Mazi kalbimde bir yara

Şener Levent – Ah da neler hatırlatmaz ki bu saldırı…

Bu kundaklama…

Mazi kalbimde bir yara…

Derin mi derin…

Hiç hatırlamak istemem aslında…

Ama işte…

Hatırlatırlar…

Ne zaman bir cami bombalansa hep o gece gelir aklıma…

Bayraktar…

Ve Ömeriye…

Bir anda havaya uçtular…

Ne karmaşa idi o karmaşa…

Ne öfke…

Ne kin…

Sene 1962, Nisan…

Ortak cumhuriyetimizin ikinci yılı…

Ahali galeyanda…

Denktaş ateş püskürüyor…

Ben 14 yaşında…

Abim haftalık gazete çıkarıyor…

“Akın”…

Mecidiye Sokağı’nda bir matbaa…

Çok merak ettim o gün…

Nasıl yazacak bu manşeti…

Şöyle yazdı:

“Kıbrıs Türk tarih ve medeniyetini lekeleyen bomba olayları”…

Ben yazsam nasıl yazardım?

***

İki genç avukat…

Ve de gazeteci…

Onlar da haftalık bir gazete çıkarıyorlar…

“Cumhuriyet”…

Ayhan Hikmet…

Ve Ahmet Gürkan…

Genç Kıbrıs Cumhuriyeti yaşasın diye ikisi de canını avucuna almış…

Ölümün nefesini her an enselerinde hissederek yazılar yazıyorlar…

Arkalarında dağ gibi bir adam var…

Ankara’nın ilk Kıbrıs Büyükelçisi Emin Dırvana…

“Kıbrıs Cumhuriyeti yaşamalı” diyor o da…

Kıbrıslırum toplumuna nefret kusanlara, iki toplumun arasına dinamit koyanlara tahammülü yok!

Rauf Denktaş hoşlanmıyor ondan…

O da Denktaş’tan…

***

İki avukat gazeteci…

Cesur mu cesur…

Yeraltının tehditlerine aldırmıyor…

İlle de doğruyu yazacaklar…

İlle de gerçeği söyleyecekler…

İlan ediyorlar gazetelerinde:

-Bayraktar ve Ömeriye camilerini bombalayanları açıklayacağız gelecek sayımızda…

Ayhan, abimin arkadaşı…

Mecidiye Sokağı’ndaki gazetemizden içeriye giriyor…

Tarih 23 Nisan, 1962…

Konuşuyorlar abimle…

Abim,

-Neden yazdınız bunu, çok tehlikeli, diyor ona…

Ayhan,

-Biliyorum, diyor, bu işin sonunda dövülmek de var, öldürülmek de…

Çağlayan’ın arkasında bir yerde otururduk o sıralarda…

Sabahleyin uyandık…

Ben okula gitmeye hazırlanıyorum…

Abim traş olurken her zamanki gibi radyoyu açtı…

Haberleri dinliyor…

Kıbrıs Radyo Yayın Korperasyonu’nu…

İlk haber:

-Dün gece iki Kıbrıslı Türk avukatı Lefkoşa’da meçhul şahıslar tarafından vurularak öldürüldü…

Sadece birkaç sözcük dökülüyor abimin ağzından:

-Ayhan’ı ve Gürkan’ı vurdular!

***

Mazi kalbimde bir yara…

Tabutları geçirildi Sarayönü’nden kalabalık bir cenaze alayıyla…

Okuduğum ortaokulun yanından geçtiler…

Sınıfımız ikinci kattaydı…

Dışarıda gürültüyü, feryatları duyunca kalktım ayağa…

Pencereden baktım…

Öğretmen,

-Otur yerine, dedi…

Abim Türk Büyükelçiliği’nde aynı zamanda Rumca tercümandı…

Rum basınından özetleri günü gününe çevirir, Türkiye’den gelen heyetlerin Cumhurbaşkanı Makarios’la görüşmelerinde onlara tercümanlık yapardı…

O gün de elçilikteki işine gitti…

Ve Büyükelçi Emin Dırvana’nın o günkü halini anlattı bize sonra:

-Elçiliğin verandasında çok sinirli bir şekilde gidip geliyor, durmadan sigara içiyor ve şöyle diyordu: Denktaş yaptırdı, Denktaş yaptırdı…

***

Yıllar sonra bir adam çıktı ortaya…

General Sabri Yirmibeşoğlu…

Eski Özel Harp Dairesi Başkanı…

Ve dedi ki:

-Biz Kıbrıs’taki milli davamızı savunmak için cami bile yaktık!

Ayhan ile Gürkan’ın yıllar önce söylemek istedikleri işte buydu…

Bedelini hayatlarıyla ödediler…

Yirmibeşoğlu onlardan 58 yıl daha fazla yaşadı…

2016’da eceliyle öldü…

***

Dün Limasol’da Köprülü Hacı İbrahim Ağa Camisi kundaklanmış…

Öfkeniz ve galeyanınız 58 yıl önceki o güne götürüyor beni…

Nasıl, nasıl hatırlamam ki…

Bir özür, bir af dileyin her şeyden önce…

Sonra konuşun…

Yazmaz sizin tarih kitaplarınızda…

Tarihiniz kalbimde bir yara…

(2 Haziran 2020 tarihinde Afrika gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author