Yardım Heyeti ne işe yarar? (4)

Aziz Şah – Serdar Denktaş şöyle demişti 2015’te Yardım Heyeti konusunda:

-“Bütçede olmayan, hükümet programında olmayan, seçilmiş siyasi iradenin ‘olmaz’ dediği şeylere ‘evet’ diyebilen bir yapı olamaz”…

Eski adı “TC Büyükelçiliği Yardım Heyeti”, yeni adı “TC Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi” olan yapı “KKTC bütçesi”nde yazmayan yatırımları yapar.

Bu ne demektir?

Her yıl yapılan “KKTC bütçesi” iş oladır.

Zarar eden Kamu İktisadi Teşebbüsleri kapatılır ya da satılır değil mi? 1974’ten bugüne 49 senedir “Kuzey Kıbrıs” bütçesi hep açık verdi, ithalat-ihracat dengesinden bahsetmiyorum bile… Bazı seneler “tam bütçe açığı verilmedi” dediğimizde Ankara kendi askerinin bütçesini sırtımıza yıkıp bütçede delik açtı. Maliye gitti yüksek faizle borçlanıp askeri ödedi…

Bir şirket 49 sene zarar edebilir mi? Peki, bir “devlet” 49 sene boyunca iflas edebilir mi? Cevabı basittir: KKTC’nin kendisine ait bir bütçesi yok.

Serdar Denktaş boşuna mı, “Bütçede ve hükümet programında olmayan şeyleri gerçekleştiren yapı” diyor Yardım Heyeti için?

Osmanlı iflas ettiğinde sömürgeciler Düyun-u Umumiye’yi atadı, Yunanistan iflas ettiğinde Avrupa Birliği Troyka’yı atadı, bu işler böyledir. Gerçek bir devlet iflas ettiğinde emperyalizm ülkeye kayyum atar. Gelirlerine/topladığı vergilere el koyar, limanlarına, üretim araçlarına… Ama Kıbrıs’ın işgal bölgesi 49 senedir “iflas” ve “sürekli kriz” halinde olmasına rağmen neden kayyum atanmadı?

Çünkü bizi hali hazırda “kayyum” yönetir 49 senedir: TC Yardım Heyeti Başkanı olarak yürütmenin başı, “başbakan” TC Büyükelçisi.

TC Yardım Heyeti “KKTC bütçesi”nde olmayan yatırımları nasıl yapar?

1987-1991 arası Sömürge Valimiz olan Ertuğrul Kumcuoğlu anılarında (Kıbrıs ve Diplomasi-bir büyükelçinin gözünden) şöyle diyor:

“…Projelerin tamamına yakın kısmı, Türkiye’deki çeşitli kamu kurumları aracılığıyla yine Türkiyeli yüklenicilere ihale edilmiş… Bu durum ihaleyi yapan Ankara’daki yatırımcı kamu idaresi, işi üstlenen yüklenici, ilgili kurumun atadığı Kıbrıs’ta mukim koordinatör/kontrol mühendisi, BÜYÜKELÇİLİK YARDIM HEYETİ mensupları ve nihayet KKTC makamları arasında hassas bir işbirliğini gerektiriyordu”…   

Sömürge Valimiz Kumcuoğlu bile yazarken isyan edip “nihayet KKTC makamları” dedi… İster istemez aklıma “TC-KKTC Mali İşbirliği Protokolleri”ndeki değişmeyen kalıp geldi. Protokollerde işlerin nasıl yürüyeceği 6 maddede sıralanır:

1.Kıbrıs İşlerinden Sorumlu TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay.

2.TC Kıbrıs İşleri Koordinatörlüğü.

3.TC Teknik Heyeti.

4.TC Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği Ofisi.

5.KKTC Teknik Heyeti.

6.Uygulama Birimleri.

Düşünün ki “KKTC Teknik Heyeti” Fuat Oktay’ın emrettiği şeye “hayır” diyecek… Var mı öyle memur?

Yakın zamanda tek bir istisna var: Çalışma Bakanı Koral Çağman kendi bakanlığının yaptığı yasada sözü geçmediği için istifa etti! Dr. Çağman da “memur” değildi, siyasetçiydi…

Memur olarak Türkiye’den verilen talimatı tek uygulamayan, “Anayasa ve yasalara göre, çıkarılan tüzük ve nizamlara uygun olarak görev yapıyoruz. Emirle hareket etmiyoruz” diyen Kayıt Dairesi Müdürü Kutlu Adalı ile Muhaceret Dairesi Müdürü Erol Bayram’dı. TC Büyükelçiliği’ne çağrılıp Müsteşar Onur Öymen tarafından nasıl görevden alındığını “Aklın Silahı Barıştır” kitabında yazar Adalı. Bu sebepten, Kutlu Adalı ve Erol Bayram’a toplumumuzun “son memurları” derim. Yasaya-tüzüğe göre iş yapan “son memurlar”…

“KKTC bütçesi”ne yazılmayan projeleri yürüten Yardım Heyeti’nin karşısına çıkıp “hayır” diyebilen memur ve siyasetçi yok ama “hayır”dan anlayan bir Ankara da yok…

Çok uzağa gitmeyelim: Son 3 senede yapılan “Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu”, Pandemi Hastanesi ve Külliye projeleri konusunda KTMMOB yasası ve tüzükleri çerçevesinde toplumumuzdaki bütün meslek odaları uyarıda bulundu. Ne dedi TC’li bürokratlar?

-Biz sizin yasalarınızı ve tüzüklerinizi tanımayız!

Serdar Denktaş ne demişti Yardım Heyeti için:

-“Önlerinde Bakanlarımın el pençe divan durması isteniyor”… 

Bunlar hep baba Denktaş’ın “Türkiyesiz cennete bile gitmem” sözünün sonuçlarıdır!

(22 Mart 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author