Yeşil götlü mum yandı da bitti

Aziz Şah – Külliye Kıbrıslıtürklerin mezar taşıdır, Kıbrıslının süs bitkisi bile olmayacağı işgal rejiminin yeni suretidir.

Külliye inşaatı tamamlandığında kapısına 500 metreden fazla yaklaşamayacağınız bir duvar olacak!

Üzerine 61 metrelik 4 minarenin gölgesi düşen beton bir blok olacak Külliye. Sömürgede bir Diyanet rejimi olacak Cuma hutbeleri ile yönetilen…

Erdoğan 19 Temmuz 2021’de Külliye’nin yapılacağını ilan etti. Fuat Oktay 9 Kasım 2022’de Külliye yapımına karşı çıkanlara ‘‘Karşınızda Türkiye var’’ dedi.

Gene da siz Bu Memleket Bizim Platformu’nun dediği gibi ‘‘Bizim TC Devleti ile hiçbir sorunumuz yok’’ diye açıklama yapın…

Bazılarının derdi ise hâlâ, neden 3 kişi gitmişiz Fuat Oktay habersiz Külliye şovu yaparken… Sen da geleydin 4 olurduk!

Sömürgeci bürokrat Fuat Oktay’ın koçan sahibi olarak Külliye inşaatını denetleyeceği haberini alınca, arkadaşlara haber verdim. Murat Kanatlı sosyal medyadan çağrı yapmasına rağmen 3 kişi toplandık!

Önceki hafta planlı yapılan eylemlere 5 kişi başladık, bir kişi daha katıldı 6 olduk!

Örgütler ve insanlar yeşil götlü mumla davetiye mi ister eyleme katılmak için? Eylem yaptık diye, ‘Yok siz kahraman olmak istersiniz, popülistsiniz!’ lafını da duyduk… ‘‘Hiçbir iyilik cezasız kalmaz’’ sözünün aynadaki suretisiniz…

Halihazırda bir ölü gibi hiçbir refleks vermeyen, ‘toplum’ olma niteliğini çoktan yitirmiş, bu ölünün nasıl çürüdüğünü gözlemleme imkânı verdi ‘pankart açma eylemleri’…

Ağır mı geldi size ölü olduğunuzu söylemem; doğru, ölüler fesatlık yapamaz, dirileri yaftalayamaz…

Ölüsünüz, ama kıpırdanıyorsunuz da… Ve fakat başı kesik tavuk gibi değil! Cesedin içindeki kurtçuklar hareket ediyor, sizse kendinizin hareket ettiğinizi zannediyorsunuz…

Bu sosyal deneyde çok şey gözlemledim. ‘‘Kimsenin birbirinin yüzüne bakacak yüzü kalmayacak’’ diye yazmıştım… Kimsenin birbirinin yüzüne bakamadığını zaten biliyorum. Sömürgecilik bileye bileye insanları birbirine karşı kör bıçağa çevirir! Dahası bizzat yaşıyoruz bunu, Avrupa-Afrika’ya rejim ne kadar dava açtıysa ve saldırdıysa ‘‘yüzümüze bakamayan’’ insan sayısı arttı. TC’nin Kıbrıs’taki nüfus mühendisliği yerleşimci sömürgeciliğini ne kadar yazdıysam o kadar yüz çevirdi işgalcinin esirleri!

Şener Levent’le kaç defa mahkemenin avlusunda beklediysek, Lefkeli’de oturup sandviç yediysek, ‘‘solcu partili’’ kimliğini öne çıkaran avukatlar bizi gördüklerinde sırtını döndü. Avukat kimliği ile varolan, dünyaya eleştirel bakan insanlar ise gelir selam verir, muhabbet eder.

İfade özgürlüğünden çeyrek asırdır yargılanan bir gazeteciyi gördüğünde bir ‘‘solcu/devrimci partili’’ avukat neden görmezden gelir?

İşte, ‘‘bu ölü nasıl öldü?’’ sorusunu sorgulamak için iyi bir nokta!

Külliye’nin önünde pankart tutarken mesela ‘‘devrimci arkadaşlar’’ selam vermezken, bazı insanlar pankartı görmemek için başını öteki tarafa çevirirken, Mercedes-BMW-Audi marka araçlar ‘dad diri dad diri dad’ diye boru çalarken, benim lisedeki edebiyat öğretmenimin bize her gün el sallamaktan kolları koptu… (Cemo’ya sevgiler!) Ayrıca boru çalan, el sallayan, barış işareti yapanların ezici çoğunluğu da kadındı…

Asya bebek için pankart açarken öğrendiklerimizle Külliye’ye karşı pankart açarken öğrendiklerimizi kıyaslıyorum. Ölüye otopsi yapıyorum: Kimse Asya bebeğin yaşam hakkı pankartından korkmuyordu, ama ‘Külliyeye hayır’ pankartından korkan gözleri gördük…

Asya bebek eylemleri hızla bütün memlekete yayıldı, bizden çıktı… Köylerde kendi başına pankart açtı insanlar.

Limnidi’den o tarafta, Fikret Demirağ Tepesi olan Bademliköy vardır uçurumun ucunda… Ta o uçurumdan insanlar eylem örgütlediler Asya için!

Asya bebek için sağlık hakkı pankartını 2 kişi açtık, ardından en az 200 kişi eylem yaptı memleketin dört bir tarafında…

Külliye’ye karşı 5 kişi pankart açtık, bir de Cevdet abi geldi, 6 olduk! Memleketin dört bir tarafında tıs çıkmadı…

Bu ölü nasıl ölmüştür?

(11 Kasım 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author