1974 istilasından sonra Türkiye’nin Kıbrıs’tan çaldığı lüks yatların hikâyesi

Aziz Şah – 15 Temmuz darbesi ile 20 Temmuz 1974 işgali “ansızın oldu” diye varsayılır…

15 Temmuz ile 20 Temmuz arasında tek bir Kıbrıslı Türkün burnu bile kanamamışken “Kıbrıs’ta Türklere katliam yapılıyor” yalanı arkasına gizlenir hâlâ NATO’nun 15-20 Temmuz operasyonu. Hâlâ aynı yalanı söylerler, ilk katliam 14 Ağustos’ta Türk ordusunun ikinci harekâtından sonra gerçekleşmiş olmasına rağmen…

“Ansızın olan” 20 Temmuz işgalinde Türk ordusu çapulcularını da beraberinde getirdi.

1974’te Kıbrıs’ı yağmalamaya gelenlerden biri Türkiye’nin holding prenslerindendi…

Mustafa Kemal her mahalleye bir milyoner yaratacağız demişti “milli burjuvazi” inşa sürecinde. Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin gayri-müslimlerin malları üzerinde yarattığı “milyoner aileler” sonra holdingleşti. “Eski Türkiye” dedikleri bu holdinglerdir işte…

Türk burjuvazisinin ilk holdingleşmiş sermaye gruplarından birinin prensi savaş gemisine bindi ve buraya çapula geldi…

Tarihin cilvesi işte: Onun yeğeni de Erdoğan istibdadından kaçıp Kıbrıs’a yerleşti. Ne kadar ironik! Yeni Türkiye’deki istibdad rejimden kaç, Eski Türkiye’nin işgal edip etnik homojenleştirme ile yerlilerini kovup kolonileştirdiği Kıbrıs’ın kuzeyine yerleşimci olarak yerleş!

1974’te Kıbrıs’a çapula gelen holding prensinin Erdoğan’dan kaçıp Kıbrıs’a kolonici olarak yerleşen yeğenini ben de tanıyorum. Ama bu çapul hikâyesini bana o anlatmadı, Girneli bir dostuma anlattı.

Çünkü ben yerleşimcilerden hoşlanmam,  bunu hissederler, mesafeli davranırım, muhakkak polemiğe girerim, lafımı esirgemem. Sömürge insanının özelliğidir: İşgalciye hayrandır kendinden olanı aşağılar sömürgeleşmiş bilinç…

Bendeniz suratımdaki “beyaz maske” olan sömürgeleşmiş bilinci yırtıp attığım için liberal Batıcı laik bir Erdoğan muhalifi ya da komünist geçinen bir kolonici karşısında gardımı düşürmem.

Faşist, komünist, Kemalist ya da liberal fark etmez, yerleşimci yerleşimcidir. Tek fark eden şudur: Faşistin yerleşimci olduğunu anında fark edersiniz, “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak” diye bağırır size. Kemalist Cumhuriyetçidir ama 1974 işgalini “Osmanlı’nın toprak kaybının ve gerileyişinin tersine çevrilmesi” olarak görür, aklı “imparatorluk toprakları”nda kalmıştır. Liberalin “ama” ve “fakat”larından anlarsınız yerleşimci olduğunu ve size üstten bakar eşiti olarak görmez, bu yüzden “ana-yavru” söyleminden de geri durmaz. Komünist ise “işçi-emekçi” söyleminin altına süpürür Türk işgalini ve Kıbrıslıların Kendi Kaderini Tayin Hakkını! Türkiye’nin silah zoruyla evlerinden attığı yerli Kıbrıslılar hiçbirinin umurunda değildir. Liberal yerleşimciyle biraz olsun Türkiye’nin buradaki nüfus mühendisliğini konuşabilirsiniz, çünkü “Kıbrıs’ı da çok bozdu bu Doğulular” diye bakar meseleye; Türkiye’nin Cenevre Konvansiyonu’na aykırı savaş suçu işleyerek, yerlileri evinden atıp yerlerine nüfus taşımasıyla değil, Türkiye’den taşınan nüfusun “derisinin rengi”ne bakar liberal. Çünkü liberal ırkçıdır! Komünist ile Kıbrıs’taki Türk nüfus mühendisliğini katiyen konuşamazsınız, çünkü “hepimiz işçiyiz”; Türkiye’nin işgal ettiği topraklara taşıyıp milyon Sterlinlik arazileri dağıtarak burjuvalaştırdığı lümpen yerleşimciler “işçi”dir yerleşimci komüniste göre. Türk komünistinin komünistliği İstanbul’da geçerlidir, kolonide değil!

Demem o ki, 1974’te Kıbrıs’a çapula gelen bir holding prensinin bir yeğeni Girne’de yaşar. Girneli bir dostuma bir hikâye anlattı. Ben yerleşimciler karşısında “yabani” olduğum için bana anlatmadı…

Anlattığı şu: 1974 istilasından sonra Atatürk’ün yarattığı milyoner ailelerden birinin prensi, Anadolu’da Ermeni ve Rum mallarını yağmaladıkları gibi, Girne limanında demirlemiş bütün lüks yatları birbirine bağlayıp çeke çeke Türkiye’ye götürdü.

Atları ve yatları götürdüler, otellere çöktüler, otellerdeki havlulardan çatal bıçak takımlarına ve evlerdeki çamaşır makinelerinden fayanslara kadar çapulladılar…

Girne limanındaki yat soygununun esaslı bir tanığı var. Türkiye’nin uluslararası üne sahip savaş fotoğrafçısı Coşkun Aral yat soygununun tanığıdır. Coşkun Aral anlatıyor:

-“1974 sonrası Kıbrıs’tan inanılmaz sayıda kaçak yat ve kotra gelmişti… Bebek Koyu’nda demirli tekne fotoğraflarıyla ‘Zenginler şimdi de kotralarıyla yarışıyorlar’ diye bir haber yaptım. Gazetenin sahibi Haldun Simavi’nin de orada yatı varmış, derhal işime son verildi…”

(4 Şubat 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)

About the author