Oz Karahan – “Türkçe konuşan Kıbrıslıların adadan kendi istekleriyle yada zorla göç ettirilmesi ve Kıbrıs ile Yunanistan için Enosis’in gerçekleşmesi”. Sokakta durduğunuz birine EOKA’nın hedefi neydi diye sorsanız hiçbirşey bilemesede size bu cevabı verecektir. İçinde Enosis geçtiği için tüylerimiz diken diken oluyor ama bu kelime hepimizin bildiği gibi özel bir isim değil, sadece Yunanca “birlik” demek.
Şimdi cümleyi Türkçe olarak tekrar yazıyorum:
“Türkçe konuşan Kıbrıslıların adadan kendi istekleriyle yada zorla göç ettirilmesi ve Kıbrıs’ın Türkiye ile birleşmesi”.
Peki bu yazdığım bugün kimin hedefi? Türkiye Cumhuriyeti’nin.
“Sosyal ve ekonomik baskılar, toplum liderlerinin aşağılanması, irademizin yok sayılması” liste uzar gider. Bunlar, o saçmalıklar ile dolu ve okullarda okutulan “Kıbrıs Türk Tarihi” kitaplarınında bile 1963-74 yılları arasında toplumumuzun yaşadıkları olarak anlatılıyor.
Şimdi ise bunları gerçek manada Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet politakası olarak tecrübe ediyoruz toplum olarak.
Aslında Mustafa Akıncı’ya ve toplumumuza karşı Türkiye’den gelen saldırı ve tehditler sadece Türk devleti ve rejiminden değil, halkından ve o halktan çıkan sözüm ona “entellektüellerinden” de oluyor. Son yaşanan olaylarla Türkiye heralde toplumsal olarak 6-7 Eylül olaylarından sonra ilk defa başka bir topluma karşı bu kadar kin ve nefret duygusu üzerinden tek yürek oldu.
“Çeteler, çatışmalar ve cinayetler” de 1974 yılına kadar Türkçe konuşan Kıbrıslılara karşı faaliyet gösteren EOKA B’nin icraatları arasındaydı.
Bugün aynı icraatlar Türkiye ve Kıbrıs’ta, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarları için mücadele veren, kendilerine geçmişte teşkilat, bugün ise STK’lar olarak adlandıran silahlı ve silahsız tedhiş örgütleri ile devam ettiriliyor. Kutlu Adalı cinayeti, Afrika gazetesi saldırıları gibi olaylarla, Kıbrıslılara baskı ve zulüm için adaya gönderilmiş bütün illegal yerleşiklerin birer “uyuyan hücre” görevi üstlendiği bize sık sık hatırlatılıyor.
Türkiye’nin olduğu yerde derin devletinin olmaması münkün mü?
Türkiye Cumhuriyeti yani EOKA C planlarını başarıyla gerçekleştirmeye devam ediyor. Tüm EOKA’ların amacı aynı, yöntemi aynı, hedefi aynı.
Hepsinin önünde tek engel bizdik. EOKA, Kıbrıs’ın bir Yunan adası olması hedeflerine tek engel olarak Türkçe konuşan Kıbrıslıları görüyordu, bugün adanın Türk adası olması için mücadele veren Türkiye Cumhuriyeti için de “tek engel” biziz.
Hepsinin uyguladığı yöntem, sosyo-ekonomik baskı, irademizi yok saymak ve şiddet kullanarak bizi Kıbrıs’tan “kendi isteğimiz yada zorla” göç ettirmek. EOKA B, 1974 yılında bu süreci amatörce bir darbe ile hızlandırmak istedi ve kaybetti, Türkiye bu hatayı yapmayarak kendi sürecini 45-50 yıldır sabırla yürütüyor.
Hatta çoğu zaman “iki adım ileri, bir adım geri” yaparak, azimle.
Ve hedef, Enosis, yani birleşme. Kıbrıslı EOKA B’nın amatör, hayalperest ve hain mücadelesi, son yabancı EOKA’nın yani Türkiye Cumhutiyetinin önüne altın tepside Kıbrıs’ı sundu. Hala Rumca konuşan Kıbrıslılar içinde EOKA’nın mücadelesine inanan insanlarımız bilmeliler ki, Türkçe konuşan Kıbrıslıları yok etmek için onurla taşıdıkları o meşale şimdi Türkiye Cumhuriyeti’nin elinde ve onlar bu işi daha iyi yapıyor.
Son olarak hala “en kötü herşey böyle devam eder” diye düşünen ve olmayacak bölücü-ayrılıkçı “iki toplumlu-iki bölgeli” federasyon hayalleri peşinde koşan insanlarımıza her zaman söylediğim şeyi tekrarlamak isterim.
Hayalini kurdukları gibi Kıbrıs bölünmüş bir ada olarak kalmayacak. Ya mücadeleye katılıp, bu bölünmek için çok küçük adanın ve toplumun devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sahip çıkan bizlerin safına geçecekler, ya da yakın bir gelecekte bu adanın bir Türk adası olarak tarihteki yerini almasına hizmet etmeye devam edecekler. Üçüncü bir seçenek yok!Hatta çoğu zaman “iki adım ileri, bir adım geri” yaparak, azimle.
(20 Ekim 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)