Oz Karahan – “Türkiye istemezse Kıbrıs’ta çözüm olmaz” söylemi genel olarak Rumca konuşan ve Türkçe konuşan birçok Kıbrıslının belleğine yerleşmiş bir defo.
Statükonun temelini oluşturan federasyonculuk, iki devletçilik ya da enosisçilik gibi akımlara inanmadığım için bu defoyu belleğimde taşımıyorum.
Mevcut şartlarda Kıbrıslıların bu adada varolabilmesinin tek yolunun 1960 anayasasına sadık kalmaları ile gerçekleşebileceğine ve Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığı başka bir yol ile gayrimeşrulaştırılamayacağını savunuyorum.
Bunun gerçekleşmesinin yolunun tam olmasada büyük kısmını Kıbrıslıların bu doğrultuda atacağı adımlara bağlı olduğuna inandım hep.
Bu yüzden yatıp kalkıp Türkiye’nin iç işleri hakkında konuşan kişilerden biri de değilim.
Ancak orada neler olup bittiğini takip etmek önemli.
Bir savunma ya da destekleme mahiyetinde değil, sadece tarihi doğru aksettirmek adına, Türkiye’nin Kıbrıs hakkındaki söylem değişiminin AKP ve Erdoğan’ın ilk zamanlarına denk geldiğini kabul etmemiz gerekiyor.
Federasyon için bir mücadele verdiler, Kıbrıs’ın başına bela olan bir firavunu devirdiler ve birçok ezberi bozdurlar o dönem.
Nedenine, nasılına hiç girmeyeceğim.
Ama bu dönemin altında imzası olan baş mimarlardan biri şuanda Türkiye’yi yönetmeye aday.
Ali Babacan…
Türkiye’de beraber çalışabilecekleri partiler ve siyasi akımların olmayışı Türkçe konuşan Kıbrıslı ana akım siyasetinin travmalarından biri oldu her zaman.
Sözde solu temsil eden CHP, Kıbrıs konusunda, altı okundan biri olan milliyetçiliğin hakkını sonuna kadar veren bir parti olduğundan bizim federasyoncular ile yıldızı barışamadı.
Bizim iki devletçiler ise Kıbrıslıların liberal yaşam tarzı ile uyuşan adam akıllı bir sağ parti bulamadılar kendilerine Türkiye’den birlikte çalışmak için.
Sular 2000’lerin başında yollarını buldu ve sonunda Kıbrıslı iki devletçiler ile CHP ve federasyoncular ile AKP birbirlerine sarıldılar.
Hepsi ucubeliklerine yakışacak şekilde uzun yıllar birlikte çalıştılar.
Sonrası malum.
Türkiye’de yaşananlar ve Erdoğan’ın hubris sendromu sonrası Kıbrıslı ana akım siyaset yine “öksüz” kaldı ve 2000’ler öncesi travmatik durumuna geri döndü.
Ama sanırım bu çok uzun sürmeyecek.
Son zamanlarda Türkiye’deki alternatif medyanın Ali Babacan ve DEVA partisinin pompalamaya başladığı günlerden geçiyoruz.
DEVA partisinin programı liberal, özgürlükçü, özellikle basının yakasından düşülmesinin üzerinde dururken, metinde Kıbrıs konusuna da iki kere değinilmiş.
Parti programında “Kıbrıs davamız konusunda, KKTC ile yakın istişare halinde BM çerçevesindeki müzakerelerin devamı temelinde Ada’da adil, kalıcı ve bölgenin istikrarına katkı sağlayacak bir çözüm sağlanması için çaba sarf edeceğiz” deniliyor.
Aynı zamanda “Kıbrıs davamız ve Yunanistan ile ilişkilere de özellikle odaklanacağız” şeklinde bir cümleye de yer verilmiş.
Daha parti programının yayınlandığı gün ise bu maddeler ile Kıbrıs’ı arka bahçelerine çeviren Türkiye’deki ulusalcıların hedefi haline gelmiş.
Ali Babacan’ın geçmişi ve parti programına bu iki cümleyi koyması, Annan planı dönemindeki havayı geri kazanmak istediğini özetler nitelikte.
Yani federasyoncuların gözü aydın.
Türkiye’de yeni bir hamileri olacak.
Hepsine tavsiyem kendilerini CHP ya da TİP gibi partilere anlatmaya çalışmak yerine DEVA partisiyle yakınlaşmanın yollarına bakmalarıdır.
TBMM’de AKP’den ayrılan Almancı bir milletvekili de var DEVA partisinin.
Avrupa falan görmüş biraz belki dertlerini daha iyi anlatabilirler.
Ve Kıbrıslıların sonu için hazırlanmış iki oyun olan KKTC ve federasyon fikirlerini birlikte kaldıkları yerden savunmaya devam edebilirler.
(24 Mayıs 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)