Esaret zincirlerini koparınca

Şener Levent – Bu işgal düzeninde koltuk ve makam esaret demektir.

Kulluk vardır çünkü burada…

Ankara’ya kulluk…

Basiretli ise de basireti bağlanır o koltuğa oturan adamın…

Bir işe yarayacaksa da işe yaramaz olur…

Kazandığı resmi kimlik köleleştirir onu…

Sınırları belirlenmiş bir çerçevenin içine sokar…

O çerçeve buraya hükmeden işgalcinin çizdiği bir çerçevedir…

Koltuk sahibi bu çerçevenin dışına çıkamaz…

Çıkamadığına da çok tanık olduk zaten…

Nice siyasetçiler gördük…

O mübarek koltuğa oturmadan önce aslan gibiydiler…

Oturduktan sonra kuzuya dönüştüler…

Kimisi de koyun…

Kimisi de tilki oldu…

Akrep olanları bile gördük…

***

Seçimi kaybettiği gece “45 yıllık siyasi hayatıma son veriyorum” diyen Mustafa Akıncı, siteminden ve topluma kırgınlığından söylemişti bunu herhalde…

Yanlıştı…

Sanırım o da anladı sonradan…

Şimdi konuşuyor…

Doğru şeyler söylüyor…

Ciddi uyarılar yapıyor…

Ancak “cumhurbaşkanı” olarak anılmıyor artık, “4. cumhurbaşkanı” olarak anılıyor…

Şimdi söylediklerini o makamda otururken söylemeliydi…

Asıl o zaman etkili olurdu…

Ama gördüğünüz gibi, o da esaret zincirlerini ancak o makamdan gittikten sonra kırdı…

Özgürleşti…

Artık o çerçevenin dışına çıkabiliyor…

Rahatça konuşuyor ve fikrini söylüyor…

Meclisteki aciz muhalefetin söyleyemediklerini söylüyor…

Onun için seçimi kaybetti diye üzülenler üzülmesinler artık…

Akıncı bir koltuk kaybetti…

Toplum bir adam kazandı…

***

Katıldığı ekran yayınlarında özellikle ilhaka vurgu yapan ve bu konudaki endişelerini dile getiren Akıncı dün de şöyle dedi:

“Adı konmamış bir vilayetleştirme politikası var ve konjonktür uygun olduğunda adı konmuış ilhak gerçekleştirilecek”…

Akıncı’nın bu uyarısı ciddiye alınmalı…

Beş yıl bu toplumun en yüksek makamında oturdu…

Bizden iyi tanımış olmalı Ankara’dakileri…

Ancak dediğim gibi, keşke bu uyarıyı sarayda iken yapsaydı…

Ankara ilhak histerisine yeni kapılmış değil…

Yeni bir şey değil yani bu…

Akıncı o zaman da söyleyebilirdi bunu…

Kıyamet kopardı belki…

Kopacaksa kopsundu…

Ne yazık sarayda iken hiç söylememesi gereken başka bir şey söyledi…

“Türkiye sığınacağımız tek liman” dedi…

Bu da onu hazmedemeyenler tarafından sık sık hatırlatılıyor kendisine şimdi…

Hatırlatanlar da keşke çuvaldızı önce kendilerine, iğneyi de sonra başkalarına batırsalardı…

Onlar Akıncı’nın söyleyebildiklerini bile hala söyleyebilmiş değil…

***

Başka ne diyor Akıncı?

-Türkiye’de demokrasi yok! Tek adam rejimi var!

Diktatörlük var yani…

Tek adam dediği kim?

Tayyip Erdoğan!

İlk kez direkt olarak Erdoğan’ı karşısına alıyor…

Ve bu da esaret zincirini kırdığının başka bir kanıtı…

Sarayda iken hiç eleştirmedi Türkiye’deki rejimi…

Erdoğan’a tek laf etmedi…

Ayrıca Türkiye’nin Kıbrıs’ta hep çözümden yana olduğunu söyleyip durdu ve yalnız Rum tarafını çözümsüzlükle suçladı…

Ama bakın…

Türkiye iki devlet istiyor adada…

Çözümden yana olmak bu mu?

İki devlet meselesi de ilhak gibi yeni bir şey değil…

Akıncı döneminde yoktu diyemezsiniz…

Bu da hep vardı…

Açıkça seslendirmeseler bile, gönüllerinde yatan bir aslan da buydu…

İlhaka giden yolda şimdi bu da öne çıktı…

“İlhak için bir referandum yapılırsa, sonucun ne olacağı belli” diyor Akıncı bir de…

Evet belli…

Biz kaybedeceğiz…

Onlar kazanacaklar!

Bunu bilebilmek için kahin olmak gerekmez…

Kıbrıs eşeği bile anlayıp başka türlü anırmaya başladı…

Siz hala anlamadınız mı?

(7 Nisan 2021 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author