Aziz Şah – 08/02/2024
Bir Kıbrıslı Türkün en iyi yaptığı iş nedir?
-Kınama mektubu yazmak!
BM Genel Sekreteri’ne, BM Özel Temsilcisi’ne, BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi’ne, AB yetkililerine, UEFA’ya, FIFA’ya, Dünya Sağlık Örgütü’ne…
Covid salgını sırasında, “Bizim vakalarımızı da sayın, istatistiklerden bizi dışlamayın” diye bir mektup göndererek Dünya Sağlık Örgütü’ne KKTC’yi üye yapmasını talep etmişlerdi.
Her yere mektup yazmayı başardık… Tek bir yer hariç: Türkiye!
BM’ye ve AB’ye sık sık mektup gönderen sendikalar ve partiler birkaç sene önce Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na mektup gönderme girişiminde bulundu. O gün ben de oradaydım…
Polis yolu kesti her zamanki gibi, mektubu Valiliğin kapısındaki Mehmetçiğe vermek nasip olmadı.
Ankara’daki Genelkurmay’a bağlı olan polis gücünü geçip TC Devleti’ne iletilmek üzere yazılan mektubu Valiliğe vermek mümkün değildir.
Bir Mersin Gümrüğü, bir de Sömürge Valiliği’nin kapısı geçilmezdir…
Mersin Gümrüğü’nden Elye badadezi, Mesarya enginarı ve Omorfo portakalı geçemez…
Mersin Gümrük memuru müsaade etmez.
TC Sömürge Valiliği’nin kapısının önünden de Kıbrıslı sendikacılar geçemez. KKTC polis teşkilatı müsaade etmez. Hemen yola barikat kurulur, düşmana geçit verilmez…
Bir Kıbrıslı Türk, BM Genel Sekreteri’ne mektup göndermek istediğinde “mavi bereli” Conilere verir mektubu.
Aynı Kıbrıslı Türk, TC Devleti’ne iletilmek üzere Mehmetçiğe mektup vermek istediğinde polis barikatını geçemez.
Şimdi bunlar nereden geldi aklıma?
Galiba Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu gene mektup yazdı UEFA ve FIFA’ya “KKTC’yi tanıyın” diye. Çünkü Kıbrıs Futbol Federasyonu karşı açıklama yapmış…
UEFA ve FIFA başkanları ile Hasan Sertoğlu mektup arkadaşı oldu, ama TC’ye mektup gönderemiyoruz!
Demek ki bir Kıbrıslı Türk, TC Devleti hariç her yere kınama mektubu gönderebilir.
***
Kıbrıs’ın Türkiye’de “milli mesele” haline getirilmesi için TC Özel Harp Dairesi’nin 6-7 Eylül 1955’te İstanbul’da Rumlara karşı uyguladığı terörden iki ay sonra 30 Ekim 1955’te Kıbrıs Futbol Federasyonu’nu terk etti Kıbrıslı Türkler.
1955’te Kıbrıs Futbol Federasyonu terk edilerek etnik ayrılıkçı temelde Kıbrıs Türk Spor Teşkilatı kuruldu.
İnsanlığın spor tarihinde böyle etnik ayrılıkçı-bölücü bir örnek zor bulunur…
1955’te Kıbrıs Futbol Federasyonu’nu terk ettik, 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu ama gene geri dönmedik!
1964’te de Cumhuriyet’i terk ettik “ayrı bir etnik kabile devleti” kurmak için…
1968’de müzakereler Denktaş-Klerides arasında başlayınca 1971’de Kıbrıs Futbol Federasyonu’na dönmemizi bir daha teklif ettiler, bir daha reddettik. Çünkü amaç top oynamak değildi…
Sonra 1974 oldu. Kıbrıs Türk Federe Devleti olarak FIFA bize 1976 yılında uluslararası müsabaka yapabilmemiz için “özel maç yapma izni” verdi.
Biz ne yaptık? KKTC’yi kurarak FIFA’nın verdiği izni iptal ettirdik…
Kıbrıslı Türk sporcuların topu iki defa dünyanın dışına kaçtı: 1955 ve 1983’te!
İkisini de bile isteye etnik ayrılıkçı-bölücü Kıbrıs Türk liderliği yaptı.
Futbolu ve diğer spor dallarını Kıbrıs’ı bölmek ve bölünmüşlüğü resmileştirmek için etnik ayrılıkçı bir aparat olarak görüyoruz.
Bir ülkede bir tane futbol federasyonu olur.
Bir ülkede bir tane barolar birliği, bir tane tabipler birliği, bir tane eczacılar birliği olur. Bu tür yapılar her ülkede “üniter”dir.
Her ülkede her bir etnik-dinsel grup kendi ayrı spor federasyonunu kurmaya kalkarsa ne olur?
Çerkezler Türkiye’de, Bretonyalılar Fransa’da, Meksikalılar ABD’de, Berberiler Cezayir’de, Kıptiler Mısır’da, 18 etnik-dinsel cemaat Lübnan’da…
Dünyaya etnik ayrılıkçı Kıbrıslı Türk milliyetçiliği gözüyle bakmayı bırakın artık. Konunun “Kıbrıs sorunu” ile alakası yok!
Avrupa’da ve dünyada onlarca etnik gruptan oluşan ülkeler var. Kıbrıslı Türklerin ayrılıkçılığına müsamaha gösterilmesi etnik kabileciliğin kışkırtılması anlamına gelir.
Konu Kıbrıslı Türklerle ilgili değil. “Etnik kabileci ayrılıkçılara” Türkiye dahil dünyada hiçbir devlet müsamaha göstermez…
(8 Şubat 2024 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)