Ayhan Hikmet’in uğruna öldüğü bayrak

Aziz Şah – Tamı tamına Ayhan Hikmet’in öldürüldüğü yaştayım…

Fazıl Önder’in öldürüldüğü yaştan üç yaş büyüğüm.

Ayhan yatağında, Ahmet arabasında, Fazıl çarşının ortasında, Yahya da yatağında, Derviş pusu içinde pusuda, Kutlu mahallesinde öldürüldü…

***

Özker Yaşın ‘‘Ayhan Hikmet’e ağıt’’ta şöyle diyordu:

Bağırma kadınım çığlığın

Korkutur çocuklarını anlamazlar.

Ölüler ses duymaz

Bağırma!

*

Gözlerinde ne umut, ne sevinç, ne kin,

Gözleri görmez ki…

Bir donuk parıltıyla bakar

Zorla bıraktığı dünyaya.

*

İşte gün ışıdı ışıyacak

Sabah otuz yıldır bildiğin.

Ama sen yoksun şimdi

Yatakta bir ölü var.

***

Ayhan’ı yatağında eşinin yanında uyurken öldüren katilin oğlunu gördüm televizyonda. Ekranda konuşuyordu ‘toplum adına’, Ayhan’ı yatağında uyurken öldüren kahramanın oğlu, ‘iki devletli çözüm’ü anlatıyordu:

‘Rumlar’, diyordu, ‘paylaşmak istemez’.

‘Biz de’, diyordu, ‘paylaşmak istemeyiz’.

‘O yüzden’, diyordu Ayhan Hikmet’in katilinin oğlu, ‘tek çözüm iki ayrı devlet’.

Ne kadar açık sözlü!

İşgal ettiği Rum mallarını Rumla ‘paylaşmak’ istemediğini sırıtarak söylüyor, kurultay yapmaktan aciz partinin neferi.

Bunların hepsinde ‘yüz kasları’nı kontrol etme sorunu var: Yüzsüzlük meselesi.

Meseleleri mesele etmezseniz mesele olmaz, demişti bir Türk büyüğü. Bunlar da yüzsüzlüklerini mesele etmeden sırıtıyorlar…

Ayhan’ın katilinin oğlu olduğu için bugün oturduğu koltukta oturan adam, ‘‘Ayhan Hikmet gibi bir gün öleceğinize her gün ölün’’ diyor…

Mantık bu:

-Rumun malını Rumla paylaşmak istemiyoruz, Rum da karşılığında bizimle Cumhuriyet’i paylaşmak istemiyor.

Burada mesele bunu Ayhan’ın katilinin oğlunun söylemesi değil. Mesele Ayhan’ın katilinin oğlunun söylediklerini kendine ‘Kıbrıs Türk solu’ diyenlerin papağan gibi tekrar etmesi…

Altmış yıl geçmiş Ayhan’ın öldürülmesinin üzerinden, ama Ayhan’ın yatağında uyurken öldürüldüğü gece gibi her gecemiz…

İki bayrak vardı o gün de, bugün de iki bayrak var:

Kimsenin uğruna ölmek istemediği Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağı…

Uğruna bir elin parmakları kadar az olan aydınlarımızı öldürdükleri Türkiye Cumhuriyeti bayrağı…

Uğruna kimsenin ölmek istemediği bayrak için öldü Ayhan, Ahmet ve Derviş…

Türkiye bayrağı için öldürdü onları öldürenler…

Altmış yıl geçmiş aradan…

Ben Ayhan’ın öldürüldüğü yaştayım.

Değişen bir şey yok: İki bayrak var gene!

Olimpiyatlarda, Akdeniz ve Balkan Oyunlarında, Türkiye’de yapılan şampiyonalarda iki bayrak çekiliyor göndere: Kıbrıs ve Türkiye bayrakları…

Aradan geçen altmış senede ‘devlet’ kurmak için yürüttüğü ayrılıkçı politika sonucunda bayraksız kaldı Kıbrıslı Türkler.

***

İstanbul’da 6-7 Eylül pogromu yeni olmuştu; Türkiye’de futbolun ‘Ordinaryus’u Lefter Küçükandonyadis’in evi bile saldırıya uğramıştı ‘‘Kıbrıs Türktür Türk kalacak’’ diye…

Lefter şöyle anlatıyordu: ‘‘15 gün önce gol attığımda omuzlardaydım. O gün ise kayalar ve boya tenekeleri ile karşılaştım. En kötüsü harçlık verdiğim çocuklar evime saldırdı. Kızlarım küçüktü, onları öldürmeye kalktılar’’…

Herşey 6-7 Eylül 1955’ten bir ay sonra Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs Futbol Federasyonu’nu terk edip Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nu kurmasıyla başladı. Herşeyden ‘iki tane’ olacak dendi: İki futbol federasyonu, ayrı belediye, Türk sendikası…

Herşeyden ‘iki tane’ olsun diye Yahya’yı da Ayhan gibi yatağında öldürdünüz. Yahya’nın ölüm ilanı ile sendikadan istifa ilanı yan yana yayınlandı.

Yahya’nın ölüm ilanıdır bugün Kıbrıslı Türklerin olimpiyatlarda bayraksız kalmasının nedeni…

Sağcımız ‘iki devlet’ istediğini söyler…

Solcumuz ‘iki bölgeli iki toplumlu federasyon’ istediğini söyler…

1955’te Kıbrıs Futbol Federasyonu’nu bölüp ‘iki federasyon’ isteyen kafadır solun ve sağın kafası.

İkisinin birbirinden farkı yoktur. Herşeyden ‘iki tane’ ayrı ayrı isteyen etnik bencilliktir bu. Sonucu ise bayraksız/kimliksiz kalmak, dünyadan izole bir yaşamdır.

Ayhan’ın katilinin oğlu ne diyorsa, siz de onu diyorsunuz…

(2 Temmuz 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author