’’ diyor ya… TC Devleti Kıbrıs’ta Kıbrıslıları tehdit ederken Türkiye emekçi halkının böyle bir gündemi var mı?

Bir tek Gazete Duvar’da buldum ‘‘Fuat Oktay’ın ‘külliye’ açıklaması Kuzey Kıbrıs’ta tepkiye neden oldu’’ haberini… Onu da Nikolaos Stelya yazmış… Niko olmasa Türkiye basınında gazeteci olarak yazan yoktur Kıbrıs’ı. (Niko’ya da teessüflerimi bildiririm, gittik Fuat Oktay ordayken bir ordu polisin içinde pankart açtık, yazmadı habere…)

Demem o ki, TC Devleti’nin burada yaptıklarıyla Türkiye’de bir elin parmakları kadar insan bile ilgilenmiyor…

Bizi tavuk gibi bazlasalar Türkiye’de haber olmaz. Keza Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla gerçekleşen 22 Ocak 2018 linç saldırısı da Türkiye’de alternatif medyanın bile ilgisini çekmemişti!

13 Haziran’da TC Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ‘‘KKTC meclisi’’nde CTP’lilere, ‘İçinizde teröristler var, isterseniz Elçiliğe gidin fotoğraflarını göstersinler’ dedi…

Çavuşoğlu’nun bu hedef göstermesine CTP’den tıs çıkmadı… Hatta bu konunun konuşulmasından hiç hoşlanmıyorlar. Kızılbaş’ta Külliyeye karşı yapılan toplantıda bir kişi, ‘‘Çavuşoğlu CTP’lilere terörist dedi’’ demesi üzerine susturuldu…

9 Kasım’da Fuat Oktay, ‘‘Külliyeyi istemeyenler karşısında TC Devleti’ni bulur’’ dedi.

Karşınızda TC Devleti varsa, TC basınından dayanışma beklemek saflık olur…

CTP açıklama yaptı: ‘Külliye’ projesine hayır dediğimizi bildirir, Kıbrıs Türk halkının iradesini yok saymaya çalışanların, karşılarında CTP’yi bulacağını kamuoyu ile paylaşmak isteriz’’… Ardından Tufan Erhürman ise CTP’nin açıklamasını, ‘‘CTP kutuplaşmada taraf olmayacak’’ diye mühürledi.

Şimdi Türkiye basını bununla neden ilgilensin?

Türkçü kodların baskın olduğu bir basın ortamında, Türkçülüğün tabusu Kıbrıs’a eleştirel bakamazsınız.

Türkiye Kıbrıs’ı işgal etmiş, nüfusu ve sermayesi ile sömürgeleştirmiş, Kıbrıs’ın Kıbrıslı kimliğini imha etmiş, Kıbrıs’tan Kıbrıslıları göç ettirmiş, 1974’ten beridir kansız bir soykırım yürütüyor.

Türkiye, 9 Aralık 1948 tarihinde BM’nin ‘‘Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’’de tanımlandığı şekliyle,

-‘‘Grubun bütünüyle veya kısmen, fiziksel varlığını ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirmek’’ sureti ile kansız bir soykırım yürütüyor Kıbrıslılara karşı.  

Kolonideki ‘solcu’ örgütler ise Türkiye’ye şirin gözükmek için canını yiyor. Türkiye’deki basının birinci prangası Türkçülüktür, evrensel insan hakları ve halkların kendi kaderini tayin hakkı temelinde bakamıyor hiçbir meseleye…

20 Temmuzlarda kendi zaferini kutlamaktır Türk basınının görevi. Türk resmi ideolojisindeki Kıbrıs’ı sorgulayamaz…

Hâl böyleyken kendi işgalcisinin yüzüne karşı açık açık konuşamayan Kıbrıslıların ne demek istediğini anlamaya çalışmazlar. Sorgulatacak olan kafalarına vura vura Kıbrıslılardı. Kıbrıslı daha kendine gerçeği söyleyemiyor, yok ki işgalcinin karşısına dikilecek…

-‘‘Türkiye halkı geçinemezken Kıbrıs’a külliye yapılmasını kabul edemeyiz’’ diyorlar…

Bunu söylediğiniz an ‘beslemeliği’ kabul edip tartışmayı bulandırıyorsunuz.

Fuat Oktay ‘‘Külliye bir mühürdür’’ dedi.

1571 fethinin ve 1974 işgalinin mührü olarak görüyorlar Külliye’yi. Mühür vurulan şey açılmamak üzere kapatılır.

Mühür demek ‘‘TUTULMUŞTUR’’ demektir.

Anladınız mı?

Kıbrıs tarihini mühürlüyorlar. Fethin nişanesi olarak görüyorlar Külliye’yi.

Siz de ‘‘Külliye değil hastane, okul, yangın helikopteri, MR cihazı’’ diyerek besleme söylemini yeniden üretiyorsunuz.

Okul yaptılar, kendi istedikleri gibi imam hatip yaptılar, Hala Sultan Külliyesi…

Hastane de yaptılar, kendi ideolojilerine göre Osmanlı-Selçuklu mimarisi bir pandemi hastanesi.

Yani mesele ‘‘külliye değil, hastane ve okul’’ meselesi değil; işgalcinin toplum mühendisliğine uygun ideoloji, mimari ve kurum yaratmaktır amaç.

Yaptığı okul da hastane de ‘fethin mührü’dür. Külliye de kansız soykırımın anıtıdır!

Esas sorun sömürgecinin kendisine hizmet etmek için bu binaları yaptığını zanneden sömürgeleşmiş bilinçtir.

(14 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author