Aziz Şah – Kıbrıs’ta işgal altında insan hakları mücadelesinin miladı mülteci kadınların 19 Mart 1989’da Limya civarında gerçekleştirdikleri “Eve Dönüş Yürüyüşü”dür.
Kadınların eve dönüş yürüyüşleri 1975, 1987 ve 1989’da üç dalga halinde gerçekleşti. Ancak 19 Mart 1989’daki yürüyüş bir milattır. Yürüyüşte işgal güçleri tarafından rehin alınan kadınlar arasında Titiana Loizidou da vardı. İşte o tutuklama ile açıldı AİHM’in kapıları… AİHM’de açılan davalarla da Türkiye kendisine getirilen bazı suçlamaların yükünden kurtulmak için 2003’te kapılar açıldı, güney-kuzey arası geçişler başladı.
Karpaz ve Kormacitli Rum ve Maronit yerlilerin de hayatlarına dokundu bu AİHM süreci.
Kadınların eve dönüş yürüyüşü büyük bir kazanımla sonuçlandı. Bu kazanımı, yani Kıbrıslılara AİHM yolunun açılmasını ortadan kaldırmak için de CTP 2005’te Taşınmaz Mal Komisyonu Yasası yaptı!
Uluslararası hukuk tek başına hiçbir şeydir bir amaç doğrultusunda mücadele eden insanlar olmadıktan sonra…
Türk devletinin hiç uymadığı anlaşmalardan biri olarak tarihe geçen 31 Temmuz-2 Ağustos 1975’te Viyana’da Denktaş-Klerides arasında varılan anlaşmaya göre:
-Harekât’tan sonra güneyde kalan Kıbrıslı Türkler, İSTEDİKLERİ TAKDİRDE kuzeye geçebilecekler.
-Kuzeyden kovulan Rumlar Karpaz’a gidebilecekler.
-Savaşta güneyde kısılı kalan ama aileleri Karpaz’da olan Rumlar GÜNEYEDEN KUZEYE Karpaz’a gidebilecekler.
Bu anlaşmadan sonra çoğunluğu Karpaz’da yaşayan 20.000 civarında Rum da kovuldu!
Her anlaşma bildiğiniz gibi yenisi imzalanana kadar geçerlidir, Viyana Anlaşması da hukuken geçerliliğini korumaktadır. Garanti Anlaşması gibidir Üçüncü Viyana Anlaşması da…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü ve anayasal birliğini garanti eden Türkiye Kıbrıs Cumhuriyeti’nin topraklarının %36’sını işgal etti. Viyana Anlaşması da %36 içinde mahsur kalan Rumları korumak içindi. Garanti Anlaşması Cumhuriyeti korumadı, Viyana da mahsurları…
Anlaşma, aileleri Karpaz’da kalan mültecilerin kuzeye dönüşü ile ailelerin birleştirilmesini sağlayacaktı. İşgal bölgesinde kalan Rumların zorla güneye göç ettirilmesi yasaklanırken, güneydekilerin kuzeye ailelerinin yanına gelmeleri garanti ediliyordu.
Kuzeyde kalan Rumların işgal bölgesinde serbest dolaşım özgürlükleri, kendi hekimleriyle sağlık hakkına erişim, inanç özgürlüğü çerçevesinde dinlerinin gereklerini yerine getirme ve eğitim hakkı garanti altına alınıyordu.
Rumların sayısı 20.000’den 300’e indi Viyana Anlaşması’nda garanti altına alındığı söylenen temel insan haklarına erişemedikleri için.
Maronitlerin ve Rumların erişemediği temel haklardan biri eğitimdi. Bu konu da 1989’da “Kadınların Eve Dönüş Yürüyüşü” ile açtıkları yoldan AİHM’e taşındı…
2008’e kadar Kıbrıs’ın işgal bölgesinde kalan Rumların eğer kuzeyde mirasçıları yoksa öldükleri zaman mallarına İşgal Rejimi çöküyordu, mallarını özgür bölgedeki veya yurtdışındaki akrabalarına bırakamıyorlardı. Böylece mallar “ganimet”e dönüştürülüyordu. AİHM’in baskısı ile bu durum ancak 2008’de ortadan kalktı.
Maronitler Rumlardan biraz daha “şanslı” bu konuda: Mallarına devletleştirme adı altında çökülmedi, sadece “askeri bölge” ilan edildi!
Eğitim hakkı konusunda ise “okul mu, aile mi” ikilemine sokularak aileler parçalandı. İlkokuldan sonra eğitimine devam etmek isteyen Rumlar güneye gitmek zorundaydı. Çünkü kuzeyde eğitim alabilecekleri kurum yoktu. Ancak güneye gittikleri takdirde, 18 yaşına gelen Rum kızlar ve Maronitler ile 16 yaşına gelen Rum erkeklerin kuzeye geçişi yasaklanmıştı. 1998’de bu engel Rum kızlar ve Maronitler için kalktı, Rum genç erkekler ise 2003’te kapılar açılana kadar kuzeye geçemedi.
Bu meseleye de nihai noktayı, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde Rumlar 300 civarına düştükten sonra 2001’de AİHM koydu Türkiye’nin kaybettiği “Cyprus v. Turkey” davası ile…
Kormacit’te Maronit Maria Skoullou’nun muhtar adaylığının askeri rejim tarafından engellenmesi bir “azınlık” sorunu değildir, bir işgal sorunudur. Maronitler Kıbrıs Cumhuriyeti’nde azınlıktır, Kıbrıs’ın işgal bölgesinde kalan Rumları ve Maronitleri tanımlayan başka bir kavram var: “Mahsur olanlar”…
Türkçe konuşan Kıbrıslı toplumu da mahsur değil mi?
(23 Aralık 2022 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)