Ya Kıbrıs Cumhuriyeti, ya Türkiye Cumhuriyeti!

Aziz Şah – İşgal bölgesinde Kıbrıslıların suratına haykırdığımız bir şiarımız var: YA KIBRIS CUMHURİYETİ, YA TÜRKİYE CUMHURİYETİ!

Pek sevdiğim tabirle: Bir göt iki iskemleye oturamaz.

Anadili Türkçe olan Kıbrıslılar bir götle üç-dört iskemleye aynı anda oturabileceklerini zannediyorlar hâlâ!

Götünüzün bir kısmını Kıbrıs Cumhuriyeti’ne, bir kısmını ganimet Rum arazisi üstündeki KKTC’ye, bir kısmını ‘İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyon’a, bir kısmını ‘ikinci vatanımdır’ dediğiniz Ankara’ya, bir kısmını Kraliçe’nin taburesine, bir kısmını da Brüksel barlarında bir iskemleye oturtamazsınız!

Göt bir ve tektir. Bu kadar açgözlü olanın götü açıkta kalır…

Bir yabancı olsaydım, her bir iskemleyi sizin sırtınızda kırardım, sevgili cemaatim! Ama işte sizin bu açgözlülüğünüz yüzünden, gençliğin götü açıkta kaldı. Esas iskemleyi kurtarmaya çalışıyoruz ki götümüz oturak görsün…

Bizim bir tek iskemlemiz var: Dr. Fazıl Küçük’ün kalkıp terk ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı muavinliği iskemlesi!

İsmet İnönü’nün ‘‘Geç otur Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı muavinliği iskemlesine, yoksa oturacak iskemle bulamayacaksınız!’’ demesine rağmen, ‘‘oturmam, oturmam’’ diye diye tutturdu Dr. Küçük…

Her zaman yaptığınız gibi sakın ola gene ‘mağdur’u oynayıp, Rumlar bizi cumhuriyetten attı diye tutturmayın. İsmet İnönü’nün Dr. Küçük’e, Küçük’ün da İnönü’ye yazdığı mektuplar ortadadır.

Türkiye’nin de olumlu oy verdiği 4 Mart 1964 tarihli BM Güvenlik Konseyi kararı ile Dr. Küçük’ün “cumhurbaşkanı muavinliği” makamını terk ettiği Kıbrıs Cumhuriyeti devleti Kıbrıs’ın tek temsilcisi sayıldı. Kıbrıs’ın üzerinde tek bir iskemle olduğu, onun da Kıbrıs Cumhuriyeti iskemlesi olduğu ilan edildi.

Ne zaman spor müsabakalarında Kıbrıs Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti karşılaşsa, Kıbrıslı Türkler bunu izlerken ne kadar mağdur olduklarını anlatırlar:

-‘‘TC Devleti Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımadığını söyler ama tanır… Mağduruz, hep mağduruz, çok mağduruz, en mağduruz, mağduruz da mağduruz…’’

Kardeşim, iradeni (götünü) dört-beş iskemleye bölüştürürsen götüne tekmeyi yersin!

Türkiye Cumhuriyeti, (Dr. Küçük-Denktaş liderliğinin terk ederek Rumlara altın tepside hediye ettiği) Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti’ni 4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy vererek Kıbrıs’ın tek resmi hükümeti olarak kabul etti.

Türkiye tanıdığı Kıbrıs devletinin topraklarını 1974’ten beridir işgal altında tutar. TC’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘tanımam’ demesi işgale örtüdür sadece.

4 Mart 1964 tarihinde 186 sayılı BM kararına oy verip Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıdığını dünyaya ilan ettikten 5 gün sonra İsmet Paşa, Doktor Küçük’e mektup yazarak Kıbrıs Cumhuriyeti yaşıyor, terk ettiğiniz makamlara geri dönün yoksa Rumlar devlete tek başlarına sahip çıkacak ve meşru sahibi durumuna gelecekler diyor:

“…(Kıbrıslı)Türkler, Kıbrıs devlet teşkilatındaki görevlerini ve yerlerini almamağa devam ederlerse Kıbrıs Rumlarının devlet işlerini tek başlarına ve Türk hak ve menfaatleri zararına yürütmeleri karşısında, tarafımızdan yapılacak itiraz ve şikayetleri cihan efkarı haklı bulmayacaktır.”

İsmet Paşa’nın Doktor Küçük’e söylediği şudur: Gidip oturmazsanız Kıbrıs Cumhuriyeti ‘iskemle’sine, götünüz açıkta kalacak!

Doktor Küçük, İsmet Paşa’yı dinlemez ve kendi iskemleciğini çeker Halkın Sesi gazetesinin önüne ve Sarayönü’nden gelene geçene kahve ısmarlar. Buna biz, ‘Sarayönü siyaseti’ diyoruz.

New York’ta BM Genel Kurulu’nda değil, Sarayönü’nde iskemlecikte oturmayı tercih etmektir bu… 

Şimdi bu yazıyı okuyan bazıları, yazı boyunca sadece ‘göt’ kelimesine odaklandı. Bu yüzden yazıda ne demek istendiğini anlamadı.

Bizim burada göte göt, işgale işgal, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne de Kıbrıs Cumhuriyeti derler, Sayın Yargıç!

Ne mağdur edebiyatıyla ne Sarayönü siyasetiyle bir yere varılır! Türkiye alacağını aldı, siz umurunda değilsiniz. AB alacağını aldı, siz umurunda değilsiniz. İngiliz alacağını aldı, size da ‘God save the Queen’ demek kaldı!

Ama bu memleketin eski kuşaklarının hataları ve ihanetleri yüzünden göç eden gençler bizim umurumuzdadır!

(28 Haziran 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author