Kavazoğlu’nun “dabella”sındaki harfler

Aziz Şah – Derviş Ali Kavazoğlu’nun öldürülmesine bir seneden az bir zaman kalmıştı…

“Bu kanlı vuruşma, Kıbrıs’ın geleceğini belirsiz ve daha karanlık bir hale getirerek nefret doğuruyor. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar arasındaki bölünmeyi de derinleştiriyor” diyordu yoldaşı Hristakis Vanezos’a…

Ağustos 1964 vuruşmalarından tam bir ay önce AKEL bir kez daha Enosis kararı alarak Temmuz 1964’de “sulandırılmış değil, saf Enosis” diyordu.

Kavazoğlu’nun gözünün gördüğünü, kulaklarının duyduğunu, aklının kestiğini “koca” parti görmüyordu, duymuyordu, algılayamıyordu.

Kavazoğlu Taksim’in ayak seslerini duyuyordu. Parti ise önceleri Enosis’e sahte anti-emperyalist kılıflar arasa da, sonradan ondan da vazgeçmişti. Kaldı ki bir yandan “NATO’ya hayır, Enosis’e evet” diyorlardı, diğer yandan “hayır” dedikleri NATO’nun üyesi Yunanistan’la birleşmek istiyorlardır. Bütün ahmaklar bir Merkez Komitesi’nde mi toplanmıştı?

AKEL’in bu topraklara ihanetlerini her düşündüğümde aklıma Sovyetler Birliği’nde devasa binaların üzerinde yazan “Parti çağımızın aklı, şerefi ve vicdanıdır!” sloganı gelir. Bir elin parmakları kadar olan Kıbrıslı Türk aydınları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yaşaması ve toprak bütünlüğü için uğraşırken koca AKEL savunduğu akılsız, vicdansız, şerefsiz politikalarla onları namlunun önüne itiyordu…

Kavazoğlu’nun ömrünün son demleriydi… Yoldaşı Hristakis Vanezos bir gün onu “PEO’nun bürosunda masaya eğilmiş, Kıbrıs Maden Örgütü’nün 1948’de maden ocaklarındaki büyük grev mücadelesini anlatan kitap ve başka çalışmaları okurken” buldu.

Kavazoğlu ona “Otur” dedi…

Ağustos çarpışmalarından sonraki umutsuz günlerde, savaşın ateşinin ve AKEL’in Enosis ihanetinin ortasında Kavazoğlu 1948’e eğilmiş bir çıkış arıyordu…

Kavazoğlu 1948 için şöyle diyordu:

“Bu olayların, bu zorlukların, bu çok büyük zorlukların içinde, grevin her aşamasında benim için sadece ‘teorik’ değil, aynı zamanda ‘pratik’ anlamda önemli çok zengin fikirler edindim. İşim ve insanlarla olan ilişkilerim için çok faydalı dersler çıkardım. İki sendikanın; PEO ve Türk sendikasının, ayrıca Türk ve Rum maden işçilerinin birliği, işbirliği bu derslerin merkezinde yer alıyordu. Zorluklar çok büyük ve engeller de adeta aşılmazdı. Ancak üstüne giderek, sorumluluk ve ciddiyetle, karşılıklı saygı, karşılıklı anlayışla grev çok önemli kazanımlar elde etti. Biri daha az, diğeri daha çok ama her iki sendikanın yönetimleri de önemli rol oynadı. Böyle mücadeleler rafa kaldırılmamalı, unutulmamalıdır…”

İşin acı tarafı, 1948 yılında Kıbrıs işçi sınıfı Amerikan CMC şirketine, Türk ve Kilise liderlikleri ile İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadele verdiği sırada AKEL Genel Sekreteri Yunanistan Komünist Partisi Genel Sekreteri Zachariadis’ten talimat almak üzere Yunanistan’a gitmişti.

“Doğrudan Enosis slogancılığına girmeye ve stratejiniz ile taktiğinizi buna uygun olarak yeniden adapte etmeye bakın” dedi Zachariadis…

Kavazoğlu şöyle diyor:

“Maalesef AKEL Kıbrıs Türkleri için yapmak zorunda olduklarını yapmadı. Daha da kötüsü, Enosis hattını, güya taktiksel nedenlerden dolayı, partiden bazılarının bana söylediği gibi, sağdan gelen tecridi uzaklaştırmak için takip etti… AKEL’in Enosis politikası bana yardım etmiyor, tam tersi beni zor durumda bırakıyor. Bir öncü olarak iki toplum arasındaki Türk-Rum dostluğunu ve işbirliğini inşa etmeyi ne kadar başaracağım? Enosis çizgisini izleyen AKEL’in politikası için Kıbrıslı Türk çalışma arkadaşlarıma ne der, ne cevap veririm?”

Böyle itti AKEL Kavazoğlu’nu namlunun önüne!

1941’den 1974’e AKEL Kilise’nin kuyruğunda şovenizmden kopup “bağımsız bir siyaset” üretemedi. 1941’den 1974’e enosisi savundu, 1974’te Kıbrıs istila edilince de “iki bölgeli iki toplumlu federasyon”u daha önce enosisi savunduğu gibi savunmaya başladı…

Kavazoğlu, 27 Ocak 1965’te kendi imzasıyla yayınladığı bildiride federasyon tezini “bölücü” olarak nitelendiriyordu. Son zamanlarda büyük parti egosu ile “dabellasındaki harf sayısı kadar insana hükmü olmayanlar” diyor ya CTP…

Bir Kavazoğlu’nun tek başına gördüklerini, binlerce üyeli AKEL öngöremedi. Fikirler nicelikle değil nitelikle ölçülür…

(2 Mayıs 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author