İşgalin sofrası

İsmail Işılsoy – Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir! (1)
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…

Limnidi’den Apostolos Andreas Burnu’na kadar dizilmiş sofralarda zıkkımlanıyorlar.
Eski taş ustalarının el izlerini taşıyan kumlu denizimizden başlıyor masalar.
Aziz Andreas’ın gemiden iner inmez asasıyla kutsal suyu çıkardığı manastıra kadar.
Komutanların yasağıyla korunarak çalındı kumu eşsiz Limnidi sahilinin.
Göçüp giden Rahibe Despina Pandelis’in anıları asfaltla kaplandı.
Saggullalar dolusu buğday öğütülmüş Limnidili ustaların kestiği değirmen taşlarıyla.
Andreas’ın arı suyuyla yıkayınca gözünü, görmeye başlamış kör kaptan.
***

Ada yarısının en batısından en doğusuna birbiri ardı sıra eklenmiş masalar.
Kola reklamlarının -bir tek kuş sütü eksik- iftar sofralarına benziyor.
Hiç mübalağasız tasvir eder Han-ı Yağma’sı şairin!
Kıbrıs’ın kuzey yarısındaki işgalin mealidir.
***

Şehirlere ve köylere çöreklenmiş kışlaların ağır gölgesi düşüyor tabak çanaklara.
Homurtuyla takip ediyor yetmiş dörtten kalma bir cemse konvoyu.
Berovada kıvrılan batsali bir yılan gibi yol kat ediyor masalar.
Ağız şapırtısıyla Beşparmak Dağları’na tırmanıyor.
Pas tutmuş tankın paletine yüz sürüyor.
Yirmi bir pare dinamit patlatarak selamlıyor taş ocağı burjuvazisi.
Zonguldanmasın diye masalar, satılık gazeteler katlanıp konuyor kısa kalmış ayakların altına.
Yazıları minder oluyor köşe yazarlarının, beyt-ül kasidler peşkir işi görüyor. (2)
Bir kurşun atımı mesafede kumarhaneler, kerhaneler ve külliyeler.
Özel okullar, özel hastaneler, hür teşebbüsün her hali.
Cümle banka şubeleri, serbest liman, din-iman şirketleri!
Minareleri süngü, kubbeleri miğfer camiler arşa yükseliyor.
Kutlu ilahiler hatmediliyor, dualar bahşediliyor sofranın sultanına.
Ha tenis kursu, ha kerîm kuran tiradına cıbbana çalıyor barış tüccarları.
Beş vakit çok kültürlülük terennüm ediyor takiyyeci liderleri solmuş partinin.
Delik deşik dağa zehir zerk eden boyalı bayraklar gözümüze sokuluyor.
Yuvasına taş tıkamışlar özgür dağ tavşanlarının.
Keklicik karnına tıkılmış hellimle ızgarada.
Ciklanın turşusu kuruluyor.
***

Halil İbrahim sofrası değil, işgalci Türkiye devletinin dırabezidir bu.
Limnidi’den Apostolos Andreas Burnu’na kadar her köşeye el koyan.
Sarhoş boku yiyen serçe şahinleşiyor ganimeti yalayıp yuttukça.
Yutulan her lokmadan sonra birkaç bodiri bayrak içiliyor.
Komşudan çalınan mal gurgurada kalmasın diye.
Puslu havaların mutfağında kaynıyor postal.
Askerî düzen masalar havlılarımızı uygun adım eziyor.
Pişmemiş yusufları, gutsagoları bile çalıyorlar ağaçlarımızdan.
Hiç durmadan göçmen inşaat işçileri düşüyor yıkılıveren iskelelerden.
Masalardaki Golden Sands Hotel tabaklarını kırarak nar gibi yarılıyor kafaları.
Yoldan çıkan katil beton mixerine saygıyla yer açılıyor!
-bırakınız geçsinler, bırakınız katletsinler-
Üç kulhuvallah bir elhamla haçanda defnediliyor liseli gençler.
Atış alanında havaya uçan küçük İsmailov’un kanlı parmakları çok katlı pastanın üstüne düşüyor.
Yine de iştahı kapanmıyor pastadan pay kapmak peşinde olanların.
Karnı hâlâ gurguris ediyor cümbezi kökünden kurutan kurdun!
Karpaz Burnu’nun yüz kilometre doğusunda kafa kesen yezîdle diz dize oturuyorlar.
Minarelerdeki müezzinlerin böngürmesi refakatinde yapılıyor haraç mezat satışı memleketin.
AKSA santralinin bacasına bakarak kadeh kaldırıyorlar, artan cirosunu kutlamak için.
Bir milyar yüz elli beş milyon lira tutarındaki yıllık ciro için tebrikler kabul ediliyor.
EL-SEN üyesi işçileri vatan haini ilan ederek ve çekirdek kabukları tükürerek geçiyorlar sokaklarımızdan.
Yerli pasadempocuların küflenmiş sloganlarına uluyarak salyalar salgılıyor bozkurtlar.
Aşa Rum mezarlığının duvarından içeri atılıyor kinle kararıp kana batmış peşkir.
Bu kaçıncı hortlatılışıdır -Rumca yakıp, Türkçe yıkarak- sahibinin sesi faşizmin!
Unutmak hatırlamamak değil refik, nasıl hatırladığımızdır yaşananı.
***


Mağusa Limanı’nda hâlâ tepsermemiş kolonicinin döktüğü kan.
Biz yedi bıçak yarasının acısıyla duruyoruz işgalci küfre karşı.
İşgali kurumlaştıran popülist Ankara ağzıyla konuşuyor.
Kurtarıcımızla kavga etmeye utanmıyormuşuz!
Kandan kına yakıyor sofranın başındaki faşist.
Asıl ongaran dönekler oluyor masayı.
***

Bu dırabezde bize düşen dorobulladır ancak.
Bir de fışgısı mandıranın, onursuzluk!
Kalmayacak sığınacak galif.
Bir kakmayla devirmezsek eğer -işgalin meali- masayı.

(1)Bu nimetler sofrası, bakın gelişinizle övünçlü!-Tevfik Fikret.
(2)Sultanı övmek için yazılan kasidedeki en güzel beyit.

(23 Kasım 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author