Aziz Şah – Henüz Suriye’nin mezhepçi bir bataklığa dönüşmediği zamanlar…
Fransız Le Monde Diplomatique Arapça’nın yayın yönetmeni Samir Aita muhalefeti birleştirmek için uğraşanlardandı…
Davutoğlu ile Aita karşı karşıya gelmişler…
“1571’den beri” markasıyla çalışan Vakıflar’ın propaganda ettiği “Osmanlı mirası”nı Paris’te yaşayan Suriyeli mülteci ve muhalif gazeteciye Davutoğlu “ayar” olarak çekiyor…
“Osmanlı mirası” diyor Davutoğlu Suriyeli’nin suratına…
Suriyeli’nin kemiğine Davutoğlu’nun Osmanlı bıçağı dayanmış…
Suriyeli’nin kimliğine Davutoğlu’nun Osmanlı bıçağı dayanmış…
Le Monde Arapça’nın yayın yönetmenliğini yapacak yetkinlikte biri var sonuçta karşısında…
“Bir dakika, orada durun!” diyor Davutoğlu’na…
“Asıl Osmanlı biziz. Osmanlı mirasını koruyan da biziz…”
Davutoğlu afallıyor beklemediği bu itiraz karşısında…
Samir Aita şöyle diyor Davutoğlu’na:
“Ermenileri katlettiğinizde onlara biz kucak açtık. Aynı şekilde Süryanilere de kucak açtık. Ardından katliamdan kaçan Kürtler bize geldi, onları da kucakladık. Birçok Türkmen korunmak için Suriye’ye kaçtı. Aleviler sizde haksızlığa uğrarken bizde hayat buldu. Osmanlı mozaiğini Suriye halkı korudu, Türkiye değil. 1925’te Fransız işgaline karşı Suriye devrimine yardım eden Mustafa Kemal ile ilişkilerimiz iyiydi. Halefleri birkaç kez bizi işgal ile tehdit etti. Halbuki sizin bağımsızlığınızı biz koruduk: yabancı işgale karşı Atatürk’ün komutasında Çanakkale’de savaşan Halep ordusuydu. Biliyorsunuz Antioch (Antakya) bütün doğu kiliselerinin referans kentidir. Türkiye’ye ilhak olduğundan beri ışığını kaybetti. İhvan (Müslüman Kardeşler) gibi düşünüp davranabilirsiniz ama Osmanlı olamazsınız. Suriye, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerçek varisidir, Fransız ve İngilizler Lübnan’la birlikte Suriye’ye Osmanlı’nın eski borçlarının önemli bir kısmını ödetti.”
Durun burada bir nefes alın ve baştan okuyun Samir Aita’nın sözlerini…
Vakıflar İdaresi’nin TC sömürge bakanlığı ortaklığıyla başlattığı “Vakıf Şehir” Lefkoşa’daki “Osmanlı mirası” kampanyasının kurdelesinin kesildiği sırada orada hazır bekleyen Tufan Erhürman, Teberrüken Uluçay ve Mustafa Akıncı’nın Suriyeli gazetecinin Davutoğlu’na söylediklerini herhangi bir TC yetkilisine söylediğini düşünün…
Durun cimcikleyim sizi da baldırı çıplak Suriyeli bir gazetecinin söylediğini söyleyemezler, hayallere dalmayın hemen…
Diyor ya Samir Aita “Mustafa Kemal’in halefleri bizi birkaç kez işgal ile tehdit etti”; Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli’den bir dost meclisinde dinledim…
1957’de Adnan Menderes Türkiye’si Suriye ile savaşın eşiğine geldiğinde Mahalli çocuktu. Türk tankları sınıra dizildiğinde Mahalli de arkadaşlarıyla Filistinli çocukların İsrail tanklarına taş attığı gibi Suriye sınırına dizilen Türk tanklarına taş atıyordu…
İçinde “eşek Menderes” geçen şarkı söylüyorlardı Türk askerine…
Diyor ya Samir Aita, “Ermenileri katlettiğinizde onlara biz kucak açtık…”
Kıbrıs da aynı şekilde kucak açtı. Ermeni soykırımından kurtulanlardan bir kısmı Kıbrıs’a geldi, Suriye’ye, Lübnan’a ve dahi Amerika’ya kaçtıkları gibi…
Diyor ya Samir Aita, “Fransız ve İngilizler Lübnan’la birlikte Suriye’ye Osmanlı’nın eski borçlarının önemli bir kısmını ödetti…”
Kıbrıs’a ve Mısır’a da ödettiler…
1855 Kırım savaşı için Osmanlı’nın aldığı borçları İngiliz Osmanlı hanedanından tahsil edemeyince Kıbrıs’ın gelirine el koydu. Kıbrıs’ı sıktı suyunu çıkardı…
Osmanlı borçları Kıbrıs ve Mısır halklarının kamu borcuna dönüştürülerek tahsil edildi…
İngiliz sömürgecilik tarihine “haraç meselesi” olarak geçti bu…
Osmanlı mirasıymış!
İyi da bir han yaptılar…
Diyor ya Samir Aita, “İhvan (Müslüman Kardeşler) gibi düşünüp davranabilirsiniz ama Osmanlı olamazsınız…”
Şu anda yaptıkları tam olarak “Osmanlı mirası” diyerek İhvan’ın mezhepçi toplum mühendisliğidir…
(31 Mayıs 2018 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)