Zombileri bırakın, kendinize bir palyaço bulun!

Aziz Şah – Kıbrıs’ta 3-5 sene yaşamış Türkiyeli bir gazeteci vardı…

Türkiye sol basınına “Kıbrıs’ta hava durumu” diye yazılar yazardı…

Kıbrıslıların sesini Türkiye’nin alternatif medyasına taşırdı…

Kıbrıs’ın karakteristik insanları ile röportajlar yapardı, herkesle konuşmazdı, Türkiye’den her gelenin çaldığı kapıları çalmazdı, bizim mahalledendi, Türkiye’deki Kıbrıs şablonunu kırmaya çalışırdı…

Arif hoca, Zeki Beşiktepeli, Vartan Malyan röportaj yaptığı aklıma gelen ilk isimler…

O Kıbrıs’ta çalışırken Türkiye’de yaşayan sevgilisi ona,

-Cezayir’deki sömürgeci Fransızlar gibisin Kıbrıs’ta, dermiş…

Merak etmiştim o kadını hep…

Ne iş yapıyor diye sormuştum…

-Palyaçoluk yapıyor, demişti o gazeteci…

Kıbrıs konusunda Türkiye’de doğruyu söylemek için palyaço olmak gerek sanırım!

Birkaç gündür aynı videoları izledim…

22 Ocak saldırısının videosunu ve Nevşin Mengü’nün Niyazi Kızılyürek ile Deutsche Welle’de yaptığı röportajı…

22 Ocak videolarını sonuna kadar izleyemiyorum…

İzlerken sinirleniyorum, geriliyorum, kapatıyorum, pişman oluyorum sonra baştan açıp, baştan izlerken tekrar kapatıyorum, videonun içinde kendi sesimi duyunca irkiliyorum…

İnsan zaten sonunu bildiği filmi neden izler ki?

Nevşin Mengü Erdoğan’ı küçümseyen bir yorum yaptığı için CNN Türk’ten kovuldu…

Trump-Erdoğan görüşmesinin 23 dakika sürmesi üzerine, “Girdisi çıktısı, oturdusu kalktısı toplam 23 dakika sürdü. Erdoğan Trump’ı Türkiye’ye davet etti, Trump ise arkasını dönüp gitti” dedi…

Bunu söylemiş olmak kimseyi solcu ya da muhalif yapmaz, esprili yapar. Ama bugünün Türkiye’sinde bunu söyletmezler havuz medyasında…

Erdoğan’ın CNN Türk’ünden kovulunca Birgün gazetesi zannetti ki solcudur. Her kovulan solcu mu ki?

İslamcılar çoğu liberali uzun süre kullandı, köprüyü geçince de kapının önüne koydular sonunda.

Bir süre Birgün’de yazı yazdı. Orada da sosyalist okurlar tahammül edemedi böyle bir Amerikan hayranı liberalin yazılar yazmasına, bu defa oradan ayrıldı.

Şener Levent Avrupa Parlamentosu’na gittiğinde, orada Nevşin Mengü ile muhatap olma şansızlığını yaşadı…

Brüksel’de yaptığı konuşmasında Mengü “Tayyip Erdoğan İslamcı Che Guevara’dır” dedi, Şener Levent de bunun üstüne cevabını verdi…

Sonunda Deutsche Welle’ye kapağı attı…

Deutsche Welle öyle ya da böyle, Almanya’nın sesidir. BBC’nin İngilizliği gibi ama bazı durumlarda şaşırtabilirler sizi…

Özellikle yalan haber yapmıyorlarsa, savaş haberlerini verirken etik haber kılavuzları bile vardır. Yalan haber yaptıklarında da savaşı kızıştırmak için ve hatta savaş çıkarmak için yaparlar zaten…

Mesela İngiliz hükümetinin katıldığı bir savaşta “bizim savaşımız” demezler; tarafsız olmasalar bile dillerine dikkat ederler BBC’de…

Deutsche Welle’de de Alman çıkarlarının etkisini görürsünüz. Sonuçta dünyaya Almanya’nın sesini taşıyor. Bir Goethe Enstitüsü, bir siyasi Alman vakıfları, bir Deutsche Bank, bir de Deutsche Welle… Bunlar Alman emperyalizminin dünyadaki görünür yüzleri ve temsil merkezleridir…

Deutsche Welle tarafsız değildir, taraf olduğunu da gösterir. Mesela Avrupa Parlamentosu seçimlerinde tek yanlı yayın yaptılar, Niyazi Kızılyürek’in bol bol reklamını yaptılar, kimi desteklediklerini gösterdiler. Diğer adaylara yer vermediler…

Bugüne kadar yaptıkları en rezil yayındı Kıbrıs hakkında Nevşin Mengü-Kızılyürek programı… 

Almanya’da Nevşin Mengü gibi böyle dangalakça gazeteciliği Bild gazetesi yapar. Deutsche Welle yapmaz…

Bild şöyle bir gazetedir: Yarım sayfa çıplak kadın, biraz magazin, manşette ise bir yalan-sansasyonel haber, klişe bir söz…

Mesela Bild Türkiye’de yayınlansa şöyle bir manşet atar:

“Beslememiz Kıbrıslılar bize düşmanlık etmeye devam ediyor”…

Almanya’da Bild bu manşetin benzerini Yunanistan’a karşı atmıştı…

Zaten Nevşin Mengü de bu düzeyde sorular sordu Niyazi Kızılyürek’e…

-Neden Kıbrıslılar Türkiye’den nefret ediyor?

-“Aaaaaaa, öyle miiii, bilmiyooooduuum!” gibi tepkiler verdi…

Nevşin Mengü’yü izlerken 22 Ocak videosu izler gibi hissettim…

Paçalarından cehalet akan her soruda irkildim…

-Kıbrıs bizim batmaz uçak gemimiz, dediğinde gerildim…

Sanki de cama taş değil de füze atıyorlar!

Taşlara karşı yazı yazdığımız masaları barikat yaptık…

Füzeleri masa da durdurmaz…

22 Ocak’ta Allahuekber naraları ile gazetemiz taşlandı…

-“Yak, yak!” diye bağırdılar…

Sivas Madımak’ın kıyısından döndük…

Nevşin Mevgü ise Avrupa Parlamentosu’nun tam ortasındaki stüdyoda Avrupalı görüntüsü ile 22 Ocak’ta gazetemizi taşlayanların Kıbrıs algısından farklı olmayan bir algı ile sorular sorup durdu Niyazi Kızılyürek’e…

Diyeceksiniz ki nasıl, ikisi arasında fark olmaz mı?

Batılı görüntüsü olan bir kadın ile gazete taşlayan yobazlar bir tutulur mu?

Görüntüye bakmayın…

Soruların, düşüncelerin, inatlaşmaların boyutlarına bakın…

Lefkoşa’da gazete taşlayan da Brüksel’de soru soran da “Türkiye düşmanı” arıyor…

Zihin yapıları “Türkiye düşmanı” radarı gibi çalışıyor…

Şöyle söyleyim size: Erdoğan medyasından kovulan bir Türk gazeteci, Erdoğan’ın dostu Merkel’in medyasında Erdoğan medyasında sorulan Kıbrıs sorularını Brüksel’de Kıbrıslı parlamentere soruyor…

Anlayacağınız, bize Brüksel de Ankara, Berlin de Ankara, Londra da Ankara…

Bize her yer Ankara!

Ciddi bir Alman gazeteci Kızılyürek ile röportaj yapacak olsaydı önce 1960 anlaşmasına bakardı. Garantörlük ne demektir, bilirdi… 1974’ü araştırırdı, arada yaşananları ve Annan Planı’ndan bugüne genel tarihi çalışırdı; bir Alman gazeteciden “aaaaa ben bilmiyooooodum” gibi bir laf duyamazsınız…

En önemlisi “öğrenmek için sorardı”…

Kendi devletini savunmak için değil…

Türkiye’nin hataları ortaya serilirken “Ama Yunanlılaaaarrrrrr” demezdi!

Hükümet sözcüsü gibi Osmanlı imparatorluğunun, pardon, Ankara’nın âli menfaatleri için “Türkiye de donanmasını Akdeniz’e indirmeseydi, proaktif politika uygulamasaydı kimseyi masaya çekemezdi” gibi bir cümle kurmazdı. Mesela BBC’nin bu konuda yayınladığı etik kuralları vardı, olmaz!

-“Kıbrıs bizim batmaz uçak gemimizdir” diyor Nevşin Mengü. “Bizim”…

Yani bu tip “muhalifler” Türkiye’den kovuldular ama Türk devletinin sözcülüğünü Avrupa’da yapmaya devam ediyorlar…

Bu bir örnektir…

Erdoğan Türkiye’sinden kovulmuş, hayallerine ulaşmış, Avrupa’ya kapağı atmış bir Türk gazeteci…

Karşısında Kıbrıslı bulur bulmaz Ankara’nın sözcüsü gibi gardını alıyor…

-Türkiye düşmanı mısın?

Türkiye devleti adına karşısında oturan Kıbrıslı ile tartışacak tartışmasına ama ortada bir sorun var:

Hiçbir şey bilmiyor!  

-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi milletvekili Niyazi Kızılyürek, diye giriyor söze…

Anlayacağınız Deutsche Welle’yi CNN Türk’e çevirdiler, Kıbrıs Cumhuriyeti oldu GKRY!

Hangi medya kuruluşunda çalıştıklarının bir önemi yok: Kıbrıs diye bir ülke yoktur…

Sömürgeci cehaletin esas nedeni budur:

Kıbrıs yoktur…

Kıbrıslı hiçtir…

İnkâr et gitsin!

Ey Türk aydını, söyle!

1955’ten beridir Türkiye’nin değişmez dış politika meselesi olan Kıbrıs’ı hiç merak etmedin mi?

1955-2011 arası belli aralıklarla Türkiye gündemine öküz ölüsü gibi çöken Kıbrıs sorunu hakkında neden hiç okumadın?

2011’den beridir doğalgaz konusu ile gündemde Kıbrıs. 2011’den beridir tehdit sallıyor Erdoğan…

Erdoğancı olsan da, Erdoğan’a düşman olsan da arkasında saf tuttun…

İnsan merak eder, nedir bu sorunların kaynağı diye ters okur, çapraz okur, düz okur…

Okumadığın bir konu hakkında neden bu kadar çok konuştun?

İşin “abc”sini bile bilmiyorsun ki sana meselenin zorluklarını anlatalım!

“Denktaş topu at, Doktor topu tut” seviyesinde çakılı kaldın…

Ey şehitleri nereye gömdüğünü bilmeyen TMT müzesi milliyetçileri!

Yıl 1963 değil, ‘64 değil, ‘74 hiç değil…

Vartan Malyan amcamızın Lokmacı’ya çektiği dikenli tel kalktı…

Sizin angoniler her gün Lokmacı’dan geçip alışveriş yapar…

Tekke Bahçesi’nde hangi şehit hangi mezarda gömülü belli değil!

Bu toplumun yüzüne bakacak yüzünüz yok…

Ecvet komutanın neden 45 senedir mezarı yok, onu siz gömmediniz mi?

Daha nedir konuştuğunuz?

Ey federalist, “yes be annem”ci, Annan’cı, “barış dili” kuşanmış Kıbrıslı Türk aydını!

Annan Planı oylandı bitti…

1990’dan bu yana ABD-AB fonları ile kaç milyon Euro/Dolar harcandı “barış dili” oluşturma projelerinde?

Tarih kitapları, barış sözlüğü, Rumca-Türkçe ortak yayınlar, atölye çalışmaları yaptınız. Yüzbinlerce Euro aldınız “barış dili” oluşturmak için…

Bu yaptığınız çalışmaların hiçbiri toplumlara ulaşmadı. Çok dar bir “aydın” çevresinde kaldı. Mesarya’nın köylüsünün yaptıklarınızdan haberi yok, Omorfolu’nun yok, Lefkoşalı’nın bile yok!

Vazgeç artık “Biz evet dedik, onlar hayır dedi” diye tekrar etmekten…

Bu mudur “barış dili” dediğiniz?

Bak sevgili çözümcü kardeşim!

“Türk aydını” dedim…

1960 garanti anlaşmasında ne yazdığını bile bilmez…

-“Annan Planı’na Rumlar hayır, dedi ama” diye cümleye girer; bütün kurgusu buna dayanır, başka bir halt bilmez…

“TMT’ciler” dedim…

Tekke Bahçesi’nde şehitleri hangi mezarlara gömdüklerini bilmezler…

-“Annan Planı’na Rumlar hayır dedi, bu iş bitti, KKTC realitesi tanınsın” der dururlar…

Ve sen sevgili çözümcü kardeşim!

Kıbrıs hakkında hiçbir şey bilmeyen Türk aydınları ve Kıbrıs hakkındaki bütün gerçekleri yalanlarla örten teşkilatçılarla aynı cümleleri kurup duruyorsun…

“Annan Planı’na onlar hayır, biz evet dedik; çok kırıldık” diye başlıyorsun konuşmaya…

100 binlerce Euroluk “barış dili” projeleri yapıldı ama İslamcı-Kemalist-liberal Türk aydını ile eski teşkilatçılar gibi çözümcüler de “barış dili” eğitimlerinden sonra ”Onlar da Annan Planı’na hayır dedi” noktasına takılı kaldı…

Kıbrıs konusunda Türk aydınının cehaletinin vücut bulmuş hali olan Nevşin Mevgü ile ömrünün 45 senesini federal çözüme harcamış olan insanlar “Rumlar da Annan Planı’na hayır dedi” cümlesinde birleşiyorsa, herkes başını iki elinin arasına alsın; çünkü Kıbrıs’a bakışınız Nevşin Mengü cehaletinin penceresindendir…

“Annan Planı mağduriyeti”nde Türk aydını, eski teşkilatçı ve çözümcü birleşti…

“Barış dili” diye çıkılan yolun vardığı yer bu kavşaktır işte…

Vamık Volkan, “seçilmiş travma” – “mukaddes korku” der bu saflaşma haline.

Bu korku bir bataklıktır.

Annan Planı Kıbrıs sorunu mezarlığında yerini almış bir taştır sadece.

Daha ne kadar zombilerden medet umacaksınız?

Kıbrıs’ta çalışan Türkiyeli gazeteci arkadaşıma palyaçoluk yapan sevgilisi “sömürgecisin” demişti…

Zombileri bırakın, kendinize gerçekleri söyleyen bir palyaço bulun sevgili Kıbrıslılar!

(26 Ocak 2020 Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author