Aziz Şah – Yıl 2000, Tuğgeneral Ali Nihat Özeyranlı Kıbrıslıların karşısına dikilir…
-“Her ihanetin bedeli vardır ve bu bedel ödenecektir… Oklar hedefe ulaştıkça ve hedefin kalbine girdikçe, canı yananların bağırtısını duyuyorum ve bir kez daha ne kadar haklı olduğumu görüyorum…”
Bu sözlerin karşılığında Mustafa Akıncı’nın generale ne söylediğini hepimiz biliriz…
Ama bu sözlerin neden söylendiğini hatırlar mısınız?
1990’lı yıllarda CTP-DP hükümetinin, akabinde de UBP-TKP’nin hükümet programlarında yer alan polisin sivil otoriteye bağlanması talebi…
Yani komutanı vatana ihanet diye kükreten şey polisin içişleri bakanlığına bağlanması girişimiydi…
Polisin sivile bağlanmasının talep edilmesi bile vatana ihanet sayılıyordu.
Bugün Halkın Partisi’nin Türkiye’nin hizmetkârı İçişleri Bakanı bile her fırsatta polis içişleri bakanlığına bağlansın der…
19 sene önce bunu söylediğinizde karşınıza General dikiliyordu…
Bugün karşımıza dikilen yok ama polisi sivile bağlamaya cesaret eden de yok…
2000’de teşebbüs ettiler…
“… Sn Turizm bakanı Akıncı, bu konuda en son konuşması gereken sizsiniz. Turizm ile ilgili sorunları çözdünüz de sıra polis ile ilgili konulara karışmaya geldi. Polisin askere bağlı olması Sn. Akıncı’yı neden bu kadar ilgilendiriyor anlamıyorum…”
“… Kıbrıs Türkü’nün TMT ruhunu, heyecanını öldürdünüz; ancak ateşi daha sönmedi, sadece küllendi…”
“Polisini yönetemeyen hükümet ekonomisini nasıl yönetir diyorsunuz. Ne ilgisi var? Siz bu toplum ile alay mı ediyorsunuz? Lütfen doğruları söyleyin, başarısızlığınıza gerekçe mi arıyorsunuz?”
“… Bu tip görüşleri savunanlar, ihanetlerinin kanı içinde boğulacaklardır”…
“Polis sivile bağlansın” talebine karşılık General “Bu tip görüşleri savunanlar, ihanetlerinin kanı içinde boğulacaklardır” diyor…
General konuşana kadar Baba Denktaş da polisin sivile bağlanması talebini destekliyordu. Ne zaman ki General konuştu Denktaş çark etti…
Aradan geçen 19 senede polisin kime bağlı olduğunun aslında bir önemi olmadığını öğrendik. Günün sonunda hepsi Elçiliğe bağlı olduktan sonra polisin askere mi içişleri bakanlığına mı bağlı olduğunun bir önemi yok…
Genel Koordinasyon Kurulu, Üst Koordinasyon Kurulu, Yardım Heyeti, yani kısacası Elçiliğin dediği olduktan sonra bugün sağcıların dahi seçim manifestolarına yazılan ama hükümet kurulunca unutulan “polisin sivile bağlanması” talebi Kıbrıs’ta solun ergenlik sivilcesi olarak tarihte yerini aldı…
Bugün popülistçe sarf edilen sözler ilk kez ağza alındığında, 19 sene önce olduğu gibi General “Bu tip görüşleri savunanlar, ihanetlerinin kanı içinde boğulacaklardır” demiştir…
Geçmişte bedel ödenerek ağza alınan bu sözleri bugün geviş getirir gibi tekrar edenler ise ödenen bedellerden, edilen kavgalardan, göze alınanlardan (kan içinde boğulma ihtimalinden) bihaberdirler…
Diğer yandan ise 19 sene önce Akıncı’ya “Her ihanetin bedeli vardır ve bu bedel ödenecektir” diyen bir General’di; bugün ise benzer tehditleri savuranlar bakkal çırağından sahte Facebook hesabına, İl Tarım Müdürü’nden bilmem ne ocakları başkan yardımcısına kadar geniş bir tabana yayılan bindirilmiş kıtalardır…
Yani tehditler “baş”tan “ayak”lara indi…
General’den faşizmin “küçük adam”ına indi…
19 sene önce talep gayet liberal bir talepti. Her batı demokrasisinde ve dahi Türkiye’de olduğu gibi “polis sivile bağlansın”…
Liberal bir talep karşısında “hainleri kanında boğacak olan” bir General’di, 19 sene sonra “hainleri kanında boğacak olan” herhangi biridir…
19 sene önce Akıncı’ya edilen hakaret ve tehdit ile 19 sene sonra edilen hakaretlerin ve tehditlerin arasındaki fark böyle ciddi bir farktır…
19 sene önce UBP’li ve DP’li CTP ve TKP koalisyonlarının hükümet programlarına yazılan liberal bir talebe karşı “kin kan intikam” narası atan bir General’di…
19 sene sonra meclisteki 6 adet partinin savaşı destekleyen deklarasyonuna rağmen Kıbrıslı Türklere “kin kan intikam” naraları atanlar binlerce isimsiz adamdır…
19 sene önce en azından kamış kadar dik duruyordu muhalefet. Sallanıyordu ama kırılmıyordu kamış…
19 sene önce kamış olan Mehmet Ali Talat’ı, 19 senede kırdılar, suya yatırdılar, yumuşattılar, bir güzel işleyip, kamıştan iskemle yaptılar…
19 sene önce Tuğgeneral Ali Nihat Özeyranlı’nın sözlerine karşılık Talat şöyle diyordu:
“GKK Komutanı hakaret ediyor. Polisin İçişleri Bakanlığı’na bağlanması tüm demokratik güçlerin hedefidir. Polisin İçişleri Bakanlığı’na bağlanması isteminin resmileşmiş taleplere döküldüğü bir aşamada GKK Komutanının bağlanamaz diye çıkış yapması ve Cumhurbaşkanı Denktaş’ın kendini inkar ederek buna arka çıkması Parlamenter Demokrasiye karşı bir tavırdır… Güvenlik Kuvvetleri Komutanı, önce bazı gazete yazılarını bahane ederek (Avrupa gazetesini kastediyor!) ve şimdi iyice ortaya çıktığı gibi aslında tüm demokrasi güçlerini hedef göstererek sağa sola tehditler savurdu. Konuşmasına sınırlı ve ölçülü yanıtlar verilirken konu Meclis’te de gündeme getirildi. Bu davranış sayın Komutanın ilk gafı değildi. Aylar önce de Kıbrıs’ta hiç alışılmadık tehditler savurmuştu. GKK Komutanı kendi emir ve komutası altındaki – sivil- örgütleri makamına çağırarak ya da onların resmen yaranma turları düzenlemelerini teşvik ederek sivil iradeye veryansın etmeye devam etmektedir. Son olarak Kıbrıs Türküne ve onun kurumlarına saygısızlığın bir nişanesi olarak Polis Merkez binasının açılışında halkın oyları ile seçilenlerin yönettiği kurumlara güvensizlik aşılamaya çalışmıştır.”
Bu sözler 19 sene önce söylenmiş Mehmet Ali Talat tarafından…
19 sene önce Avrupa gazetesinin yayınlarına öfkelenen Komutan polisin sivile bağlanması girişimi karşısında “Bu tip görüşleri savunanlar, ihanetlerinin kanı içinde boğulacaklardır” diye kendini kaybetti…
Akıncı “General çizmeyi aştı” dedi…
Aradan geçti 19 sene…
19 sene önce Akıncı’nın yanında duranlar bugün karşısında saf tutmuş…
Durum ise 19 sene öncekinden daha tehlikeli…
19 sene önce tehdit eden bir General’di…
19 sene sonra ise tehdit edenler kendini General zanneden binlerce er…
Nasıl ki bugün “polis sivile bağlansın” diyenler ağızlarına bu sözü her aldıklarında “Bu tip görüşleri savunanlar, ihanetlerinin kanı içinde boğulacaklardır” diyen General’i hatırlamaları gerekir; olur da bir gün özgürlüğe kavuşursak, özgürlüğe kavuşanlar Avrupa-Afrika gazetesine minnet etmesi gerekir…
20 senede yenen kurşunlar, patlayan bombalar, davalar, hacizler, 22 Ocak linç saldırısı, kapıya bırakılan başı kesik köpek ve dökülen tonlarca mürekkep sayesinde konuşabiliyoruz bu memlekette…
Çoğunluk farkında olmasa da Avrupa-Afrika bu memlekete soluk borusu olmuştur…
Çoğunluk çoğu şeyin farkında değil. “Kazanılmış hakların” ödenmiş bedellerin sonucunda olduğunun farkında değil…
Bugün “işgal” sözünün yasaklanması için yasa önerisinden bahsediliyorsa, bu da Avrupa-Afrika’nın sayesindedir…
19 sene önce General, Avrupa gazetesine ve Şener Levent’e kızdığı için Akıncı’ya patladı…
19 sene önce Şener Levent ve arkadaşlarının hapisten çıktığı günün gecesinde 2000 Temmuz’unda gerçekleşen mitingin ekmeğini toplumsal muhalefet 19 senedir yiyor…
19 senedir 2000 Temmuz’undaki mitingin gün be gün gerisine gittik…
19 sene önce Akıncı “General çizmeyi aştı” dediğinde yanında duranlar, 19 sene sonra Akıncı “TC’li yetkililer ile aynı düşünmek zorunda değiliz dediğinde” karşısında duruyor…
19 sene önceki mitingin artıkları ile beslenen muhalefetin bugün söyleyecek sözü de kalmadı…
Hansel ile Gretel’in yola serptiği kırıntıları güvercinler yedi…
Ya yeni bir yol bulacağız, ya yeni bir yol yapacağız!
(24 Kasım 2019 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)