Maskeler düşerken

Şener Levent – Ak koyun ile kara koyunu mu merak ediyordunuz?

Safları mı?

Belli oldu işte…

Bu eylem maskeleri düşürdü ve gerçek yüzler ortaya çıktı…

Meclis koltuğu peşinde olanlarla olmayanlar…

Seçim ve oy hesabı yapanlarla yapmayanlar…

Artık bizim yakamıza da sarılan Türkiye’deki faşist rejime karşı direnenler ve direnmeyenler…

Sadece kendi çıkarları peşinde koşanlarla yurdunun ve toplumunun çıkarları için koşanlar…

Toplumsal kurtuluş için bedel ödemeyi göze alanlarla kendini asla riske atmayanlar…

Birbirinden ayrıldı… Maskeler düştü…

Bu eylemde “Bu Memleket Bizim Platformu” yoktu…

“Sendikal Platform” yoktu…

CTP ve ona bağlı sendika ile örgütler yoktu…

TDP yoktu…

Hıyanet ve delalet dedikleri budur işte!

Tanı bunları!

En çok sesimizi yükseltmemiz gereken bir zamanda susanlardan medet umma!

İstanbul Sözleşmesi’nden de çekilerek kadını köleleştirme peşinde olan bir düzenin yalakaları ile senin yürüyeceğin hiçbir yol yok!

Bu meydana bakarak kaç kişi kaldık diye sorma bana…

Korkak ve yalaka binlerle olmaktansa, mert ve cesur beşyüz yurtseverle birlikte olmayı yeğlerim…

Değil beşyüz, tek kişi kalsan da korkma!

Sensin delecek olan bu karanlığı…

Unutma!

Selam olsun, yeryüzü aşkın yüzü olsun diye vuruşanlara!

***

Evet doğru adres bu…

Citroen ışıkları falan değil…

Valilik…

Burada bir elçi değil, bir vali oturuyor…

Karşısında eski, Rumdan kalan bir sigara fabrikası…

Kukla bir meclis…

Mecliste kuklalar oturuyor… İşgalcinin kuklaları…

Zaten yurtsever olsalar, o meclise hiç girmezlerdi…

Seçimler de, meclis de, hepsi buradaki işgali örtmek için…

Eğer işgalciye haddini bildirmek için o meclise girselerdi amenna!

Bugüne kadar hiç kimse o kürsüye çıkıp da “işgale son” demedi…

Hiç kimse o yemini okumayı reddetmedi…

Dışarıda yurttaşları yobazlar tarafından linç edilirken bile dışarı çıkmadı ve bu hayalet devlet için yemin etti…

Sigara fabrikası bile onlar kadar zararlı değildi…

“Lucky Dream” sigaraları üretilirdi orda…

“Tatlı hayal”…

Şimdi hayal meyal da kalmadı…

Herşey bir kabus oldu…

Oy hesabı yapıyorlar…

İşgalcinin şerrine uğramamak için çırpınıyorlar…

İşgalcinin ne kadar gözüne girerlerse, seçilme şanslarının o kadar arttığını düşünüyorlar…

Tanı bunları kardeş…

Tanı!

Partilerinin peşinden körü körüne sürüklenenler senin düşmanın değil, ama yoldaşın da değil…

Aynı yolu yürüyemezler seninle…

Partileri işgal rejiminin esiriyse, onlar da partilerinin esiri…

Her yerde küçük çıkar hesapları…

İş…

Kredi…

Arsa…

Terfi…

Bu kaygılardan kurtulmayanlarla faşizme karşı omuz omuza da olmaz!

Muhalefet sözü bile onlara yakışmaz!

Neye muhalefet?

Kime?

Kuklalarla mı?

Hep birlikte Tatar’ı ve tayfasını mı döveceğiz?

Onların yerine bu eyleme katılma cesaretini bile gösteremeyen diğer kuklaları oturtmak için mi?

Hep böyle yapmadık mı yıllarca?

Ne anladık?

Bir kukla gitti, başka bir kukla geldi…

Ciğerci Ahmet’in dediği gibi:

“Fasulyenin yahnisi, gitti geldi aynisi”…

Hangisinden hayır gördük ki?

Her gelen vatandaş yaptı…

Her gelen arazi dağıttı…

Her gelen ahbabını işe aldı…

Her gelen yedi yuttu…

Her gelen Ankara’ya kafa salladı…

***

Bu eylem bir dönüm noktası olmalı hayatımızda…

Maskeler düştü…

Gerçek yüzleri göründü…

Bakın bakalım şimdi…

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek en başta kadınları şiddetin kucağına atan ve erkek-kadın eşitliğini kabullenmeyen faşist Erdoğan rejimini hangisi kınayacak?

Ankara’ya dur demeyenleri sen de reddet!

Maskeleri düşenleri gör!

Maskelerini indirenleri alkışla…

Kurtulmak istiyorsan onlara katıl!

Onlarla birleştir sesini!

Sen, sana diz çöktürmek isteyen faşistin hakkından gelirsin!

Korunursan muhalefet taklidi yapanlardan korun!

Sırtından hançerlenmemeye bak!

(22 Mart 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author