Oz Karahan – Kıbrıslıların belki de en büyük sorunlarından biri herhalde bütün dünyada destekçi bulup Türkiye’den örgütlü destek bulamamak.
Bunun üç sebebi var tabii…
Birincisi Kıbrıslıların “ne istediğini bilmemesi” ve dolayısıyla derdini doğru düzgün anlatamaması.
İkincisi ise Türklerin Kıbrıslılara karşı derin nefreti ve kıskançlığı.
Üçüncüsü Türkiye’deki tüm siyasi kesimlerin Amerika’nın birer maşası olması.
Bu konulara ayrı ayrı değinirsem uzun bir yazı dizisi çıkar, ancak bunu şimdi yapmayacağım.
Benim değineceğim konu her ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bulunan sözde ilerici ve anti-emperyalistlerin Kıbrıs’a karşı bakışı.
En azından onların bu yukarıda saydığım üç şeyden etkilenmemesini bekliyorsaydınız büyük bir yanılgı içerisindesiniz.
1974 yılındaki Türkiye’nin Kıbrıs’ı işgalinde Türkiye’deki sözde solun duruşunu incelerseniz, 20 Temmuz’un nasıl bir turnusol kağıdı olduğunu görürsünüz bu konuda.
Tüm Türk “solu” işgali desteklemiştir kendilerine göre abuk sabuk teorik ya da milliyetçi değerlerin arkasına sığınarak.
Bir kişi ve grubu hariç…
Doğu Perinçek ve onun Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi (TİİKP) ve Aydınlık hareketi.
Bugün televizyonlardan eksik olmayan ve ölmeden önce iktidar egosunu tatmin etmek için saray soytarılığı yapan Perinçek, 1974 yılında “İşgale Nihayet, Kıbrıs’a Hürriyet” ve “İşgalci Türk Ordusu Kıbrıs’tan çekilsin” bildirileri dağıtıyordu.
Şu anda piyasada bulamayacağınız ama belki Türkiye’deki sahaflarda karıştırarak elde edebileceğiniz “Kıbrıs Meselesi” kitabı da Kıbrıs konusu hakkında Türkiye tarihinde yazılmamış kadar net ve doğru bir yapıt.
Bu kitap bulunamıyor, çünkü Perinçek kitabı bulunabildiği sahaflardan aldırtıp imha ettiriyor.
Kendisine bu kitap ve Kıbrıs sorunu sorulduğu zaman da Rauf Denktaş ölmeden önceki yakın dostluklarını hatırlatıp konuyu eveliyor.
O zamanlar ise, bakalım “Kıbrıs Meselesi” kitabında Denktaş’ı ve 1974’te yaşananları nasıl tarif etmekteydi:
“Nasıl Türkiye’deki sömürü, emperyalistlerin ve onların bir avuç işbirlikçisinin kasasını dolduruyorsa, Kıbrıs’taki durum da farklı değildir. Denktaş gibi emperyalist işbirlikçisi faşistlerin baskısı altındaki Kıbrıs’ın emekçileri üzerindeki baskısı devam etmektedir.”
1976 yılında yayınlanan bu küçük kitapta, bugün Kıbrıs konusunu en çok zorlayan mevzu olan “ganimet” konusunu da unutmamıştı tabii.
“Kıbrıs’taki faşist Denktaş yönetimi, bu talan ve yağmayı kendi tekeline almak için kanun çıkarmak gereğini dahi duymaktadır. (…) Bu kanun kişisel olarak yapılan yağmayı yasaklayarak Rumların terk ettiği mallara, faşist Denktaş yönetimi tarafından el konmasını sağlayacaktır.”
Bugün bizim “Türkiye gelmeliydi, ama anayasal düzeni kurup gitmeliydi” diyen ve Türkiye’nin kalmasının sebebinin kendilerinin anayasal düzeni değiştirme (bkz. federalizm) sevdaları olduğunu hala anlayamayan sözde solcularımıza cevap niteliğinde ise şunları diyordu:
“Askeri müdahale ve işgal her halükarda ve kim yaparsa yapsın emperyalist ve gerici bir karakter taşır. (…) Türkiye hakim sınıflarının ‘Barış Harekâtı’ perdesi arkasına gizledikleri ABD jandarmalığı ve şovenizmi bugün Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarının önemli bir kısmını işgal eden ve Kıbrıs’ın bağımsızlığını yok eden Türk hakim sınıfları (…)”
Kıbrıs’ın işgalinin bir NATO planı olduğunu ise şu cümlelerle belirtiyordu:
“Kıbrıs, Türkiye tarafından bir NATO üssü haline getirilmiştir ve Türkiye’nin arkasında baş destekçi de ABD’dir.” (…) NATO jandarmalığı yapan Türk ordusu, Kıbrıs’ı ABD emperyalistlerinin Doğu Akdeniz’de batmayan bir uçak gemisi haline getirmiştir.”
Bir de kimsenin bilmediğini zannettiğiniz ama herkesin bildiği geçmişinize bir atıf paylaşalım:
“İngiliz emperyalistleri Kıbrıs Rumlarının sömürgeciliğe karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesini ezmek için uzun süre Kıbrıs’taki Türk azınlığını kullanmışlardır. Kıbrıs Rumlarının sömürgeci İngiliz polis teşkilatına girmeyi boykot ettikleri yıllarda, polis kuvvetleri Türklerden oluşmuştur.”
Perinçek’in bu söyledikleri Che Guevara’nın 1964 yılında Birleşmiş Milletler kürsüsünden yaptığı efsanevi konuşmada Kıbrıs hakkında söyledikleri ile örtüşmekteydi.
Dünya anti-emperyalistlerinin ve solunun Kıbrıs hakkında söyledikleri ile örtüşmekteydi…
Uluslararası ve milli gerçekler ile örtüşmekteydi…
Perinçek ve ekibi Kıbrıs hakkındaki bu görüşlerini 90’lı yılların başlarına kadar korudu.
Herkese bu kitabı ve o dönemki Aydınlık yazılarını ve TİİKP bildirilerini bir yerlerden bulup incelemesini tavsiye ederim.
(8 Şubat 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)