Aziz Şah – R. T. Erdoğan Adıyaman’da “Helallik istiyorum” dedi.
T. S. Eliot ise “Bunca bilgiden sonra ne bağışlaması?” demişti…
Depremden 15 gün sonra Hatay’a gittiğinde, “Biri çıkmış ‘Kızılay nerede?’ diyor… ‘Ne çadırını ne yemeğini görmedik’ diyor… Be ahlaksız, ne namussuz, be adi… Günde yaklaşık 2 buçuk milyon insana bu Kızılay yemeğini ulaştırıyor” dedi Erdoğan.
Depremden 21 gün sonra ise bizim çocuklarımıza da mezar olan Adıyaman’a gidip, “İlk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için helallik istiyorum” dedi aynı Erdoğan…
Yani “Be ahlaksız, be namusuz, be adi” diye hakaret ettiği vatandaşların “Nerde bu devlet!” feryadını doğruladı; Hatay’da söylediğine Adıyaman’da şaştı Erdoğan!
“İlk birkaç gün” dediği sürede Adıyaman’da ölenlerden helallik istedi…
Erdoğan Adıyaman’da helallik istedikten sonra çocuklarımıza mezar olan İSİAS Otel’de kaydedilen yardım çığlıklarının ses kaydı çıktı ortaya.
İSİAS Otel enkazında ayakları betonun altına sıkışan rehberlerden Ali Osman Aydın ve Nazımcan Hartlap, depremin hemen ardından sesli mesajla WhatsApp gruplarında yardım istemişler:
-“Belden yukarımız sağlam, belden aşağımız beton altında ezildi. Direnemiyoruz, acımız çok yüksek. Bu beton duvar kaldırılmadığı sürece buradan çıkamayız. Göz göre göre soluyoruz”…
-“Biz dışarıyı görüyoruz. İnsanlar bize ulaştı ancak insanların yapabileceği bir şey değil. Buraya AFAD’ın gelmesi lazım, vatandaşla olmuyor”…
-“Ben dışarıyı görüyorum. Burada bir otopark var. Doğru Karar Eğitim Kurumları’nı görüyorum”…
Bunca bilgiden sonra ne bağışlaması Erdoğan? Helallik istediklerin mezarda!
Bazı şeyleri hiç yazmak istemedim. Ama Erdoğan çıkmış helallik istiyor. Morgta çocuklarını gören kayıp yakınlarından dinlememe rağmen yazmadım.
İSİAS toplu mezarından çıkarılan canlarımız içinde teşhis edilebilecek durumda olanlar vardı, edilemeyecek durumda olanlar vardı. “Ailelerden DNA örneği alınacak” haberi geldiğinde anlamıştık zaten!
Vücut bütünlüğü olmayanlar vardı. Vücudunun genelinde ölümcül yara olmayıp oksijensizlikten ve donarak ölenler vardı. Gözleri ve dilleri oksijensizlikten şişmişti…
İşte Erdoğan’ın “İlk birkaç gün Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için helallik istiyorum” dediği “birkaç gün” var ya, o sırada öldüler oksijensizlikten ve soğuktan!
Oksijensizlikten ve soğuktan ölenler kurtarılabilecek olanlardı. Ölümcül bir yaradan dolayı ölmediler, bazılarının cep telefonunda çizik yoktu… İlk gün müdahale edilse şansları olurdu!
Ankara’daki Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı olan “KKTC Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı” ancak da 3’üncü günün şafağında Kıbrıs’tan giden vinçle “kurtarma” çalışmasına başladığı için kaybettikleri zaman yüzünden oksijensizlikten ve soğuktan öldüler!
Koca Türkiye’de vinç yoktu. Kıbrıs’tan gemiye vinç yüklenip götürüldü, akıl alır gibi değil… O geçen sürede beklerken öldüler!
Bunları yazmayacaktım… Nasıl öldüklerini herkes tahmin ediyordu zaten. Ama adam çıkmış helallik istiyor “birkaç gün”lük gecikme için…
İSİAS enkazında Ali Osman Aydın ve Nazımcan Hartlap ayakları betonun altında ezilirken yardım istiyor:
-“Biz dışarıyı görüyoruz. İnsanlar bize ulaştı ancak insanların yapabileceği bir şey değil. Buraya AFAD’ın gelmesi lazım, vatandaşla olmuyor”…
AFAD hiç gelmedi…
Çocuklarımızı düşünüyorum Erdoğan’ın “birkaç gün”lük gecikme dediği sürede nasıl korktular, nasıl beklediler, nasıl çığlık attılar, nasıl acı çektiler…
Helallik istiyor Erdoğan…
T. S. Eliot der ki:
“Bunca bilgiden sonra ne bağışlaması?
Düşün ki tarihin aldatıcı yolları, yapay dehlizleri çoktur,
Ve İletir, aldatır fısıldayan aşırı hırslarla,
Yönlendirir bizi boş şeylerle…
Düşün ki
Ne korku, ne de ataklık kurtarır bizi.
Acayip huyları yaratan bizim kahramanlığımızdır.
Erdemleri üstümüze salan bizim arsız suçlarımızdır.
Bu gözyaşları silkelenmiştir öfke ağacından”…
(1 Mart 2023 tarihinde Avrupa gazetesinde yayınlanmıştır)