Karayipler’de değil, Kıbrıs adasında yerleşimci sömürgeciliği (1)

Aziz Şah – 1969’da Gillo Pontecorvo “Burn!” isimli bir film çevirdi sömürgeciliğin doğasını anlatmak için.

Portekizli yerleşimci sömürgecilerin yerli halkı ortadan kaldırmak için bulabildikleri tek yöntem adayı üzerinde yaşayan tüm canlılarla birlikte yakarak imha etmekti. “Burn!” ismi de buradan geliyor.

Filmdeki adanın adı da “Burn!”: 19’uncu yüzyılın başında hayali bir Karayip adası…

Portekizli sömürgeciler önce adayı üzerindeki yerlilerle birlikte yakarak yok ediyor, sonra da Afrika’dan taşıdıkları kölelerle bir şeker kamışı plantasyonu kuruyorlar.

Kahramanımız Sir Willam Walker’ı canlandıran Marlon Brando çıkıyor sahneye. Bay Walker da Burn adasındaki Portekiz hakimiyetine son vermek için Britanya’nın gönderdiği bir ajan.

Walker efendi Portekizli sömürgecilerin adanın yerlileri yerine taşıdığı Afrikalı köleler içerisinde bir isyan başlatır. İsyanın destekçileri arasında Portekiz’in adaya yerleştirdiği ayrıcalıklı şeker kamışı plantasyonu sahibi burjuvalar da var.

Walker efendi siyah kölelerin isyanıyla beyaz yerleşimcilerin egemen olduğu bir Britanya şeker kamışı sömürgesi kurar. Adanın sahibi Britanya şeker şirketleri olur.

Bay Walker isyancı kölelerin ordusunu ve lideri Jose Dolores’i de silah bırakmaya ikna eder. Ama çok gitmez kolonide “istikrar”… 10 yıl sonra dünya devriminin 1848 dalgasında Jose Dolores önderliğinde yeniden devrim patlak verir Burn adasında.

Britanya’da beş çayını içmekte olan Walker efendiyi devrimi bastırması için adaya geri çağırırlar. Antiller Kraliyet Şeker Şirketi’nin bir çalışanı olarak gelir. Görevi köle devrimini bastırmaktır…

Bay Walker talimat verir:

-Adadaki tüm plantasyonları yakın!

Britanyalı şeker şirketinin temsilcisi itiraz eder.

Walker efendi şöyle der ona:

-Kârın mantığı nedir? İnsan para kazanır ve bazen para kazanmaya devam etmek ya da daha çok kazanmak için yok etmek gerekir!

“Burn” adasının adının nereden geldiğini hatırlatır Bay Walker:

-Üzerindeki hakimiyetin sürmesi için adanın doğası imha edilmelidir!    

Kıbrıs’ta bizim yaşadığımız tam olarak budur. Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki hakimiyetinin sürmesi için önce adanın %36’sı kademe kademe imha edildi ve edilmektedir. Önce Rumlar, Maronitler, Ermeniler, sonra da Türkçe konuşan Kıbrıslılar farklı yöntemlerle elimine edildi. Tam da Burn adasında olduğu gibi yerlilerin yaşayamaması için, yerlilerin içine doğdukları “yaşam alanı” imha edilerek TC sömürgeciliğinin irredantist/ilhakçı fantezilerinin “lebensraum”una (yaşam alanı) dönüştü.

***

2022’den ve 2019’dan iki haber paylaşacağım sizinle…

Önce 2022’nin haberi: Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erkut Uluçam, “5 Aralık Dünya Toprak Günü” nedeniyle yayınladığı mesajda Toprak Koruma Yasası olmadığı için birinci ve ikinci sınıf tarım arazilerinin yağmalanmasından yakındı.

-“Çünkü inşaat alanları kısıtlı kalacaktır ve üçüncü sınıf tarım arazileri veya tarıma elverişsiz araziler imara açılabilecektir” dedi.

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı mevcut tarımsal arazi miktarının en son 2010 yılında güncellendiğini belirterek şöyle dedi:

“2000-2010 yılları arasında toplamda 75.000 dönüm arazi tarım dışı kalmış (inşaat, yol v.s.) ve bu tarım dışı kalan arazilerin büyük bölümü (45.000 dönüm) birinci ve ikinci sınıf tarım arazileridir. Bu nedenle yıllar içerisinde üretim ve ithalat rakamlarını yan yana koyduğumuzda tarım arazilerinin azalmasına paralel olarak üretimin azaldığını ve ithalatın arttığını göz ardı etmeye devam edersek ilerleyen süreçte tüm tarımsal ürünleri ithal eder ve de daha pahalıya tüketir bir konuma geleceğiz. Bu nedenle en büyük doğal kaynağımız olan toprağımızı ve buna bağlı olarak yerli tarımsal üretimimizi korumak için yetkilileri göreve davet ediyoruz”…

Kıbrıs’ın işgal bölgesinde üretime dayalı bir koloni rejimi yoktur, yerleşimci ve suç kolonisidir burası.

Tarımsal arazilerin yok edilmesinin Türkiye için hiçbir önemi yoktur. Tarımsal araziler yerliler için yaşamsal öneme sahiptir. TC Devleti için önemli olan sadece “arazi”nin elde tutulması. Bu da üzerinde yaşayan yerlileri yok ederek mümkündür sadece.

(Devam edecek)

(20 Aralık 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author