İşgalcinin yüzüne konuşun, arkasından fısıldaşmayın!

Aziz Şah – 27 Eylül’de -1 ay önce- Külliye inşaatına karşı eylem yapıldığı sırada Askeri Mahkeme’deydim. Andreas Soutzi’nin (Soudjis) mahkemesinde…

Çektiği beş adet fotoğraf yüzünden 1 ay 1 hafta rehin tutulan Andreas. Rehin tutulduğu süre boyunca sol örgüt ve partilerin kafasını kuma gömüp yalnız bıraktığı Andreas. 1974’te 10 yaşında savaşta mülteci olarak köyünü terk eden Andreas. Askeri Mahkeme’de aldığı mahkumiyetten sonra kuzeye geçişi yasaklanan Andreas.

Saçmalık bitmez bu coğrafyada: Askeri Bölge fotoğrafı çekmiş diye 1 ay 1 hafta hapis yatan Andreas’ın mahkemesi sırasında Kermiya’da Askeri Bölge’de eylem vardı!

Andreas’ın cezası okunduğu sırada Kermiya’da eylem başlamıştı, selfieler çekiliyor, pozlar veriliyordu…

Sonra teller aşıldı, alana girildi. Kimseye de Askeri Bölge’yi ihlalden dava getirilmedi. Andreas’a verilen cezanın saçmalığını göstermesi dışında Kermiya’da yapılan eylemin bir başarısı yok…

Eylemi yapanların amacı zaten Külliye yapımını engellemek değildi. Külliye yapımını engellemek isteselerdi Mısır’da Tahrir Meydanı’nda ya da İstanbul’da Gezi’de olduğu gibi bir çadır kent hazırlığı yaparlardı önceden. Alana şov için değil, çadır kurmak için girerlerdi… Askeri Rejim karşısında bunu göze alacak örgütlülük ve liderlik olsaydı zaten bu halde olmazdık!

Bir ay önce Kermiya’daki eylemi yapanların amacı belediye seçimine giderken taraftarlarını konsolide etmek ve Külliye yapımına olan tepkinin gazını almaktı… Eylem yapıldı, bir ay yatıldı, mezar taşımızın ilk betonu döküldü…

Bu bir ay boyunca önce Kızılbaş’ta ‘halk toplantısı’ yapıldı, sonra da örgütler ve siyasi partiler görüşmeye başladı. Bir ay boyunca hangi sloganların ‘yasak’ olduğunu, ‘mücadele çerçevesi’ni tartıştılar, bildiri falan yazdılar, bildirideki kelimeler ve noktalama işaretleri üzerine uzun uzun tartışmalar yürüttüler…

O sırada Kermiya’da yapıcılar türkü söylüyordu. Yapı türkü söyler gibi yapılmıyor ama bu iş biraz zor…

Sonuçta örgütler Külliye inşaatına karşı hiçbir şey yapmamak için toplantı yaptı.

19 Temmuz 2021’de sömürgeci efendimiz Recep Tayyip Erdoğan çıkmış işgal rejiminin meclisinin kürsüsüne. Size bir Külliye yapacağız, demiş…

TC sömürge rejimi karar almış bir kere! Bunu önlemek gerçekten isteniyorsa mümkün ama bedeli var. Bu bedeli ödemeyi göze alamayan partiler, Külliye’nin eninde sonunda yapılacağını biliyorlar. İşte bu yüzden 19 Temmuz 2021’de en resmi ağızdan ilan edilen Külliye projesine karşı hiçbir şey yapmamak için toplantı yapmaya başladılar.

CTP çeyrek asırdır TC sömürge idaresinin denetim-cezalandırma-disiplin mekanizmasının çarkıdır. Bunu bilmeyen herhangi bir sol örgüt temsilcisi yoktur. (Temmuz 2000 mitingi dışında) 22 senedir CTP Ankara adına kontrol ediyor eylemleri.  

Eşref Vaiz, Mete Tümerkan’a CTP tarihini anlattığı röportaj serisinde söylüyor: Tayyip Erdoğan’la Mehmet Ali Talat’ın ilk karşılaşmasında Erdoğan’ın Talat’a sorduğu ikinci hesap sendikalarımızın açtığı pankarttı:

-‘Ne paranızı ne pulunuzu’ diye bir pankart açmışsınız’’, dedi Erdoğan.

Talat cevap olarak Erdoğan’a şöyle dedi: ‘Ne paranı ne memurunu ne askerini ne paketini’ diyenler provokatörlerdi’’…

Bundan birkaç sene sonra ise Mehmet Ali Talat, Hasan Erçakıca ve Zerren Mungan’ın Ankara ile başta KTÖS olmak üzere mücadeleci sendikaların elini ayağını kırmak için yaptıkları pazarlığın ses kaydı çıktı ortaya. Gelinen aşamada bugün KTÖS’te yoga ve tango kursu yapılıyor…

CTP başardı, toplumumuz örgütsüz kaldı. CTP’nin ihanetlerini biz yazmaktan usandık, siz yaşamaktan usanmadınız. Bunları bile bile hiçbir şey yapmamak için CTP ile dipsiz toplantılar yapan örgütler de bir şey yapmak istemedikleri için toplantı yapıyorlar. Yalnız CTP değil suçlu, aynı bataklıkta bir defa yıkanılır. Çünkü bataklığa girdiniz mi, sizi dibine çeker!

Külliye inşaatı konusunda, ‘günah keçisi’ arıyorsunuz, birbirinizi suçluyorsunuz.

Ya toplantı yapmaya devam edin, ya da işgalciye defol deyin!

(2 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author