İmparatorluk çocuklarının Kıbrıslıya kini

Aziz Şah – Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasında bir kriz periyodu vardı. 10 yılda bir Türkiye darbe yaptı. Adaylık çektirdi, lider yedi, hükümet kurdurmadı, hükümet bozdurdu, kurumlarımızı imha etti…

2004’ten bu yana krizler yaklaşık olarak “senede bir rutini”ne oturdu…

Denktaş tek aday kalsın diye AİHM yargıcı Zeka Bey, Doktor Küçük ve Berberoğlu adaylıktan çektirildi…

Doktor Ankara’ya gider gelir ve şöyle der:

“Beni yiyeceklermiş! Benim etim düdüklü tencerede bile kaynamaz…”

21 Ağustos 1981’de TC Dışişleri Bakanı CTP Genel Başkanı Özker Özgür’e şöyle der:

“Madem ki CTP NATO’ya ve Türkiye’nin NATO üyeliğine karşıdır. Ankara CTP’nin koalisyona girmesine izin veremez.”

Bahane bulamadılar, CTP NATO’ya karşıdır diye hükümet kurmasına müsaademiz yok dediler yahu…

Biraz daha “Gözünüzün üstünde kaşınız var diye Rumcusunuz” diyecekler…

Özker Özgür anlatıyor:

“13.04.1990 Cuma akşamı Paşaköy’e gelen ve kendilerini Elçilik mensubu diye tanıtan iki kişi burada bulunan TC kökenli KKTC vatandaşlarına TC ve TC Elçiliğinin bizzat Denktaş’ı desteklediğini ve TC kökenli vatandaşların da bu yönde oy kullanmaları gerektiğini söylediler.” 

Buraya kadar adını saydığım herkesi Ankara adına Denktaş yedi…

En sonunda da Denktaş’ı yedi Ankara…

2004’te Denktaş’ı yiyenler 2020’de Akıncı’yı yemek için dişlerini biledi…

2004’ten 2020’ye Kıbrıslılar ile Türkiye arasındaki kriz dalgaları hem kısaldı hem sertleşti…

Haber ajanslarından her gün Türkiye’de Kıbrıs hakkında verilen demeçler geçer. Hepsi Kıbrıslının sinirlerini bozan kafatasçı zırvalar…

Hepsini her gün yayınlamaya kalksak 100 sayfa gazete çıkarmamız gerekir. Aklınızın alamayacağı kadar çok insan her gün Kıbrıslıların kaderi hakkında konuşur…

Sonra da nereden çıktı bu “ilhak” diyorlar…

Bir yerden çıkmadı, hep vardı!

Kıbrıs’ın ilhakı Özel Harp Dairesi’nin, NATO’nun hazırladığı Kıbrıs politikasının esasıdır. Kıbrıs’ı istirdat, geri alma projesi…

Uslu çocuk Tufan Erhürman “İlhak ve iltihak gibi kavramlar gündemimizde bile değil” diyor…

-Alo ben Beşir, diye arayıp CTP’nin hükümet kurmasına müdahale edilmedi sanki…

-Alo ben Recep Akdağ, diye Tufan Erhürman’ı arayıp ilahiyat kolejinin mezuniyet törenindeki soruna müdahale edilmedi sanki…

Tufan da hiçbir şey bilmez sanki, “nerden çıkmış ilhak”…

Akıncı’nın kötü niyetli olduğunu ima ediyorlar ama ilhakçı kafatasçılara laf yok…

Türkiye’de her gün saçma zırva demeçler verilir Kıbrıslıların geleceği hakkında. Saçma zırva ama TC’nin resmi söyleminin parçasıdır her biri…

Her gün biri çıkıp cevap verse onlara, her gün bu kriz yaşanır…

2018’de eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ “Kıbrıslı Türklerin garantiler konusunda söz söyleme hakkı yoktur” dedi.

Açık açık Kıbrıslının konuşmaya hakkı yok diyorlar. Bu da resmi devlet politikasıdır…

Her krizde, “Biz olmasak siz burada olmazdınız, bize borçlusunuz” deniyor Türkiye’ye. O devir geçti…

Kıbrıslı Türklerin rızası olmadan, rızasına rağmen, varoluşuna karşı sürdürüyor Türkiye politikasını…

Şu an Kıbrıslı Türklere kin kusan gazetecilere, bürokratlara, siyasetçilere bir bakın: Bu bir olağanüstü hâl değil, olağan durumdur!

Kemalist, İslamcı, liberal, ulusalcı, faşist, Erdoğancı, Avrasyacı, yeni-Osmanlıcı, Turancı hepsi bir oldu Kıbrıslılara karşı…

Hepsi imparatorluk çocuğudur bunların. Cumhuriyet’te büyüdüler ama imparatorluk topraklarında kaldı akılları…

(12 Şubat 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author