Kansız soykırım

Aziz Şah – Şener Elcil Türkiye’nin Kıbrıs’ta kansız bir soykırım uyguladığını söyledi. Kıbrıslılara karşı “milli hassasiyetler” ile kin besleyenler gene çıldırdı…

Bugün “soykırım”- “jenosid” diye bilinen kavramın mucidi Yahudi asıllı Polonyalı hukukçu Rafael Lemkin’dir.

Soykırımın sadece kitle imha ile değil “asimilasyon ve entegrasyon” ile de yapıldığını yazan Lemkin’dir.

“Entegrasyon ve asimilasyon” sözcükleri 1974 sonrası Kıbrıs Türk siyaset sözlüğünün en çok kullanılan terimleridir…

Ekonomiden, kültüre, sosyal yaşama, eğitime, her alanda “entegrasyon ve asimilasyon”un hüküm sürdüğü herkesin dilindedir…

İşgal ve istila demekten daha kolaydır değil mi “entegrasyon ve asimilasyon” demek?

“Soykırım” kavramını uluslararası hukuka sokan Rafael Lemkin “Entegrasyon ve asimilasyon” kansız soykırım şeklidir. Kanlı imhanın devamıdır, diyor…

Türkiye Kıbrıs’ın kuzeyini entegre ve asimile ediyor diyenler mealen “Türkiye Kıbrıslı Türklere karşı soykırım yürütüyor” diyor.

Lemkin, kansız soykırım için Nazilerin Lüksemburg’u Almanlaştırma, zorla entegrasyon ve asimilasyon sürecini örnek gösterir:

“Lüksemburg Fransızca ve Almanca olmak üzere yüzyıllardır iki dillidir. Bununla birlikte Alman Mülkî İdare Şefi 6 Ağustos 1940’da “Lüksemburg’un dili şimdiye dek olduğu gibi hep Almancadır… Alman dili ticari yaşamda olduğu gibi tek resmi dil olacaktır” diye bir emir çıkarttı. Tüm sokak ve yer adları Almancaya dönüştürüldü. Almanca dışında adları olan Lüksemburglular’dan adlarının Almanca muadillerini kullanmaları, bu mümkün değilse, bir Alman adı seçmeleri isteniyordu…”

Kıbrıslılara yabancı değildir bu satırlar. Kuzey Kıbrıs’ta da yer ve insan isimleri değiştirildi, soyadı kanunu getirildi.

Alman Mülkî İdare Şefi’nin “emir”leriyle yönetilir Almanlaştırılan Lüksemburg…

Kıbrıs’ın kuzeyinde ise, “emir”lerin adı “protokol”dür.

Kıbrıs’ın kuzeyi protokollerle yönetilir…

Eğitim, kültür, sağlık, ekonomi, güvenlik gibi bütün alanlar 1974’ten beridir protokollerle şekillendirildi.

Bu da kansız kültürel soykırım olan “entegrasyon ve asimilasyon”dan başka bir şey değil!

Lemkin soykırımın hedeflerini şöyle sıralar:

“…hedefleri, grubun sosyal ve siyasi örgütlerinin, kültürlerinin, dillerinin, ulusal bilinçlerinin, dinlerinin, ekonomik varlıklarının, güvenliklerinin sağlıklarının, özgürlüklerinin, insanlık onurunun ve hatta yaşamlarının yok edilmesi anlamına geliyor…”

1974’ten bugüne mali, eğitim, kültürel ve diğer protokollerle ekonomik varlıklarımızdan kültürel değerlerimize kadar herşeye savaş açıldı…

“Mali protokol”ler ile Kıbrıs’ta üretimin bitirildiğini bilmeyen mi var?

Lemkin’in mücadelesi sonucu belli bir tanınırlığa ulaşan “soykırım” tanımı, BM’nin Yerli Uluslar Hakları Uluslararası Sözleşmesi’nde de yerini alır. Sözleşmede ‘kültürel soykırım’ şöyle tanımlanır:

“Yerli halkları ayrı toplumlar olarak bütünleşmekten veya kültürel veya etnik karakteristik veya kimliklerinden yoksun bırakma amacı veya etkisi taşıyan herhangi bir eylem.

İletişim medyası, dini veya eğitsel kurumlar, resmi mevzuat, idare veya başka önlem veya araçlarla başka kültür veya yaşam tarzlarını dayatarak zorla asimilasyon veya entegrasyon.”

“Soykırım”ı tanımlarken Rafael Lemkin “etnik karakteristik” üzerinde durur. Bir topluluğun karakteristik özellikleri ister imha yoluyla, isterse entegrasyon ve asimilasyon yoluyla yok edilsin. O bir soykırımdır.

1974’ten beridir Kıbrıs Türk toplumunun karakteristik özellikleri 80 milyonluk Türkiye’nin “melting pot” -eritme potası’nda- kaybolup gitmedi mi?

Zır zır herkes “öldük bittik” diye bunları söylemiyor mu?

Rafael Lemkin’in söylediklerini söylüyorsunuz işte: Kansız soykırım!

(23 Kasım 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author