DİKO’ya Türkiye’ye giriş yasak, AKEL’e serbest

Aziz Şah – Ne zaman bir Kıbrıslı, uluslararası bir müsabakada Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağını göndere çekse, işgal bölgesinde yaşayan ahali koro olarak başlar: Mağduruz, hep mağduruz, çok mağduruz, en mağduruz, mağduruz da mağduruz…

Kıbrıs Türk Liderliği 1878’den itibaren, ‘‘Kıbrıslı Türkler, Osmanlı’dan Britanya’ya devredilmiş bir emanettir ve istikbalinden İngiltere sorumludur’’ diyerek Kıbrıslı Türk toplumunu ‘emanet eşya’ olarak tanımladı. Sonra da bir asırdır ‘özneleşmek’ten bahsederler…

Kıbrıs Türk liderliği yalnızca kendi toplumuna değil, Rumlara da, Kıbrıs’a da ‘mal’ muamelesi çekti: Ya Kıbrıs’ı Türkiye’ye verin dedi, olmazsa bölün; o da olmazsa, Batı Trakya Türklerini Kıbrıs’a taşıyın, Rumları da Batı Trakya’ya gönderin diyerek Kıbrıs’a ve Kıbrıslıya hep ‘emanet eşya’ muamelesi çektiler.

Rumlar ‘biz eşya değil, kendi kaderini tayin eden halkız’ dedikleri için bugün uluslararası müsabakalarda bayrağımızı göndere çeker. Kıbrıslıtürkler ise mağduriyet şarkısı söyler…

Gene bir Kıbrıslı kardeşimiz uluslararası bir müsabakada başarı elde etmiş, kürsüye çıkmış, bayrağımızı göndere çektirmiş. Bizim ahali gene başladı ‘mağduruz’ şarkısına! Hem de kürsüyü bir Türk ve bir Yunanlı ile paylaşmış. Yani madalya töreninde bir Kıbrıs bayrağı, bir Türk bayrağı, bir de Yunan bayrağı var… Tam bizim ahalinin arabeskine uygun: Çifte mağduriyet, Türk ve Kıbrıs bayrakları yan yana…

İkinci gelerek Kıbrıs bayrağını Türk ve Yunan bayrakları ile birlikte (Şubat ayında) Türkiye’de düzenlenen Pan-Avrupa Dövüş Sanatları Şampiyonası’nda göndere çektiren 15 yaşındaki Hara Konstantinou, toplumumuza Kıbrıs Cumhuriyeti’ni terk edip ‘ayrı devlet’ kurmaya kalkarak neler kaybettiğini hatırlattı. Hara şimdi Malezya’daki Dünya Şampiyonası’nda… Döv onları Hara!

1878’de Osmanlı’nın İngiliz’e sizi ‘emanet bıraktığı’nı zannettiğiniz yerdesiniz hâlâ!

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin işgal altındaki toprakları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarıdır. Bunu kabul edip ganimetten feragat ettiğinizde başlar cumhuriyetteki esas yurttaşlık ve ortaklık mücadelesi. Tabii, siz bunu anlayana kadar Kıbrıslı bir ‘toplum’ kalırsa işgal bölgesinde…

Ne zaman işgal bölgesinde yaşayan bir Kıbrıslının TC devletinin sömürgeci uygulamalarından dolayı Türkiye’ye girişi ve transit geçişi yasaklansa aynı koro gene başlar: Mağduruz, hep mağduruz, çok mağduruz, en mağduruz, mağduruz da mağduruz…

‘‘Türkiye’ye girişi yasak Kıbrıslı’’ duydunuz mu çoook düşük ihtimalle Rumdur. Yasaklar ‘emanet’ Kıbrıslıtürklere uygulanır. İstisna örneklerden birini bu sene yaşadık: Nisan ayında Fener Rum Patrikhanesi’nde yapılacak ayine davet edilen DİKO Meclis Grup Sözcüsü Panikos Leonidu’ya TC Devleti giriş vizesi vermedi.

Tuhaf olan Leonidu’ya vize verilmemesi değildir, AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu’nun ülkesini işgal eden TC Devleti’nin Dışişleri Bakanı’nın evinde misafir edilmesidir tuhaf olan! DİKO’lu siyasetçinin ve Türkiye’ye işgalci diyen Kıbrıslıtürklerin Türkiye’ye girememesi gayet normaldir; anormal olan Kıbrıslıları en çok aşağılayan Türk siyasetçilerden Çavuşoğlu’nun AKEL Genel Sekreteri’ni evinde ağırlayacak kadar yakınlık göstermesidir.

Mesele Türkiye’ye giremeyen Kıbrıslılar değildir, girebilen Kıbrıslılardır. Çünkü sömürgeci TC, Kıbrıslılar AB pasaportu ile gitsin ya da gitmesin kafasına göre ‘iyi-kötü-çirkin’ diye işgal ettiği ülkenin vatandaşlarını kategorize ediyor, ak-kara-guzguni listeler ile…

Lahey’de Türkiye aleyhinde Kıbrıs’a yerleşimci nüfus taşımaktan savaş suçu davası dosyalandı… Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde Türkiye’nin Kıbrıs’a taşıdığı yerleşimci nüfustan dolayı hakkında açılan davanın tarafı DİKO’nun Avrupa Parlamentosu milletvekili Kostas Mavridis’tir; bu yüzden DİKO Meclis Grup Sözcüsü Panikos Leonidu’nun Fener Rum Patrikhanesi’nde ayine katılmasına müsaade edilmemesi gayet doğaldır!

Burada sorulması gereken; DİKO’lular Lahey’deki savaş suçu davasının karşılığında Türkiye’ye giremezken, AKEL neyin karşılığı Çavuşoğlu’nun evinde çay içme ‘şeref’ine erişti?

(6 Ağustos 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author