Kıbrıs’tan dünyaya! İşgalin gerçek adı: Yasadışı yerleşimciler

05.07.2021Kıbrıslılar Birliği Türkçe, Yunanca ve İngilizce bir bildiri yayınladı. Dünyaya Kıbrıs’taki işgal sorununu anlatan bildiri, Kıbrıslılar Birliği’nin üyesi olduğu “Halkların Uluslararası Mücadele Birliği (ILPS)”, “Devrimci Parti ve Örgütlerin Enternasyonal Koordinasyonu (ICOR) ve “Savaşa Hayır – NATO’ya Hayır ağı” ve bu kuruluşların tüm üyeleri ile birlikte, birliğin üye olmadığı tüm büyük sosyalist ve ilerici kardeş çatı örgütlere ve dünyanın dört bir yanından ikiyüzden fazla ilerici örgüte gönderildi.

“İşgalin gerçek adı: Yasadışı yerleşimciler” başlıklı bildiri şöyle:

“Kıbrıslılar ve Filistinliler terörist işgalci ikizler Türkiye ve İsrail’e karşı birlikte!” Bu, Kıbrıslılar Birliği’nin Lefkoşa sokaklarındaki afişlerinde yazıyor. İki komşu halk, aynı söylemi, aynı yalanları, aynı stratejiyi kullanan işgalcilere karşı ulusal kurtuluş mücadelesi veriyor.

Statüko emperyalistlerin desteklediği imkansız “çözümler” ile garanti altına alınırken, bu iki işgalci Kıbrıs ve Filistin’i istila etmeye devam ediyor. Sahte müzakereler ve Birleşmiş Milletler destekli planlar, Türkiye ve İsrail’in insanlık suçlarına yardım ve yataklık ediyor.

Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’ı işgal etmesinin ardından, Türkiye tarafından tüm Kıbrıslılar zorunlu olarak yerinden edildi. Adanın kuzey bölgelerinde yaşayan Rumca konuşan Kıbrıslılar güney bölgelerine, güney bölgelerinde yaşayan Türkçe konuşan Kıbrıslılar ise adanın işgal altındaki kuzey bölgelerine taşınmak zorunda kaldılar. Rumca konuşanların üçte birini ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların yarısından fazlasını oluşturan tahmini toplam 215.000 Kıbrıslı yerinden edildi.

Zorunlu yerinden etmeye eş zamanlı olarak Türkiye, adanın demografik yapısını değiştirmek amacıyla nüfusunu Anadolu’dan adanın işgal altındaki bölgelerine aktarmaya başladı. Türk yerleşimciler, Rumca konuşan Kıbrıslıların konutlarına, arazilerine ve diğer mülklerine el koydular.

1974’ten bu yana Türkiye, işgal altındaki topraklarda mahsur kalan Türkçe konuşan Kıbrıslılara karşı da yasadışı Türk yerleşimcileri sosyal, kültürel ve ekonomik baskı aracı olarak kullanmaktadır. Sol siyasi lider Raif Denktaş ve gazeteci Kutlu Adalı gibi bu kansız soykırıma karşı savaşan Kıbrıslılar, Türkiye tarafından öldürülmüştür. Yasadışı Türk yerleşimcilerin adaya nakledilmesinin devamı, Türkçe konuşan Kıbrıslıları adadan göç etmeye zorlamaktadır. Bugün, Türkçe konuşan Kıbrıslı diaspora nüfusu, hala adada yaşamayı başaran nüfusun üç katıdır. Ayrıca, neredeyse yarım asırdır devam eden bu kolonizasyon nedeniyle Türkiye, sözde Kuzey Kıbrıs kukla rejiminin siyasi temsiliyeti ve Birleşmiş Milletler’in “Kıbrıs görüşmeleri”nde temsiliyeti bulunan sözde “Kıbrıslı Türk liderliği”nin üzerinde tam kontrole sahiptir.

Sömürgeleştirme politikaları uluslararası hukukun ihlalidir. Cenevre Sözleşmesi, işgalci bir gücün sivil nüfusunun işgal ettiği bölgeye transferini yasaklamaktadır. “İşgalci Güç, işgal ettiği topraklara sivil nüfusunun bir kısmını süremez veya nakledemez” hükmünü vermektedir. Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin 1998 Roma Statüsü’ne göre, “İşgal Gücü tarafından işgal ettiği topraklara doğrudan veya dolaylı olarak sivil nüfusun bir kısmını nakletmek” bir “savaş suçu” ve “nüfusun tehciri veya zorla nakli” ise “insanlığa karşı suç”tur. Uluslararası hukuka göre Türkiye ve İsrail aynı suçları işlemektedir. Şubat 2021’de Uluslararası Ceza Mahkemesi nihayet Filistin’deki savaş suçlarını soruşturabileceğine karar verdi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Kıbrıs’taki savaş suçlarının soruşturulmasına ilişkin kararının da yakında çıkması beklenmektedir.

Dünyanın anti-emperyalistleri, kolonizasyon planlarının başarılı olması için Türkiye ve İsrail’in şimdi ihtiyacı olan şeyin zaman olduğunu anlamalılar. Bu nedenle statükoyu bir gün daha garanti eden her şeye karşı durmalıyız. Buna, bu iki ırkçı işgal rejiminin etnik temizliklerine devam etmeleri için desteklediklerini iddia ettikleri sözde “barış planları” da dahildir. İşgalin gerçek adından uzaklaşmak hepimizi mutlak yıkıma götürecektir.

Kıbrıs ve Filistin’de tanık olduğumuz şey bölünme değil işgal ve istiladır. Dünyanın ilerici cepheleri de bu gerçekleri göz önünde bulundurarak “özgür Kıbrıs” ve “özgür Filistin” sloganlarına ve davalarına her zaman sadık kalmalıdır. “İsrail” ve “Kıbrıs’ın kuzeyindeki kukla Türkiye rejimi”nin işgal bayraklarının birbirine ilham verdiği gibi, Kıbrıslıların ve Filistinlilerin kurtuluş mücadeleleri de birbirine güç katmaya devam edecektir!

Tek ve tam bağımsız Kıbrıs ve Filistin için savaşan tüm halklara selam olsun!

Yaşasın enternasyonal dayanışma!

Kıbrıslılar Birliği

2 Temmuz 2021

About the author